Öğretmen mi mağdur veli mi?

Yeni Eğitim-Öğretim sistemimiz olan 4+4+4 aylardır konuşuldu, tartışıldı

Birçok TV Programı yapıldı, medya ve internet ortamlarında aşağılayıcı sözlerle, düşündürdüğü zannedilen karikatürlerle, aman ne komik dedirten sloganlarla -kabul etmiyoruz- mesajları verilmeye çalışıldı. Aslında sadece toplumun endişeleri dile getirildi, velhasıl konu gündemden hiç düşmedi.

“66 Aylık çocukların ilkokul birinci sınıfa başlayacakları bu sistem de acaba öğretmen mi mağdur olacak yoksa veliler mi?” diye sorulsa ben eğitimci olarak “Hiç biri” demek isterim. Bu sistemin tartışılması konunun tamamen anlaşılamamasından – ki çoğu zaman eğitimle alakası olmayan kişilerce açıklanmaya çalışılmasından- kaynaklandı. Sistem endişe doğurdu. Sorular havalarda uçarken yalan yanlış bilgiler kulaktan kulağa yayıldı.

Aslında değişen fazla bir şey olduğunu da söyleyemeyiz. Basit düşünelim. Eskiden ilkokul 5 yıl, ortaokul 3 yıl iken şimdi toplanıp ikiye bölündü diye varsayalım. Lise, kız çocukları da dâhil olmak üzere zorunlu hale getirildi. Müfredata yeni dersler eklendi, bazı derslerin de sadece isimleri değişti. Türkiye’nin gelişimi için sizce bu olumsuz bir gelişme midir? İlköğretim 5 yıl olsa ortaöğretim kaldırılsa daha mı iyi olurdu acaba?

Eğitimci olduğum için bana da soru yöneltenler muhakkak oluyor; “Çocuklar sabah beşte okulda olacakmış doğru mu? Okul Öncesi yaş grubu üç yaşa mı indi? Çocuğumu okula göndermemek için sahte bir rapor nereden alabilirim?” “Alabilirsin, hatta çocuğunun henüz çok küçük olduğunu düşünüyor ve okula göndermek istemiyorsan evde on yaşına kadar kullanması için arkası emzikli kalemlerden de alabilirsin.Çıkmış...”

Öncelikle biz bilgileri doğru öğrenmeliyiz ki doğru iletebilelim. İşte bu nedenle eğitim ve öğretime her yıl öğrencilerden önce başlıyor, seminer dönemi esnasında da kendimizi ve sınıflarımızı yeni bir yıl için hazırlıyoruz.

Öğretmen, kendine güveniyorsa hiçbir yenilikten korkmaz. Elbette çocuklar arasında bile 3 aylık bir fark dahi bedensel, zihinsel, sosyal alanlarda gelişimsel farklılıklar gösterir. Elbette yeni kurallar dikkat gerektirir. O halde önce öğretmen kendini hazırlamalı, veliyle birebir iletişim kurarak ebeveyn olarak yapması gerekenleri kendisine doğru cümlelerle iletmeli, eğitim öğretim görevini layıkıyla yerine getirmek için de elbette fedakâr olmalıdır. Yok eğer “Ben yaşlandım, yeni sisteme uyum sağlayamam, değişiklikten hoşlanmam, icat çıkarmayın,” diyorsa da açıkta bekleyen meslektaşlarımız var. Bu meslekten ekmek yiyorsan her değişime ayak uyduracak, köstek olmayacaksın. Atatürk’ün yeni nesli emanet ettiği öğretmen olarak kendini durmadan yenileyeceksin.

İlkokul birinci sınıf öğrencisi olmak; geçen yıllarda okula uyum, ders sorumluluğu, tek başına kendisini idare edebilme vs. gibi yeni başlangıçlara vesile olmuyor muydu? Yine olacak. Fakat öğretmen ve bilinçli veli desteğiyle bunlar kolaylıkla atlatılacak. Endişeler kısa zamanda yerini olumlu düşüncelere bırakacak. Yeni programda da 1. Sınıf yine okuma-yazmaya odaklı bir eğitim. Bunu da 66 aylık çocukların başaracağı fikrindeyim ki bu birçok ülkede böyle. Beş saatlik oyun dersi, el becerileri ile de çocuklara okul tamamıyla sevdirilecek. “Ali okula koş” yerine “Arda okula başla” gibi ufak değişikliklerin kimsenin belini bükmeyeceği fikrindeyim. 4+4+4 sisteminin gereksiz endişelerle fazlasıyla abartıldığını düşünüyorum.

Okul Öncesi Eğitimde son on yılda yüksek oranda bir aşama kaydedildiğini kimse inkâr edemez. Okul Öncesi Eğitim yaş grubu olan çocuklarının (0-6 yaş) beyin gelişiminin % 70’ini tamamlandığı bir dönem. Hepimiz bunun bilincinde iken çocuklarımız için “Bu başaramaz, bu öğrenemez?” demenin mantığına varamıyorum. Ebeveyn çocuğuna güvenmeli, bunu hissettirmeli ki çocuk başarısını katlasın. “Yapamaz” ifadesi yapacak çocuğu da köreltir.

Birçoğu seçmeli dersler konusunda da endişeli. Kur’an-ı Kerim, Siyer, Alevilik gibi seçmeli dersleri gereksiz bulanlar var ki onları anlayamıyorum. Din kültürü ve Eğitimi dersi zorunlu, -bunda sorun yok- diğerleri isteğe bağlı. Alevilik dersi Sünni olanlar Alevilik'e geçsin niyetiyle elbette konulmadı, Alevilik doğru öğrenilsin, yalan yanlış bilgiler edinilmesin amacıyla programa dâhil oldu. Her gayrette kötü niyet aramanın nasıl bir mantığı olabilir? Okulda verilen Kur’an-ı Kerim ve Siyer dersleri bir Müslüman’ın dinini tam olarak öğrenmesi için zaten yeterli olamaz fakat en azından güzel bir başlangıç olacaktır.

Yeni eğitim sistemi, aylarca belki yıllarca tartışılmaya devam edecek, biz okul toplantılarında gelişmeleri, olursa aksaklıkları tartışıp gerekli yerlere bildireceğiz, veliler eğitimcilerle iletişim kuracaklar. Ülke adına yapılan değişiklikler olumlu yönde ise bunu tartışmaya gerek yoktur. Herkes üzerine düşeni yaptığı sürece eğitim öğretim kısa bir zamanda yerine oturacak ve inşallah “İyi ki…” dedirtecek.

Biz eğitimciler olarak 3 Eylül 2012 tarihinde yeni Eğitim- öğretim dönemi için hazırlıklara başlıyoruz. Şimdiden bu sistem vatana millete hayırlı olsun diyor, eğitimci arkadaşlarıma ve ilgili velilere iyi bir yıl geçirmelerini diliyorum. Besmele çekip görevimize sarılalım.

Değişiklik korkutmaz insanı, bilgisizlik korkutur. Bu da endişeye sebep olur. Biz öğrenmeyi öğrenmiş bir milletiz.

Önce bilgilenelim sonra çocuklarımızla ilgilenelim. Ötesi yok.

 

Fatma Ç. KABADAYI / HABERNAME

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Medyanaliz Haberleri