Erdoğan: Gazze'ye gideceğim

Mavi Marmara baskınının savaş nedeni olduğunu söyleyen Erdoğan, El Cezire'deki demecinde de İsrail'i şımarık çocuğa benzetti ve ekledi: Gazze'ye gideceğim

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'in, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kendileriyle ilgili almış olduğu kararlara hiçbir zaman uymadığının görüldüğünü belirterek, ''Tabii bir şımarık çocuk havası var İsrail'de. Ama bu süreç, 31 Mayıs 2010 Mavi Marmara olayı, uluslararası sularda gerçekleşen bu saldırı, bir defa hiçbir uluslararası hukuk kuralına uygun değildir. Aslında bu bir savaş nedenidir. Fakat biz Türkiye'nin büyüklüğüne yakışanı yapalım diyerek, bunu sabırla karşıladık'' dedi.
 
Erdoğan, El Cezire Televizyonu'na verdiği röportajda, çeşitli konulardaki soruları yanıtladı.
 
Türkiye-İsrail ilişkilerine yönelik soru üzerine Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
 
'' Nihai noktayı şu anda tabii kestirmek kolay değil. Attığımız adımlar bir başlangıçtır. Bu başlangıç adımlarını da bildiğiniz gibi 5 maddede, 5 başlıkta toplamış bulunuyoruz ve şu anda bu atılan adımlarla ne gibi gelişmeler olacak; bunu önümüzdeki günlerde, haftalarda, belki aylarda göreceğiz. Fakat İsrail bugüne kadar yapmış olduğu uygulamaların, yanına kar kalmayacağını görmesi lazım, görecek. Çünkü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin İsrail'le ilgili almış olduğu kararlara hiçbir zaman uymadıklarını gördük. Tabii bir şımarık çocuk havası var İsrail'de. Ama bu süreç, 31 Mayıs 2010 Mavi Marmara olayı, uluslararası sularda gerçekleşen bu saldırı, bir defa hiçbir uluslararası hukuk kuralına uygun değildir. Aslında bu bir savaş nedenidir. Fakat biz Türkiye'nin büyüklüğüne yakışanı yapalım diyerek, bunu sabırla karşıladık.''
 
-''BATI DA ARTIK İSRAİL'E FARKLI BAKMAYA DEVAM EDİYOR''-
 
Erdoğan, 33 ülkenin insanının bulunduğu bir geminin, Gazze'ye insani yardım götürürken, bunların denizden ve havadan İsrail helikopterleri ve gemileri tarafından kuşatılarak, orada 9 Türk vatandaşının şehit edilmesinin, bir defa, kabullenilebilir bir şey olmadığına işaret ederek, şöyle devam etti:
 
''Tabii bunun mücadelesini verdik, veriyoruz, vermeye devam edeceğiz. Biliyorsunuz, Cenevre bu konuyla ilgili bir insan hakları araştırma komisyonu da oluşturdu ve bu komisyon, İsrail'i, bu yaptığı hareketi bir alçaklık olarak tanımladı. Aynı şekilde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bu noktada sadece Amerika'nın muhalif kaldığı bir olaydır. Orada yine İsrail'i, biliyorsunuz, bu olayda suçlu görmüştür. Bütün bu gelişmeler karşısında hala İsrail özür dilememekte direniyor, tazminat ödememekte direniyor, Gazze'ye ambargoyu kaldırmakta direniyor. Bu siyasi emelleriyle, Türkiye ile olan ilişkilerini de yokluğa mahkum etmiştir ve kendini de ayrıca yalnızlığa mahkum etmiştir. Şu anda Batı da artık İsrail'e farklı bakmaya devam ediyor.''
 
