Ermeni gelinin, Oflu aşkının hikayesi

Ermenistanlı Hermina, M. Ali Şimşek'le tanışıp evlenmeye karar verdi. Ancak Of Kaymakamı'nın bir desteğine ihtiyaç vardı.

Müslüman Türk damat Muhammet Ali Şimşek ile Ermeni asıllı Hristiyan gelin Hermina Dalmazyan'ın aşkı, Dalmazyan'ın yaklaşık 6 yıl önce Türkiye'yi ziyaret etmek için ülkesinden Trabzon'a gelmesiyle başladı.

Ziyarette tanıştığı Şimşek'in evlilik teklifini kabul edip birlikte yaşamaya başlayan ve ekonomik sıkıntılar yüzünden ülkesine dönüp resmi nikah için gerekli evrakları tamamlayamayan Dalmazyan ile Şimşek, Of Kaymakamı Tuncay Sonel'in girişimleriyle resmi nikah kıyarak, sınır tanımayan aşklarını mutlu sonla taçlandırdı.

Trabzon'un Of ilçe merkezine 30 kilometre uzaklıkta bulunan Keler köyündeki bir evde yaşayan Muhammet Ali Şimşek'in ilk eşi, köyde 6 yıl önce meydana gelen selde enkaz altında kalıp hayatını kaybetti.

Ölen eşinden Ankara'da Kur'an Kursu'nda okuyan Nurdoğan (18), ilköğretim okulu öğrencileri Sümeyra (13), Edanur (12) ve Ahmet Şimşek (10) isimli 4 çocuğu olan baba Şimşek, bu süreçte, Ermeni asıllı Hermina Dalmazyan'ın tanıştı. Kısa süre sonra aşık olduğu Dalmazyan'a evlenme teklifinde bulundu. Ancak Dalmazyan Hristiyan ve Ermeni, Şimşek ise Müslüman ve Türk idi.

Olası tepkilere aldırmayan taraflardan Dalmazyan'ın teklifini kabul etmesiyle birlikte yaşamaya başlayan çift, Şimşek'in yatalak hasta olan annesi ve 4 çocuğuyla oturduğu köydeki evine yerleşti.

Ekonomik sıkıntılar yüzünden ülkesine dönemeyen Dalmazyan, bürokratik işlemler yüzünden Türk vatandaşlığına geçebilmesi için ülkesinden gerekli evrakları da alamayınca Şimşek ile resmi nikah kıyamadı. Dalmazyan, yaşadığı sıkıntılara rağmen, Türk komşularının desteği sayesinde Şimşek ve ailesini terk edip ülkesine dönmedi. Bir süre sonra annesi öldüğü için üzüntülü olan Şimşek ile Dalmazyan çiftinin ailesine Fatma (4) ile küçük kardeşi Muhammet (2) katıldı.
Fatma ile Muhammet'i resmi nikahları olmadığı için nüfuslarına kayıt ettiremeyen Dalmazyan ile Şimşek çiftinin evine, iki yıl önce, çiftin resmi nikahsız yaşadığından haberi olmayan Of Kaymakamı Tuncay Sonel'den bir mektup gönderildi.

-''EĞER ANNENİZ HAYATTA OLSAYDI NE İSTERDİNİZ?''-

Öksüz ve yetim çocuklara yönelik bir proje kapsamında, ilçedeki bu tür çocukların isteklerini yerine getirmek isteyen Sonel, Şimşek'in ilk eşinden olan çocuklarına gönderdiği mektupta, ''Eğer anneniz hayatta olsaydı, özlemini çektiğiniz annenizden ne istersiniz'' diye soruyordu.

Sümeyra Şimşek de kendisi ve kardeşleri Edanur ile Ahmet adına Kaymakam Sonel'e yazdığı mektupta, ilk defa bir kaymakamdan mektup aldığı için çok sevindiğini ve doktor olmayı istediğini belirterek, ''Eğer annem hayatta olsaydı Kurban Bayramı'nda ondan büyük bir bebek ve bir kitabım olmasını isterdim. Ahmet ise  büyük bir araba isterdi. Edanur da dans eden bir bebek ve bir kolye isterdi'' şeklinde yazdı.

