İnsan hakları ihlaleriyle geçen 2009

Mazlumder tarafından 4 ayrı kıtada toplam 38 ülkenin incelenmesiyle oluşan 2009 yayınlandı.

İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşmuş çift kutuplu dünya düzeni seksenli yılların sonunda tek kutuplu dünyaya doğru evrilirken, “liberal” değerler hâkim unsur olarak tüm değer alanlarının merkezine oturmuştur. 2001 yılında yaşanan 11 Eylül saldırılarından sonra liberal özgürlükçü söylem bir kırılma yaşayarak güvenlik eksenli yeni bir anlayışa evirildi.

SSCB’nin dağılması ile başlayan, dünyanın ABD ve genel anlamda Batı merkezli hegemonik bir gücün egemenliğine doğru evirildiği süreç, 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’yi hedef alan saldırılarla yeni bir noktaya ulaşmıştır. Orta Asya, Ortadoğu ve Kafkasya merkez olmak üzere İslam dünyasında yaşanan krizler, yerini Afganistan ve Irak örneklerinde olduğu gibi “doğrudan” işgallere bırakmıştır. Filistin’de yaşanan insan hakları ihlalleri ve Gazze’de İsrail’in uyguladığı insanlık dışı ambargo halen devam etmektedir.

İslam dünyasının merkez coğrafyasında devam eden işgaller ve bu işgallere karşı yükselen tepkiler karşısında ortaya çıkan/çıkarılan İslamofobi, yani; İslam kaynaklı tehdit algısının merkezde olduğu bakış açısı, özellikle Batılı ülkelerde Müslüman nüfusa dönük hak ihlallerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır.

2009 yılının ilk günlerinde, tüm dünyadan yükselen sivil tepkilere rağmen, çevresi Arap ve Müslüman ülkelerle çevrili bir coğrafyada yirmi iki gün gibi kısa bir sürede bin beş yüz insanın İsrail tarafından katledilmesi, BM ve AB dâhil diğer Batılı ülkelerin sessiz kalarak bu suça ortak olmaları yaşadığımız çağın resmedilmesine yeter bir örnektir. Orta coğrafyanın güneyinde, Yemen’de başlayan gerilim ise Kızıldeniz hattında yeni bir insani kriz merkezi ortaya çıkarmıştır. İşgalin ve insani sorunların bitmediği Irak’ta ise her geçen gün insanlar ölmekte, geride binlerce yetim ve dul kalmaktadır.

2009 yılında, İran’da seçim sonrası başlayan kaosa, tarihinin en zorlu dönemini yaşayan Pakistan’da kendi ülkesinde mülteci olan insanlara, Afganistan’da NATO uçaklarının vurduğu sivil hedeflere ve ölen yüzlerce insana, Hint kıtasında Bombay saldırılarından sonra artan gerilimlere ve Keşmir merkezli sorun ve ihlallere, Sri Lanka’da uzun süre devam etmiş ve hâlen etkileri görülen iç savaşa, Tayland Patani’de kana bulanan mescitlere, Myanmar’da askerî yönetimin baskıcı politikalarına ve yine mültecilerin dramına şahit olduk.

Doğu Türkistan’da Temmuz ayında yaşanan olaylar, Çin’in özellikle Doğu Türkistan ve Tibet’te haksızlıklara hız kesmeden devam ettiğini göstermiştir. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde ise soğuk savaş sonrası oluşan yapılar varlıklarını korurken inançlara yönelik baskılardan dolayı insanların ülkelerini terk ettiklerine tanıklık ettik. Kafkasya ve Rusya’da insan hakları savunucularına yönelik infazlara, Avrupa’da ise yükselen İslam karşıtlığı, ırkçı ve ayrımcı söylemlere şahit olduk.

11 Eylül bakiyesi güvenlik politikalarının Avrupa ve Amerika üzerindeki etkileri hâlen devam etmektedir. Güvenlik merkezli yaklaşımlar ülkelerin dışa dönük yüzü olarak, iltica politikalarını geriye götürürken, içe dönük yüzü olarak da özgürlüklerin önünü tıkayan engeller şeklinde ortaya çıkmaya başlamıştır.

Latin Amerika’da Honduras’ta yaşanan darbe gerilimine ve Haiti’de yaşanan insanlık trajedisine tanıklık ettik. ABD’de ise 2009 yılında göreve gelen ABD Başkanı Barack Obama’nın Guantanamo Hapishanesinin kapatılması için sarf ettiği sözler hayata geçirilmemiştir. Afganistan’da, Irak’ta ve Yemen’de önceki dönemleri aratmayacak şekilde Amerika kaynaklı hak ihlalleri yaşanmıştır.

