TEKKELER NİÇİN KAPATILDI?

Son dönemde, ele aldığı konularla adeta İslâm medeniyetinin temel dinamiklerini yeniden hatırlatan Yeni Dünya Dergisi derin araştırmalar sonucu hazırlanan dosya konularıyla göz dolduruyor.

Son dönemde, ele aldığı konularla adeta İslâm medeniyetinin temel dinamiklerini yeniden hatırlatan Yeni Dünya Dergisi derin araştırmalar sonucu hazırlanan dosya konularıyla göz dolduruyor.

Yeni Dünya dergisinin Mayıs sayısı yine medeniyetimizin çok önemli bir sahasına; Tekkelere ayrılmış.

 

Mayıs sayısında “İlim İrfan Merkezi: Tekkeler” kapağıyla çıkan  Yeni Dünya dergisi siyasî bir buhrana teslim olmaksızın tekkeleri, sanat, kültür, beslenme, barınma, zikir, mahalle hayatı, mimari gibi çok farklı özellikleriyle gündeme taşıyor.

Bu sahanın çok önemli isimlerinin önemli görüşlerini sayfalarına taşıyan dergi kaynak olmayı da hak ediyor. 

 

BAHA TANMAN: EN ÇOK TEKKE İSTANBUL’DA

İstanbul Üniversitesi Türk ve İslâm Sanatı Öğretim Üyesi ve Başkanı olan Prof. Dr. Baha Tanman ile yapılan söyleşi her bakımdan göz dolduruyor. Yetkinliği ile bu sahanın önde gelen akademisyenlerinden olan Tanman, Tanzimat’la başlayan yeni hayat tarzını şöyle değerlendiriyor:  “Tanzimat’la beraber bir kırılma var. Örneğin Teşvikiye veya Kadıköy’den Bostancı’ya kadar uzanan alafranga mesireler: Erenköy, Göztepe, Fenerbahçe vb. Bu semtlerde, eski Müslüman mahallesinin olmazsa olmaz unsurlardan olan evliya türbesi, tekke ve mezarlığa rastlanmaz.”

 

Tekkeler Osmanlı’nın mistik ve manevî dünyasının sağlıklı bir yansıması olarak daima hayatın içinde yer almıştır. “Osmanlı insanının manevî dünyasında, dinî hayatında mistik boyutunun çok güçlü olması İstanbul’un dokusuna tekke sayısının çok kabarık olması şeklinde yansımıştır. Kanaatimce İslâm dünyasında, İstanbul kadar, çok sayıda tarikat yapısına sahip başka bir kent yok.” diyen Prof. Dr. Tanman, söyleşinin devamında tekke hayatını bütün yönleriyle değerlendiriyor.

 

TEKKELER AH TEKKELER!

Usta kalem Rasim Özdenören ise, Yeni Dünya dergisindeki yazılarına devam ediyor; “Tekkeler, Ah Tekkeler!” başlıklı yazısında Özdenören, “Tekkeler birer eğitim yuvası olduğu gibi, toplumsal dayanışmanın da merkezinde bulunan kuruluşlardı.” diyerek bu kurumların köklü ve asil işlevini bir kez daha hatırlatıyor.

Tekke ve tasavvuf kültürünün önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Mustafa Kara’nın yazısı, herkes için bir kılavuz makale niteliğinde. “İslâm Medeniyetinin Tekkesine Giriş” başlıklı yazı, tekke hayatının, kültürünün ana ilkelerini sıralıyor. Tekke eğitiminin bazı özelliklerini Prof. Dr. Kara, şöyle belirtiyor: “Tekke eğitimi zorunlu değildir; Belli bir yaş sınırı yoktur; Mürşid gereklidir; Birebir eğitimdir; Teslimiyetçi bir eğitimdir; Yatılı ve gündüzlüdür; Özel bir mekân gereklidir.” Bu özellikler günümüz eğitim anlayışı ve hayatıyla kıyas edildiğinde, tekkelerin, kaç yüz yıl öncesinden çok sistemli bir eğitim hayatını teşekkül ettirdiği görülecektir.