Mektubu alan Sonel de Şimşek kardeşlerin istedikleri hediyeleri alıp köydeki evlerine gitti. Sonel, hediyeleri çocuklara verdikten sonra baba Şimşek'in Dalmazyan ile resmi nikahsız yaşadığını fark edince, Kaymakamlık görevlileri ile diğer görevlilere, aileye yardımcı olunması talimatını verdi.

Görevliler de Şimşek ile Dalmazyan çiftinin resmi nikah kıyabilmesi için gerekli işlemleri başlattı. Türkiye-Ermenistan arasındaki sürecin ardından gerekli evrakları tamamlayan görevliler, Müslüman olup ''Ayşe'' adını alarak Türk vatandaşlığına geçen gelin Dalmazyan ile damat Şimşek'in resmi nikah kıyıp evlenmesini sağladı.

Kiler köyünde yapılan ve gelinin yöresel kıyafetler giydiği düğün töreninde, Şimşek çiftinin nikahı Türk geleneklerine göre kıyıldı. Törende, gelinin şahitliğini Kaymakam Sonel, damadın şehitliğini de İlçe Müftüsü Mehmet Genç yaptı. Sonel, aile cüzdanını verdiği geline bir de altın taktı. Törene, Şimşek çiftinin komşuları da katıldı.

Sonel, yetim öksüz projesi kapsamında damat Şimşek'in ilk eşinden olan çocuklarına mektup yazdığını ve istedikleri hediyeleri vermek için evlerine geldiğinde Ayşe Şimşek'i tanıdığını hatırlatarak, ''Çocuklar mektupta 'annemiz yok' diyordu ama Ayşe kardeşimiz onlara annelik yapıyordu. Çocuklar Ayşe bacımızı anne yerine koymuşlar o da çocukları kendi evladı gibi gördü, bunu görünce mutlu olduk. Resmi nikah kıyılacaktı, bayağı bir uğraş verildi. Sonunda bürokratik işlemler bitti ve artık resmi nikah kıyıldı. Allah mesut etsin'' dedi.

Gelin Ayşe Şimşek de törende, ''Eğer kaymakamımız nikahımızı kıymasaydı herhalde burada durmayacaktım ve büyük şey kaybedecektim, Kur'an okumayacaktım, namaz kılamayacaktım. Benim memleketimde Allah Kur'an tanımıyorlar. İlk defa Kur'an okuduğum akşam hiç uyumadım, her zaman Kur'an geldi yanıma. Kaymakamımızdan, herkesten Allah razı olsun'' diye konuştu.

-RESMİ NİKAH KIYILINCA DAMAT GÖZYAŞLARINI TUTAMADI-

Tören sonrası duygulanıp gözyaşlarını tutamayan damat Şimşek ''Bu mutluluk çok farklı bir şey, yüreğime sığdıramıyorum. Hem hüzünlü, hem sevinçliyim. Allah'ıma bin kere şükürler olsun ki çocuklarımın artık bir anası var. Bu duygu çok farklı bir şey'' dedi.

Neden hüzünlendiği sorulan Şimşek, ''19 yıl önce yuvamı kurdum, 2005 senesi hayatımın yıkım senesiydi ve 2011 yılı benim mutluluk, huzur yılım. Yuvamdaki hüznü artık bıraktım ondan dolayı hüzünlendim'' şeklinde konuştu. Gelin Şimşek de ''Çok mutluyum, artık Türk vatandaşı oldum'' derken, ilköğretim okulu öğrencisi 3 üvey çocuğu da babaları ile üvey annelerinin evliliğinden mutlu olduklarını ifade etti.

Damat Muhammet Ali Şimşek, tören öncesi, ilk eşini kaybettikten  sonra Ayşe Şimşek ile tanıştığını anımsatarak, ''Ayşe ile konuştuk, ona başımdan geçen olayı anlatıp evlenme teklifinde bulundum, hiç tereddütsüz kabul etti. Köye geldik, Ramazan ayına bir hafta vardı. Ramazan başlayınca Müslüman olup oruç tutmaya başladı. Biz de ona Müslümanların ramazanda neler yaptığı anlattık'' dedi.