-''İSRAİL DÜRÜST DAVRANMIYOR''
 
İsrail ile ilişkilerde 5 maddenin çok önemli olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
 
''Bir; bundan böyle Türkiye ikinci katip düzeyinde diplomatik ilişkilerini sürdürecektir. Tabii bu da bir yere kadar. İki; savunma sanayine yönelik ticari ilişkilerimizi dondurmuş bulunuyoruz. Bu noktada da İsrail dürüst davranmıyor, ticaret ahlakı diye bir anlayışı yok. Nedir o; kendileriyle yapmış olduğumuz bir alışveriş neticesinde, insansız hava araçlarının bakımı, onların bir defa görev alanı içerisindedir, bakıp teslim etmesi lazım. Aramızdaki bu sıkıntılar sebebiyle hala bu insansız hava araçlarını da teslim etmemiştir. Üç; artık Doğu Akdeniz'de uluslararası sularda Türk gemilerini, askeri gemileri kastediyorum, çok daha sık göreceğiz. Özellikle de münhasır ekonomik alanlarda gemilerimizi dünya çok daha sık görecek. Ve bir beşinci madde daha vardı, o da yani özellikle şu anda o beşinci madde bizim oradaki mağdur olan tüm kardeşlerimizin, vatandaşlarımızın uluslararası hukuklarını koruma noktasında onlara en büyük hukuki desteği vereceğiz ve de Gazze'deki ablukayı Lahey Adalet Divanı'na taşıyarak onların haklarını koruma noktasında, savunma noktasında, sonuna kadar o sürecin de takipçisi olacağız.''
 
-''GAZZE'YE GİDECEĞİM''-
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Ben Gazze'deki kardeşlerimin bizi beklediğini biliyorum. Ben de Gazze'nin özlemi içerisindeyim, hasreti içerisindeyim. Bu arada birçok arkadaşlarımı ben Gazze'ye gönderdim. Gidiyorlar, geliyorlar ama er veya geç Gazze'ye inşallah Rabbim ömür verirse gideceğim'' dedi.
 
Erdoğan, El Cezire Televizyonu'na verdiği röportajda, çeşitli konulardaki soruları yanıtladı.
 
Başbakan, Türkiye-İsrail ilişkilerine yönelik olarak şunları söyledi:
 
''İsrail şunu bilecek; işgalle, tehditle hiçbir yere varılamaz. Bunu görmesi lazım. Şu anda Filistin'le olan münasebetlerinde, Filistin'e yönelik, işgal ettiği topraklardan tamamen çekilmesi lazım. Bizim en son şeyimiz biliyorsunuz, 67 sınırları ki bu Birleşmiş Milletler'in de kabul ettiğidir, buraya çekilmesi durumudur ve buna Sayın Olmert döneminde kendileriyle yaptığımız görüşmelerde mutabık kalmıştık ama ondan sonra gelen yönetim bu noktayı tekrar görüşmek için masaya getirmedi.
 
Biz tabii bunlara ne telkin ettiysek, zaten tersini yapıyorlar ve orada adeta yönetimde ciddi bir akıl tutulması var. Önce bundan kurtulmaları lazım ve üst yönetimde bir defa ciddi sıkıntı var. Yani birbirleriyle olan aradaki görüşmeler, danışmalar ne getirir, ne götürür... Bunu tabii İsrail halkı sorgulamaya başladı. 450 bin İsrailli yürüdü, miting yaptı. Demek ki İsrail halkı da bu süreçten rahatsız. Çünkü Türkiye İsrail için bölgede önemli bir ülkeydi. Şu anda artık Türkiye'yi kaybediyor, böyle bir durumla karşı karşıya. Bu artık kendi bilecekleri bir iştir ve biz söylüyoruz; özür dilemedikçe, tazminat ödemedikçe, Gazze'ye ambargo kaldırılmadıkça, arık İsrail için Türkiye yoktur.''
 
-GAZZE'YE OLASI ZİYARET-
 
Erdoğan, Mısır'a yapacağı ziyaret çerçevesinde Gazze'yi de ziyaret edip etmeyeceği yönündeki bir soru üzerine ''Şu anda arkadaşlar gerekli çalışmaları yapıyor. Tabii şunu da söyleyeyim. Lüzumsuz gerilimden yana değiliz. Bunu Mısırlı kardeşlerimizle de görüşüyoruz. Mutabık kalmamız halinde, evet. Ben Gazze'deki kardeşlerimin bizi beklediğini biliyorum. Ben de Gazze'nin özlemi içerisindeyim, hasreti içerisindeyim. Bu arada birçok arkadaşlarımı ben Gazze'ye gönderdim. Gidiyorlar, geliyorlar ama er veya geç Gazze'ye inşallah Rabbim ömür verirse gideceğim'' diye konuştu.
 
