Modern Roma’nın Tahrif Planı

İslam Ülkelerinin Yönetimlerini çeşitli şekillerde kontrol altında tutan Batı, dinamik yapısı ve hayatın her alanına dair hükümleri...

Modern Roma’nın Tahrif Planı- Analiz

İslam Ülkelerinin Yönetimlerini çeşitli şekillerde kontrol altında tutan Batı, dinamik yapısı ve hayatın her alanına dair hükümleri bulunan Din’i/İslam’ı kontrol altında tutmak için ne yapıyor? Bununla ilgili projeleri nelerdir?

Yeryüzünün yüzde seksen oranındaki servet, birikim ve imkanları yüzde yirmilik ‘Gelişmiş Batılı Ülkeler’ olarak adlandırılan devletlerin elinde bulunmaktadır. Bunu kurdukları sömürü düzeniyle sağlamaktadırlar. Kalan yüzde yirmiyi ise, Dünyanın yüzde seksenini oluşturan diğer ülkeler paylaşmaktadır. Milyarlarca insan içecek, sağlıklı su ve yiyecek bulamamaktan, hastalıklara karşı tedbir alamamaktan dolayı hayati tehlike içinde bulunmaktadırlar. Batı Dünyası, bu sefaleti yaşayan insanların birikim ve kaynakları üzerinden kurduğu gösterişli bir hayat sürmektedir.  

Hak, adalet ve benzeri insani değerlere kilit vurmak anlamına gelen bu tutuma sahip bir sistemin doğal seyri içinde veya basit tedbirlerle ayakta durmasının imkanı yoktur. Eğer Dünyanın büyük çoğunluğuna rağmen ayakta durmaya, gücünü korumaya, hatta yeni egemenlik alanları elde etmeye devam ediyorsa bu, insan zekasının bütün imkanlarını seferber eden çok ciddi bir planlamanın eseri olmalıdır.

Dünyayı bu manzarayla karşı karşıya getiren seküler tasavvuru çürütme, etkisizleştirme ve olumsuzluklarından insanlığı koruma imkan ve potansiyeline sahip yegane adres Din/İslam olduğu için, asıl tedbirin İslam ve Müslümanlarla ilgili olarak alınmasında da bir garabet görmemek gerekir. Çünkü insanın ihtiyaç duyduğu bütün alanları kapsayacak çözüm, öneri, iddia ve projeler bütünlük içinde ve evrensel boyutlarda yalnızca Din/İslam tarafından ortaya konabilmektedir. Küresel sömürü üreten bir sistem ancak bu kapsamda bir tasavvurun imkanları ve öngörüsü ile etkisizleştirilebilir, geriletilebilir ve makul bir sınıra çekilebilir.

Yürürlükte olan projeler, söz konusu planlamanın nasıl bir ince hesabın eseri olduğunu gösteriyor. Bu amaçla çeşitli ülkelerle ilgili olacak şekilde ortaya konmuş pek çok mevzii projenin yanında çok kapsamlı, bütün İslam Dünyasını içine alan projelerin olduğu da bilinmektedir. Burada, İslam’ı ve Müslümanları durdurarak alternatifsiz bir dünya sistemi olmayı sürdürmek amacıyla uygulamada tuttuğu küresel ölçekli projeler dikkatle ele alınmayı hakkediyor:

Bunlardan önde geleni;  ‘Avrasya’nın Kontrolü Stratejisi’ çerçevesinde geliştirilen ‘Ilımlı İslam’ veya ‘Büyük Ortadoğu Projesi’. (Burada adlandırmadan çok konsept önemlidir.)

Batı’lı kavramsallaştırmayla ‘Radikal İslami Hareketler’in (Batı, Radikalizmle İslam’ı ve Müslümanları kastediyor) güç kazanması, özellikle İran’ı kontrol dışına çıkaran gelişmeler nedeniyle Batı, İslam Dünyası ile ilişkilerinde yeni bir stratejiye yönelmişti. Başka bir deyişle; sömürgeciliğin altyapısını hazırlayan ‘Oryantalizm’le ve Sovyet tehdidine karşı geliştirilen ‘Yeşil Kuşak’ benzeri projelerle İslam Dünyasını öteden beri kontrol altında tutan Batı, küresel döneme uyumlu bir konsept geliştirmişti.

Son zamanlarda, hayata geçirilen politikalardan ve ABD ile ilişkilerden bu konseptin işlediğini anlıyoruz. ABD politikalarına yön veren Rand  Corporation gibi düşünce kuruluşları ve bu kuruluşlarla bağlantılı çalışan, Brezinski, Kissinger, Fuller gibi teorisyenler başta  olmak üzere, ABD’de bu konuya ilişkin bir hayli müktesebat oluşmuştu.

Projenin hedefi, Din’i(İslam); bütünlüğünden kopararak budamak, ehlileştirmek ve mevcut seküler sisteme uyumlu hale getirmektir. Batılı değerlerle örtüşen, uzlaşan, onlara karşıtlık içermeyen bir yapıya büründürmektir. Ekonomi, siyaset, hukuk, eğitim ve benzeri alanlardan soyutlayıp, Kilise gibi; inanç, ahlak ve ibadetle ilgili bir konuma indirgemektir.

Bu indirgemenin Dini literatürdeki karşılığı ‘tahrif’tir. İlahi Din’in başından beri tek adı olan İslam, Yahudilik ve Hıristiyanlık’ın başına gelene benzer yeni bir tahrifle karşı karşıya getirilmek isteniyor. Roma, başlangıçta Hz. İsa ve inananlarını ortadan kaldırmak için akla hayale sığmaz zulümler yaparken, bir süre sonra tahrife uğratarak Hıristiyanlığı resmi din statüsüne geçirdi. Bu, İslam olmaktan çıkmış, Roma Paganizmiyle eklektik bir kimlik kazanmış olan Hıristiyanlıktır.

Sanki tarih tekerrür ediyor ve çağımızın modern Roma’sını oynayan ABD, aynı işlemi yenilemek, bir tahrif hareketini uygulamaya koymak istiyor. Farkında olup olmamaları bir yana, bazı Müslümanları, Hz. İsa’nın Peygamberliğine inandığı halde Roma Paganizmiyle uzlaşanların konumuna düşürerek planlarını gerçekleştirmeyi tasarlıyor.

Gerçekleştirmek istedikleri bu proje ile Din; hayatın her alanını kuşatan, iddialarından vazgeçmiş, küresel sömürü düzenini sürdüren hegemonya için bir tehlike olmaktan çıkmış olacaktır.   MAZLUMDER GYK Üyesi Mehmet Alkış Klas Gazete                                  

 

 

Gündem Haberleri