Ayşe Şimşek'in ilk köye geldiği zaman, yabancı olduğu, Türk geleneklerini bilmediği için ailesinin evliliklerine tereddütlü baktığını anlatan damat Şimşek, şöyle devam etti:

''4 çocuğum yetimdi, onlara hem analık hem babalık yapmam çok zordu. Çocuklarım çok küçüktü ve eşim Ayşe'nin şefkatiyle büyüdüler. Öz annelerini hiç aratmadı. Rahmetli eşimin sevgisi farklı idi, o benim kalbimde kaldı. Çocuklarım öz annelerini pek fazla göremedi, küçük yaşta kaybettiler annelerini. Bu duyguyu nasıl anlatayım. O zamanlar rahmetli annem vardı, yatalak hastaydı, tuvalet ihtiyacını bile gideremiyordu, tek başıma idim. Ayşe, anneme tek başına 3 sene baktı, çok eziyetler çekti. Bunu kelimelerle bana ifade edebilecek bir insan göremiyorum. Bunu ben yaşadım, yaşamadan bilinmez''

Bu süreçte Kaymakam Sonel'in kendilerine büyük desteği olduğunu vurgulayan damat Şimşek, ikinci eşinin Müslümanlığı seçtiğine işaret ederek, şöyle devam etti:

''Eşim köye geldiğinde camide okunan ezan sesini duydu, ben de namaz kılıyordum. Zaman geçtikçe bunun ne anlama geldiğini, nasıl Müslüman olunacağını sordu. Bir Müslüman eğer gerçekten Müslüman olmak istiyorsa yüreğine bakması lazım. Eşim de o niyetle karar verdi. Camimizde bir hocamız vardı, bayanlara Kur'an dersi veriyordu. Ben de eşime camiye gitmesini istedim. Sağ olsunlar hiç kırmadılar bizi, eşimi tanıdılar eşim de Kur'an öğrenmeye başladı. Kur'an okudukça Müslümanlığa karşı aşırı derecede sevgi duymaya başladı''

-''TÜRK-ERMENİ KIRGINLIĞI NİÇİN BİTMESİN?''-

''Türk ve Ermeni toplumu ile yetkililerine bir mesajının olup olmadığı'' sorulan damat Şimşek, ''Ermeni, Türk, Müslüman aynı sınırdayız, hepimiz beraberiz. Niye kardeş olmayalım. Eskilerden savaşlar olmuş, onlar olmuş bunlar olmuş. Bunlar niçin bitmesin. Ermeni eşim Türkiye'de, 6 senedir çocuklarımın anası. İşte ispatı burada'' şeklinde konuştu.

Şimşek, 6 yıl sonra resmi nikahlarının kıyıldığının hatırlatılması üzerine ''Bunu ifade edebilmem için geride kalan 6 seneyi yaşamam lazım. Bunu duygularla ifade edemiyorum'' diye konuştu.

Evlilik kararında zorlanmadığını söyleyen Ayşe Şimşek, ''Ermenistan'da evlililik kalesini koruyan çok az kişi kaldı, çok serbestler. Ermenistan'da bir kez evlendim, anlaşamadım, ikinci kez belki kısmettir dedim.

Şimşek, Türkiye'de farklı bir kültür ve köyde yaşadığının hatırlatılması üzerine, ''Benim memleketimde çocuk, kaynana bakmak, bahçe işleri görmedim. Sanki gökten geldim, yalnızdım. Önce sıkıntı çektim sonra yavaş yavaş öğrendim. Ama ne çocuklardan ne kaynanadan ne komşulardan bir sıkıntı görmedim'' dedi.

Köyde inek sağma, çay toplama işlerini arkadaşı gibi olan üvey oğlu Nurdoğan ve komşularından öğrendiğini belirten Şimşek, Müslümanlığı nasıl seçtiğini ise şöyle anlattı:

''Müslüman olmadan önce her zaman ezan sesini duyardım, görümcelerim namaz kılardı. Eşim cuma namazına koşuyordu. İnsanlar Ermeniler gibi pek birbirlerini yemiyordu, çok iyi anlaşıyorlardı. Ben de eşime Müslüman olmak istediğimi söyledim. Eşim 'tamam' dedi. 3 defa Kelime-i Şahadet getirip Müslüman oldum. Kitaplardan Kur'an okumayı ve yazmayı bilmiyordum. Sonra eşim biraz Kur'an okumayı ve namaz kılmayı öğretti. Ardından camiye gidip öğrendim''

Şimşek, kendi ailesinin de Müslüman olmasına olumlu baktığını söyleyerek, ''Annem buraya gelip bir ay kaldı. O da sevdi ve Müslüman oldu'' dedi.