-''ARTIK MEŞRUİYETİNİ GÖLGELEMİŞ, KAYBETMEK ÜZERE OLAN BİR ESED VAR''-
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Artık meşruiyetini gölgelemiş, kaybetmek üzere olan bir Esed var'' dedi.
 
Erdoğan, El Cezire Televizyonu'na verdiği röportajın bugün yayınlanan bölümünde çeşitli konulardaki soruları yanıtladı.
 
Suriye'de yaşanan olaylarla ilgili bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, 9 yıl önce göreve geldiklerinde Türkiye ile Suriye arasında, ''30 yıllık bir dargınlık, bir kırgınlık olduğunu'' kaydetti.
 
Erdoğan, ''Arasında 910 kilometre sınır olan bu iki kardeş ülke, birbiriyle nasıl dargın olabilir, bu dargınlığı kaldırmak gerekir'' dediklerini belirterek, ''Kaldı ki, biz komşularla dedik ki, kesinlikle asla dargınlık, kırgınlık istemiyoruz, hepsiyle barış halinde olacağız'' dedi.
 
Hemen Suriye'yle ilişkileri geliştirmeye başladıklarını anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
 
''O kadar ileri gittik ki, biz artık ailece birbirimizle görüşür hale geldik. Çünkü birbirimizi aynı ailenin bireyleri olarak görüyorduk ve bu süreç içerisinde Sayın Esed'e biz hep şunu söyledik; 'Şu olağanüstü hali kaldır, şu siyasi tutukluları bırak, çok partili hayata geç. Demokrasi, halkın yönetime katılımıdır. Halkın yönetime katılımı noktasında gel kapıları aç. Sadece Baas Partisinin egemen olduğu şu anayasanın 8. maddesini değiştir'.
 
Maalesef bu reformların hiçbiri yapılamadı ve bu konuda çok geç kaldılar. Hele hele bu yılın başında yaptığım bir Halep ziyaretinde kendisiyle uzun uzadıya görüştük. Her türlü yardımı, desteği vermeye hazır olduğumuzu söyledim. Bakın dedim, şu anda bir gerilim var, Tunus, Mısır hareketlendi, işte Arap Baharı adı altında bazı gelişmeler var. Bunlar buraya doğru gelebilir, kayabilir, adımları bir an önce atmak lazım. Tabii kendileri attık, atıyoruz, attık, atıyoruz derken, baktık ki Suriye'de de hareketlilik başladı. Başladı ama maalesef tanklar artık vilayetlere girer duruma geldi. Savunmasız insanları öldürmeye başladılar ve bu arada biliyorsunuz Türkiye'ye oradan göç başladı. Bir kardeş olarak bana düşen de, kim gelirse kapımız açıktır dedim. Çünkü mazluma kapıyı kapayamazdık.''
 
-''...BİNLERCE İNSAN SURİYE'DE ÖLDÜRÜLÜYOR''-
 
Şu anda da yaklaşık, 7,500-8,000 civarında Suriyelinin, Türkiye tarafından oluşturulan geçici kamplarda yaşadığını anımsatan Başbakan Erdoğan, ''Tabii bu arada benim sürekli kendisiyle telefonla görüşmelerim oldu. Öyle zamanlar oldu ki, günaşırı görüştüm. Ama bu görüşmelerden de netice alamadım ve çok üzüldük, çok kederlendik'' dedi.
 
Erdoğan, şunları kaydetti:öyle dedi:
 
''Dostlarımızla, komşularımızla görüşmelerimiz oldu; acaba bir şeyler yapabilir miyiz diye; maalesef. Lübnan'da bize nasıl oradaki sorunların çözümünde yardımcı olmadıysa, maalesef aynı şeyi Suriye'de de yapmak suretiyle, işte binlerce insan şu anda Suriye'de öldürülüyor. Söylenen ne; kendi halkı için terörist diyor. Bunlar, teröristlerin arasında silah var, biz teröristleri öldürüyoruz diyor. Sayın Esed, peki denizden Lazkiye'yi bombalarken burada sen o tek noktayı, tek hedefi nasıl buluyorsun, buna nasıl oluyor da, 'Biz teröristleri öldürüyoruz' diyorsun? Hama'da öyle, Humus'ta öyle, nasıl oluyor bu? Lazkiye'de durum aynı. Ve tabii şu anda geldiğimiz noktada, kendi özel temsilcimi gönderdiğim kadar, Dışişleri Bakanımı gönderdim, altı buçuk saat görüşme yaptılar.
 