 

TEKKELER KAPATILDI, ZİKİR DEVAM EDİYOR  

Tekkelerin restorasyonu konusunda önemli çalışmalara imza atan, bu hayatın merkezinde bulunan Mehmed Safiyyüddin Erhan ise, kendisiyle yapılan söyleşide: “Hakikatte bütün kâinatın bir semahane ve başta insan ve bütün mevcudatın zâkir olarak takdir edilib yaratıldığını idrak ettiğimizde, taştan topraktan ağaçtan yapılmış mekânların sureta seddolmasının, insan-ı kâmilin kalbi pâkinde hiç durmadan cereyan eden zikrullahın inkıtaına asla sebeb olmayacağı da bilinen bir gerçektir.” diyerek, zahiren tekkelerin seddelonduğunu ama zikrullahın kalplerde kesintiye uğramayacağını ifade ediyor.

 

Doç. Dr. Hülya Küçükise yazısında, Millî Mücadele’ye girişin kapısı olan Özbekler Tekkesini anlatıyor. Son yılların çok kıymetli isimlerinden, araştırmacılarından Mustafa Özdamar ise, çok önemli bir yazı ile dergiye katkı sağlıyor. “Tekkeler Tedavi Merkezidir” başlıklı yazıda çok nazik ifadelerle Özdamar bir meseleyi özetliyor: “Siyaset icabı, devrin içerisindeki tersinden ve düzünden gelişmeler doğrultusunda tekkeler ve zaviyeler kapatılınca o insanlar da bir takım ağırlıklar karşısında fitne çıkmasın diye kenara çekilmişler ama boş durmuyorlar.”

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necdet Tosunise çok farklı bir konuya değiniyor; tekkelerdeki yemek kültürünü anlatıyor. Özellikle yemek âdâbının vurgulandığı bölümlerde dervişlerin yemek pişirme esaslarını şöyle belirtiyor: “Derviş, yemeği pişirirken abdestli olmalı, zikri bırakmamalı. Kazandan kâseye dökeceği zaman besmele çekmeli. Sofrayı sol koltuğu altında, tuzluğu sol elinde ve kâseyi sağ elinde tutarak getirmeli.”

Restorasyonundan sonra Safa Vakfı tarafından amacına uygun biçimde kullanılmaya başlanan Elif Efendi Tekkesi Osman Alperen tarafından anlatılıyor.

 

İBRAHİM TENEKECİ: KÖTÜLÜĞE ŞAHİTLİK BİLE YORUYOR

Dört yıl aradan sonra “Kimsenin Kalbi” isimli şiir kitabını yayınlayan İbrahim Tenekeci ile Yeni Dünya dergisinin bu sayısında bir söyleşi yer alıyor. Şair İbrahim Tenekeci ile hayat, edebiyat ve şiirleri üzerine gerçekleşen söyleşi, İtibar edebiyat ve fikriyat dergisini de gündeme taşıyor. “Okuyanlar bilir. O Büyük Allah, daima "biz" der. O küçük insan ise sürekli "ben" demekle meşgul.” diyen bir şairi dikkate almadan olmaz.

 

 

Yeni Dünya dergisinin, Mayıs sayısında tekkeler konusunun yanında, Mahmut Bıyıklı’nın “Ben Bu Umrede Hayretler Gördüm”; Hüseyin Akın’ın  “Âkif’ten Muhammed İkbal’e Kısa Bir Yolculuk”; Zeki Bulduk’un “Hayrı ve Sabrı Tavsiye Eden Eğitim”; Mehmet Ali Bulut’un “Ne Yediğimizi Biliyor musunuz?”; Nidayi Sevim’in “Yer Gök Medeniyet”; Bilal Kemikli’nin “Yunus’un Gönlüne Tercüman Olmak”; Prof. Dr. Halit Elyas’ın “Peygamber Efendimizin Medine’deki Eğitim Çalışmaları”; Prof. Dr. Ali Akpınar’ın “Kur’ân’ın Düşünce Dünyamızı İnşa ve İhya Etmesi” başlıklı yazıları da yer alıyor.

Yeni Dünya irtibat telefonu: 0212 635 83 96

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kültür-Sanat Haberleri