Kara kıta Afrika’da ise yer yer yaşanan olumlu gelişmelerin yanında 20. yüzyıla özgü iç savaşlar ve katliamlar bu yıl da sürmüştür. Kıtanın doğusunda ve batısında, Somali’de ve Nijerya’da kaos henüz durmuş değildir. Sudan’da ise bu yıl da kitlesel ölümler yaşanmış ve Devlet Başkanı Ömer El Beşir’le ilgili uluslararası soruşturmalar gündeme gelmiştir.

Darfur olayları üzerine MAZLUMDER, Sudan Elçiliği’nden ülkede inceleme yapmak üzere talepte bulunmuş, varılan sözlü mutabakata rağmen başvurumuz olumlu neticelenmemiştir. Aynı şekilde Suriyeli yetkililere ülkedeki cezaevlerini inceleme yönünde yaptığımız başvuru kabul edilmemiştir. 2009 Temmuz olaylarından sonra Doğu Türkistan’da inceleme yapmak üzere Çin’e yaptığımız başvuru da cevapsız kalmıştır.

2009 yılında Gazze’de yaptığımız incelemeleri Gazze Raporu adıyla kamuoyuna duyurduk. Sudan’da yaşanan gelişmelerle ilgili hazırladığımız ön rapor, Pakistan’da tutuklanan Türkiye vatandaşlarının durumuyla ilgili hazırladığımız Pakistan Hapishaneleri Raporu, Orta Doğuda Filistinli mültecilerden sonra dört milyonluk nüfusuyla ikinci büyük mülteci grubu olan Iraklı mültecilerle ilgili raporu kamuoyuyla paylaştık.

Çevremizde olup biten birçok olayla ilgili doğrudan gözlem çalışmaları yapılmış; Irak ve Filistin başta olmak üzere Pakistan’a, Filipinlere, Afganistan’a, Mısır’a ve Lübnan’a doğrudan ziyaretler gerçekleştirilmiştir. Gazze savaşı sırasında bölgeye giren ekiplerimizin yaptığı çalışmalar ve topladıkları kanıtlar raporlaştırılarak Türkiye’de İsrailli yetkililer aleyhinde suç duyurusunda bulunulmuştur.

Doğu Türkistan’da Temmuz ayında yaşanan olaylarda Çin’in işlediği insan hakları ihlalleriyle de ilgili Çinli yetkililer aleyhinde dava açılmıştır. Türkiye’nin mevcut hukuki yapısı İsrailli ve Çinli yetkilileri yargılamaya uygun olmasına rağmen, maalesef yetkililerin yasaları yanlış yorumlaması sonucu yargılamalar dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin tarafından durdurulmuştur.

Dünyanın birçok ülkesinde insan hakları örgütleriyle çeşitli platformlar vesilesiyle bir araya gelerek işbirliği yapmaktayız. Bu çerçevede İslam dünyasında bulunan insan hakları örgütleriyle sürdürdüğümüz diyalog örnek bir işbirliğidir. 2009 yılında İslam dünyasında bulunan insan hakları kurumlarına ve İslam Konferansı Örgütü’ne, İslam ülkelerinin onaylayacağı bir insan hakları sözleşmesi hazırlanması, bu sözleşmenin bağlayıcılığında bağımsız bir insan hakları kurulu oluşturulmasını ve bağımsız bir insan hakları mahkemesi kurulmasını önerdik. Son aylarda bu yönde atılan adımları dikkatle takip etmekteyiz.

Özetle dünyamız 2009 yılında tarihin ve insanlığın ilerlemiş yaşına rağmen katliamlara, savaşlara ve haksızlıklara tanıklık etmiştir.

MAZLUMDER bugüne dek oluşmuş insan hakları üst normlarının ve metinlerinin insanlığa sağladığı kazanımları hatırlatarak, bu üst metinleri hazırlayan özne unsurun bugünkü temsilcilerinin yine kendi ilke ve metinlerini çiğneyerek uluslararası hukuku hiçe saymalarından hareketle tüm bireyleri, kurumları, devletleri ve devlet üstü yapıları insan onuruna saygılı, daha adil ve yaşanabilir bir dünya kurmaya çağırmaktadır.

TİMETURK

Gündem Haberleri