Artık meşruiyetini gölgelemiş, kaybetmek üzere olan bir Esed var. Kendisinin kalemi olan, kalemşoru olan bazıları artık benim de aleyhimde yazıp çizmeye başladılar. Benim Suriye halkına karşı olan sevgim tartışılmazdır. Ama yönetim anlayışı maalesef şu anda zulüm estiriyor. Orada mazlumların kanı dökülüyor ve binlerce insan şu anda siyasi tutuklu olarak cezaevlerinde yatıyor. Bu insanların ahı yerde kalmaz ve bu gidiş iyi bir gidiş değil. İşte bakın, Tunus, Mısır, Libya, Yemen; durumları ortada. Bu oralarda kalmaz ve iş buraya sıçrar.''
 
-''TARİH BUNU BÖYLE YAZMIŞTIR''-
 
Siyasi liderlerin, kendi geleceklerini adalet üzerine tesis etmeleri gerektiğine işaret eden Başbakan Erdoğan, ''Zulüm üzre değil. Kanla iktidar olunmaz. Kanla iktidar olanlar, kanla giderler. Bu böyle bilinmelidir. Tarih bunu böyle yazmıştır ve böyle olmuştur'' dedi.
 
Demokrasinin güzelliğinin burada olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
 
''Demokrasi sizi kanla iktidara getirmiyor. Zihinsel murakabeyle sizi iktidara getiriyor. Halkın da kendi arasındaki istişaresi ve işlerini istişareyle görmesi, aslında demokrasinin ta kendisidir. Halkın istişaresi neticesinde iktidar olmak, en güçlü iktidardır. Tabanın tavana güç vermesi... Aslolan budur, gerçek demokrasi bunu sağlar.
 
Bizim şu anda Ortadoğu'ya tavsiyemiz bu. Bütün Ortadoğu ülkelerine tavsiyemiz bu. Gelin, demokrasiyle, hak ve özgürlükleri sağlam temellere oturtalım, halkımızla yönetimleri bütünleştirelim. Ölene kadar iktidarda kalmanın bir anlamı yok. İşte 30 sene de kalırsın ama sonunda bak, gidiyorsun. 40 sene kalırsın, gidersin. Ne olacak, hepimiz öleceğiz sonunda, Tayyip Erdoğan da ölecek. Tayyip Erdoğan da öldüğü zaman gömüleceği yer 2 metreküp bir mezar. Ondan sonra kimse kalmaz. Bunu yapmamız lazım, bu adımları atmamız lazım.''
 
-''ESED'İ ÇIKMAZ SOKAĞA BİZ SOKMADIK''-
 
Onun için AK Parti Tüzüğü'nde üç kez arka arkaya milletvekili olanın, dördüncü kez ara vermek zorunda olduğunu anımsatan Başbakan ERdoğan, AK Parti'nin tüzüğünde bunun yer aldığını söyledi. Erdoğan, ''Ondan sonra tekrar seçilebilirse seçilir. Niye? Kimse gelip de şu koltukları ölene kadar teminat altına almayacak, benim tavsiyem bu...'' dedi.
 
''Biz Türkiye olarak kendimiz için ne istiyorsak, Suriye için de onu istiyoruz'' diye konuşan Erdoğan, şöyle devam etti:
 
''Artık bizim son sözlerimizi söyleme zamanına geliyoruz. Bugün, yarın, her an son sözümüzü söyleyebiliriz. Herhalde söyleyeceğimiz söz, şu anda tünelin ucunu gösteriyor. Şu anda sabırlı, temkinli hareket ediyoruz ama istişarelerimizin neticesinde de o tünelin ucundaki sözü söyleyeceğiz. Çünkü çıkmaz sokağa Sayın Esed'i biz sokmadık, maalesef kendisi ve yanındakiler onu oraya soktu.
 