-''ERMENİ'LERİ DE TÜRK'LERİ DE ALLAH YARATTI''-

Ermeni'leri de Türk'leri de Allah'ın yarattığını, herkesin dünyaya Müslüman olarak geldiğini söyleyen gelin Şimşek, Türkiye-Ermenistan sınırının açılmasını ve aradaki kırgınlığın bitirilmesini istedi.

Hristiyan olduğu zaman Müslümanlar'dan herhangi bir olumsuz tepki görmediğini bildiren Şimşek, ''Hele Hristiyanlıktan Müslümanlığa geçtiğimi öğrenince çok sevindiler'' dedi.

Resmi nikahları kıyıldığı için ''Sınır tanımayan aşkımızda mutlu sona ulaştık. Gerçekten çok mutluyum'' diyen Ayşe Şimşek, Türkiye'ye geldiğinde Türkçe bilmediğini ifade ederek, Türkçe'yi ve köy işlerini, kendisine sahip çıkan komşularıyla üvey çocuklarından öğrendiğini söyledi.

-''HABUNU OYLE DEME'' ANNE-

Şimşek, Müslümanlığı seçmesinde komşularının merhametli oluşunun da etkili olduğunu söyleyerek, ''Komşularım çok iyidirler, hiç bir bir şikayetim yok. Köydeki komşularım bahçe işlerime yardımcı oluyorlar, çay biçmeyi, kabak dikmeyi, salata yapmayı bana gösterdiler. Üvey çocuklarım Türkçeyi öğrettiler.
Mesela, anne 'habunu oyle deme' dediler. Bazen de güldüler beni. Oyle öğrendik şükür Allah'a'' şeklinde konuştu. Gelin Şimşek, Türkçe'yi Karadeniz şivesiyle konuştuğu hatırlatılınca gülerken, komşusu Ahmet Yılmaz, ''Karadeniz şivesiyle konuşacak tabi o artık bizim geliniz oldu'' dedi.

Ayşe Şimşek'in üvey kızı Sümeyra Şimşek de ''Ayşe annemi çok seviyorum. Güzel yemekler yapıyor. En güzel lahana çorbasını yapıyor, ben de çok seviyorum, ara sıra bana da yapmayı öğretiyor'' ifadesini kullandı. Üvey çocuklar Edanur ve Ahmet de çok sevdikleri üvey annelerinin kendilerine çok iyi baktığını söyledi.
Şimşek ailesinin komşusu Ahmet Yılmaz da ''Ayşe, çok muhterem bir hanımefendi ve gelin. Köyümüzün kızlarından daha da ileri, bir noksanlığını bulamazsınız'' dedi. Gelin Şimşek'in Hristiyan ve Ermeni asıllı olduğu anımsatılan Yılmaz, ''Biz Elhamdülillah Müslümanız. Burada Kuran'ı okudu bitirdi. Buna daha sen şusun busun diyecek durum yok, kendisi dedirtmedi ki, bize karşı yanlışlık yapmadı ki. Bir fındığı varsa bizimle paylaştı, bizim bir fındığımız varsa onunla paylaştık. Geçinip gidiyoruz ve geçineceğiz de'' diye konuştu.

-''O BİZİM KIZIMIZ''-

Yılmaz, Ayşe Şimşek'in kendi çocukları ile üvey çocuklarına çok iyi baktığını da vurgulayarak, ''Bu öyle bir evlat ki bunu Cenabı Allah mı gönderdi, çocukların duasıyla mı geldi bilmem. Bize gelin oldu. O bizim kızımız, biz memnunuz Allah da memnun olsun'' dedi.

Ahmet Yılmaz'ın eşi Ayşe Yılmaz ise kendisiyle aynı ismi taşıyan Ayşe Şimşek'ten çok memnun olduğunu ifade ederek, ''Ne istesem bize yardımcı oluyor. Her şeyi bizden iyi yaptı. 4 yetim çocuğa baktı. Müslüman olunca da sevincimizden uçtuk. 4 yetim çocuk onun çabalarıyla büyüdü'' ifadelerini kullandı.

Gelin Ayşe Şimşek'in Kur'an-ı Kerim'i okuduğu, komşularına yardımcı olmak için ineklerini sağdığı, eşi ile çay topladığı, öğrenci olan üvey çocuklarını öperek okula gönderdiği ve bir Türk gibi yaşadığı gözlendi.

Rotahaber 

Yaşam Haberleri