İlişkilerin normalleşmesi 3 şart

Dışişleri Bakanı Davutoğlu askerlerin kışlalara çekilmesi, tüm ülkeyi kapsayan gözlemci ağının kurulması ve demokratik gösteri hakkının sağlanması halinde Suriye ile ilişkilerin tekrar başlayabileceğini söyledi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin, bazı eleştirilerin aksine bölgede hala ‘barış dili’ni konuştuğunu belirtti. Davutoğlu, Suriye konusunda ise Türkiye’nin Suriye’yi bir şeylere zorlamadığını, aynı şekilde Türkiye’nin de birileri tarafından bir yerlere itilmediğini ifade etti. Davutoğlu, NATO Dışişleri ve Savunma Bakanları Toplantısına katılan Brüksel yolunda önemli açıklamalarda ulundu. Davutoğlu toplantıların en önemli gündem maddelerinin Afganistan’dan çekilme planları, NATO genişlemesi ve Bosna Hersek’in NATO üyeliği olacağını söyledi. Suriye’nin Türkiye için hem ulusal güvenlik hem de tarihi-siyasi-insani boyut açısından birinci gündem maddesi olacağını vurgulayan Davutoğlu sorunun artık bölgesel ve küresel bir mesele haline geldiğini kaydetti.

Temas için somut adımlar şart

Davutoğlu Suriye ile şu anda siyasi bir temasın olmadığını hatırlatarak şunları söyledi: “Büyükelçilik faaliyetlerimiz askıda. Halep Başkonsolosluğumuz gerektiğinde diplomatik temasları sürdürüyor. Suriye verdiği sözleri yerine getirene kadar bir diyalog kurmanın faydalı olduğuna inanmıyoruz. Ateşkes süreci başladı, ancak çoğu sivil 196 kişi öldürüldü. Bu ateşkesin ne kadar kırılgan olduğu ortada. Suriye’de 3 kriterimiz var: Bir, ağır silahların şehirlerden kırsala kaydırılması değil, kışlalarına geri dönmeleri ve halkın üzerindeki tehdit algısının kalkması; iki, etkin ve tüm ülkeyi kapsayan gözlemci yapısıyla sürecin denetlenmesi. Bu iş sadece 6 kişiyle olmaz. Üçüncü şart ise barışçı gösterilerin yapılabilmesine imkân tanınması, buna uygun bir ortamın oluşturulmasıdır. Halk taleplerini dile getiremezse, mevcut statüko rejim lehine tescillenmiş bir tablo olur. Ancak görebildiğimiz kadarıyla Suriye yönetimi hala zamana oynayarak operasyonları yayıp duruma hakim olacağını sanıyor. Suriye ile temas için somut adımları görmemiz lazım.”

Nükleer müzakere konusunda olumlu bir ortam sağlandı

İran ile Batı arasındaki nükleer görüşmelerde psikolojik olarak ilk defa olumlu bir ortam oluştuğunu belirten Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İran ile Batı arasında görüşmelerin yapılması için Türkiye olarak ellerinden geleni yaptıklarını, hatta yer yer kolaylaştırıcı rolünün bile ötesine geçtiklerini söyledi. Bölgenin çok gergin bir süreçten geçtiğini kaydeden Davutoğlu şuyle devam etti: “Körfez’de büyük bir gaz birikmesi var. Suriye’de iç çatışma, Irak’ta siyasi kriz, Lübnan’da işlemeyen bir siyasi tablo... Türkiye’nin etrafında geniş bir kriz kuşağı vardı. Buna ek olarak, ABD ve Fransa’da seçimler var. İsrail ve İran’da 2013 seçimleri vardı. Böyle bir ortamda P5+1’in toplanması önemliydi. İlk kez her iki tarafta da bölgesel ve uluslararası tansiyonu düşürmeye yönelik olumlu bir hava var. Teknik olarak tarafların uzlaşması aslında zor değil. Bunun için 2 parametre var. 1- Tüm ülkelerin barışçı nükleer hakkının teslimi, 2- İran dâhil her ülkenin askeri nükleer teknoloji edinmeme konusunda sağlam garantiler vermesi. P5+1’in İran’a bu hakkı teslim etmesi, İran’ın da şüphe bırakmayacak şekilde açık ve şeffaf bir garanti vermesi gerekiyor. Eksik olan şey siyasi irade ve karşılıklı güven. Bunun için P5+1’in ortak bir tavır geliştirmesi İran’ın da kendi kurumları arasında ortak tutum geliştirmesi şart.”

İstanbul toplantısı olmasaydı annan planı yürümezdi

ANNA Planı ile Suriye’nin Dostları (SHDG) girişiminin birbirinin alternatifi olarak görülemeyeceğini söyleyen Davutoğlu, Annan Planı’nın belli bir mesafe almasının aslında İstanbul’daki toplantı sayesinde mümkün olduğunu da söyledi. “İstanbul toplantısı olmasaydı Annan girişimi bu noktaya gelemezdi” diyen Davutoğlu şöyle devam etti: “Türkiye 83 ülkeyi bir haftada topladı. Burada yalnız kalan Suriye oldu. SHDG devreye girdiği için Şam, planı kabul etmek zorunda kaldı. BMGK’dan karar çıkması da bu sürecin sonucudur. Ancak sadece Annan ile gidemeyiz, aynı zamanda Suriye’nin üzerinde bir baskı da olması gerekiyor.” Türkiye’nin son dönemde barış dilini yitirdiği söyleminin gerçekği yansıtmadığını belirten Davutoğlu, Türkiye’nin barış diliyle konuşmayı sürdürdüğünü belirtti.

 

star

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Perde Arkası Haberleri