Şimdi, sevgili kardeşim, birçok kişi bizi eleştirirken, sonra da kendi eleştirilerinin ne kadar yanlış olduğunu anlıyorlar. Tayyip Erdoğan birilerinin gazıyla hareket eden lider değildir. Bize kimse gaz vermeye kalkmasın. Biz on düşünürüz, bir konuşuruz. Biliyorsunuz, bizim değerler silsilesi içerisinde akledenler için hikmetler vardır, düşünenler için hikmetler vardır.
 
Düşüneceğiz, akledeceğiz ama ondan sonra da konuşacağız. Ama konuştuğumuz zaman bir konuşacağız, pir konuşacağız. Bunun tercümesini de arkadaşlarım, tabii iyi yapması lazım. Ve gerçek kararı sonunda kim verecek; Suriyeliler verecek. Ama biz de komşu, kardeş bir ülke olarak, en büyük sınıra sahip olan bir ülke olarak tabii ki kanaatimizi açıklayacağız ama bu kanaat için, az önce söylediğiniz, öyle bir hafta, iki haftalık bir süremiz onlara bizim açımızdan olmadı. Onların reformlar noktasında atacağı adımlar noktasında oldu ve şu anda biz kendi vereceğimiz kararın artık arifesindeyiz diyebilirim.
 
İsterseniz bu konu da benim kendi gönül dünyamın içerisinde o kalsın ama umutlarım her geçen gün zayıflıyor. Herhalde ne demek istediğimi anladınız.''
 
-''BEN ARAMIYORUM, KENDİSİ ARARSA GÖRÜŞÜRÜM''-
 
Suriye yönetimiyle halen görüşüp görüşmediği sorusu üzerine de Başbakan Erdoğan, ''Artık ben aramıyorum, aramayı da düşünmüyorum, kendisi ararsa konuşurum'' dedi. Şu anda arkadaşlarının hiçbirisinin artık aramadığını, onlardan da henüz bir arama talebi de gelmediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Gelirse, gerekli olanlar bize zaten gelir, durumu değerlendirir, ona göre kararımızı veririz'' diye konuştu.
 
''Suriye muhaliflerinin Türkiye'de toplantı yapmalarıyla'' ilgili soruya yanıtlarken de Başbakan Erdoğan, şu karşılığı verdi:
 
''Dışişleri Bakanım zaten Sayın Esed'in kendisine çok açık, net bunları söyledi. Yani Suriye muhalefeti Türkiye'de toplanıyor, toplanır, biz kendilerine 'Niye burada toplanıyorsunuz' demeyiz. Çünkü biz demokratik parlamenter sistemi işleten bir ülkeyiz. Ama sizin taraftarlarınız da Türkiye'ye geliyor, biz onlara da niye Türkiye'ye geldiniz demedik. Hatta Antalya'da muhaliflerin toplantısını bastılar. Buna rağmen orada bile biz geniş bir esneklik tanıdık.
 
Şu anda da muhalif kanat gelir, burada toplantılarını yapar ve biz onlara niye bu toplantıları yapıyorsunuz demeyiz.
 
Şimdi, ayın 13'ünde Kahire'de, biliyorsunuz, Arap Birliği'nin bir toplantısı olacak. O toplantıda benim de bir konuşmam var ve o konuşmam, tabii Suriye'yi de kapsayacak şekilde, bütün bölgeye yönelik bir konuşma olacak ve orada mesajlarımı en ideal şekilde vermeye çalışacağım.
 
Temennim odur ki, tesiri olur. Ve tabii o ziyaretim esnasında Arap Birliği Genel Sekreteri'yle de görüşmem olacak. Nebil El Arabi'yle. Orada da bunları ayrıca görüşeceğiz. Temennim odur ki, Arap Birliği de bu konuda isabetli kararlar alır ve bu sıkıntıları bir an önce aşarız.
 
Şimdi tabii onu o gün sizler de dinleyeceksiniz. Özellikle Ortadoğu dinleyecek ama ben şu anda bütün düşüncelerimi adeta ortak çözüme, Ortadoğu'nun çözümüne yönelik mesajlarımı vermeyi hedefliyorum. Suriye'nin toplumsal barışına yönelik vermek istiyorum. Ama bu mesajlarımızı Suriye yönetimi aldı aldı, almadığı takdirde onlar da bizi kaybeder.''
 
-ARAP BAHARI-
 
Başbakan Erdoğan, 'Arap Baharı'na yönelik olarak, ''Şimdi temennimiz odur ki, bu bir kara kışa dönmesin. Tabii yağmur vardır rahmettir, yağmur vardır, taşkınlığa sebep olur. Biz rahmet olmasını temenni ediyoruz. Kara kış olmasın. Bunu isteriz ve baharın o tatlı rüzgarıyla uyanalım isteriz. Bizim bütün gayretlerimiz bunun için'' diye konuştu.
 
Erdoğan, şunları kaydetti:
 
''Şu anda Türkiye olarak biz geneli itibariyle, yani bir terör belasıyla şu anda uğraşıyoruz ama ülkemizin geneli itibariyle hamdolsun, huzuru yerinde olan, dünyada gerek demokraside, gerek ekonomik noktada çok çok farklı bir gelişim içerisinde olan bir Türkiye var. Ve dünyanın önemli aktörleri içerisinde olan bir Türkiye var. Tabii buraya gerçekten adil, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak ulaştık ve bunu aynı şekilde devam ettirmenin gayreti içerisindeyiz.''
 
-''DEMOKRASİNİN GÜZELLİĞİ BURADA''-
 
12 Haziran'da gerçekleştirilen genel seçimlere 17-18 partinin seçimlere katıldığı anımsatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
 
''Ve bu seçimlere katıldığımızda Türkiye'de 65-70 tane parti vardı, bu kadarı katıldı ve bu seçimlere bu şekilde girerken önemli olan şey şu; seçim yapılıyor, saat 17.00'de seçim bitiyor ve 4 saat, 5 saat sonra seçim neticeleri açıklanabiliyor. Demokrasinin güzelliği burada ve bunu da bizler iki kavram üzerine oturttuk, istikrar üzerine oturttuk. Bu tabii çok çok önemliydi ve bu istikrarın güzelliklerini gördük. Bir diğeri de, güven üzerine oturttuk ve bunun bereketini alıyoruz.
 
Ve partimizin adı da dikkat ederseniz, Adalet ve Kalkınma Partisi ama kısaltılmışına baktığınız zaman da Ak Parti. Adalet ve kalkınma, bir de temiz siyaset. Şu ana kadar bunu yaptık, yapmaya devam ediyoruz. İnşallah Ortadoğu'da da böyle bir yapılanmanın temel taşlarını atarız ve tüm buralardaki kardeşlerimiz de bunu atarlar, diye düşünüyorum. İnşallah bunu da tabii bölgenin halkı, bu temel taşlarını atacaktır ve yeni dönemi, inanıyorum ki, bu ülkelerdeki kardeşlerimiz inşa edeceklerdir.''
 
-''MÜSLÜMAN'IN SİYASET YAPMAK EN DOĞAL HAKKIDIR''-
 
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
 
''Şimdi çok açık, net bir şey ortaya koymak lazım. İslamcı ifadesini kullandığınız zaman, bu bir defa bizim dinimize ters bir kavram. Bu, dinimizin aslında siyasallaştırılmasıyla alakalı bir kavram olarak ortaya çıkıyor. Ama şunu işlersek daha isabetli olur. Bir Müslüman siyaset yapar mı, yapmaz mı? Herhalde bir Müslüman'ın siyaset yapmak en doğal hakkıdır, en tabi hakkıdır. Farklı dinlerin mensupları nasıl siyaset yapabiliyorsa, bir Müslüman olarak biz de siyaset yapabiliriz. Buna hiçbir mani yoktur. Müslümanlar arasında dindar olanlar vardır, dinini az uygulayabilenler vardır, hiç uygulamayanlar vardır. Bunların derecesini belirlemek de bize ait değildir. Ben bir başbakan olarak kimsenin, dini ne kadar yaşıyor, yaşamıyor, Bunu takip etmek benim görevim değil, biz şahsımıza bakarız. Ama ülkemizi yönetirken de bizim bir anayasamız var, yasalarımız var. Bu anayasamıza, yasalarımıza göre de ülkemizi yönetiriz.''
 
-''BIRAKIN HERKES KURSUN PARTİSİNİ''-
 
Erdoğan, şunları kaydetti:
 
''Şimdi, şu ana kadar Suriye'deki iktidar ortadadır, babadan evlada geçen bir iktidar ortadadır. Suriye halkı memnun mu, değil mi? Bırakın herkes kursun partisini. Zaten memnunsa Sayın Esed'i ne yapar gene seçer.
 
Ama değilse, memnun olduğunu seçsin. Tunus'ta, bugüne kadar olan kişi, nasıl orada iktidar oldu veya Tunus'a ne kazandırdı? Şimdi de nerede, niçin gitti? Mısır ortada. 30 yılı aşkın süredir işte orada Mübarek işbaşındaydı. Mısır'ın hali ortada. Mısır çok mutlu bir ülke mi? Yani orada bir demokrasi mi vardı? Şimdi bu saydığım ülkelerde otokratik rejimler var. Şimdi, otokratik sistemden demokratik bir sisteme geçişi arıyor buraların halkı, insanları. Bu arayış için yardımcı olmak lazım. Aynı şey Libya için geçerli, aynı şey Yemen için geçerli.''
 
-''EĞER İKTİDARA GELEN, ORADA BAŞARILI OLAMAZSA, HALK ONU ORADA TUTMAZ''-
 
Türkiye'de kaydettikleri olumlu gelişmelere de değinen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
 
''Dolayısıyla halkın bu taleplerini, bu arzularını niye geri çeviriyoruz? Halk, ben diyor irademi iktidarda görmek istiyorum. Bırakalım, halk kendi iradesiyle iktidar olsun. Ondan sonra ona sahip olur. Bakın ben size şunu söyleyeyim. Eğer iktidara gelen, orada başarılı olamazsa, halk onu orada tutmaz, geldiği gibi tekrar indirir ve bu değişim neyi getirecektir; rekabeti getirecektir. Rekabet olduğu zaman, o ülkede hizmet olacaktır.
 
Biz göreve geldiğimiz zaman, Türkiye'de kişi başına düşen milli gelir 3 bin dolardı. Şu anda 9 sene sonra, kişi başına düşen milli gelir 11 bin dolara yükseldi. Nereden nereye geldik. Ülkemizin altyapısı adeta yok gibiydi ama şimdi altyapı hızla değişiyor. Bakınız, 79 senede bu ülkede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapıldı, biz şurada 9 senede kalktık, 15 bin kilometre yol yaptık. Artık yollar çift gidiş, çift geliş, bu hale geldi.''
 
Erdoğan, Türkiye'nin dört bir yanında artık havaalanları bulunduğunu ve her yere uçaklarla ulaşabilindiğine işaret ederek, ''Hızlı trenle ilk defa tanıştı Türkiye, iktidarımızda. Medeniyeti artık koklamak halkımızın da hakkı. İşte bu demokratik rejimle oldu, daha iyisi olacak, daha güzeli olacak'' diye konuştu.
 
-''LİBYA HALKININDIR''-
 
''İnanıyorum ki ben, o ülkelerde de inşallah daha güzel olacak'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
 
''Ama ben Suriye'yi de tanıdım, Tunus'u da tanıdım, Mısır'ı da tanıdım, yani Yemen'i de tanıdım, Libya'yı da tanıdım. Hele hele Libya çok büyük imkanlara sahip olmasına rağmen, çok ciddi sıkıntılar yaşıyordu. Temenni ediyorum ki, şimdi artık oralarda da çok büyük değişimler olmak suretiyle, halkın iradesinin demokratik hak ve özgürlüklerle farklı bir yöne taşınmasını, taşındığını görürüz. Ama bir şey söyleyeceğim, o da şudur; Bunu Libya için özellikle söylüyorum. Biz Türkiye olarak Libya'da Libyalının hakları üzerinde Batı'nın el koymasını istemiyoruz. Onun yer altı, yer üstü zenginlikleri tamamen Libyalınındır, Libya halkınındır, Batı gelip bunların üzerine oturmamalıdır diyorum, bunu da çok açıkça söylüyorum.''
 
AA
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri