Türkiye Libya politikasında kaç takla attı

Gerçek şu ki, Türkiye Libya krizini başından itibaren büyük bir maharetle yönetmiş, her hamlesinde de başarılı sonuçlar almıştır.

İngiliz televizyonu BBC’de Türkiye’nin Libya’daki gelişmelerle ilgili tutumunu eleştiren bir yazı çıktığı haberini okuyunca, nereden geldiyse, Reha Muhtar geldi aklıma.

Hatırlayan hatırlar Muhtar, Alman Der Spiegel Dergisi’nde çıkan bir yazı üzerine akşam haber bülteninde “Bana bak! Der Speigel misin nesin (der şipigel diye okunuyor) özür dileyeceksin…!” diye haykırmıştı (tamamen dış kamuouyuna yönelik…!)o çok meşhur olduğu günlerde.

***

BBC’de yayınlanan ve Türkiye’nin Libya politikasını eleştirdiği söylenen, içinde “takla atmak, 180 derecelik U dönüşü yapmak” gibi bizde artık sadece Sözcü Gazetesi gibi yayın organlarında görebileceğimiz türden ifadelerin geçtiği bir yazıya bakarak “bana bak BBC misin nesin. Özür dile…!” dememi bekliyorsanız yanılıyorsunuz.

Çünkü birincisi söz konusu yazı, Türkiye’nin Libya politikasındaki gel-gitleri eleştiririken bir yandan da Ankara’nın haklı gerekçelerini sıralıyor.

İkincisi, BBC’nin kenarında köşesinde böyle bir yazının çıkmış olması, bize bu yazının sanki bütün batı dünyasının sözcülüğünü yapıyormuş gibi sunulmasını haklı kılmaz.

***

Gerçek şu ki, Türkiye Libya krizini başından itibaren büyük bir maharetle yönetmiş, her hamlesinde de başarılı sonuçlar almıştır.

Ve dün izlediği politika ile bugün izlediği birbiriyle çelişiyor demek mümkün değildir.

“Peki o halde bugün NATO’ya karargah sağlayan Türkiye Başbakanı Erdoğan, neden daha önce “NATO’nun Libya’da ne işi var” demişti?” diyerekten bu yazının sahibini köşeye sıkıştırma çabası içinde olanlara iki kelimelik bir izahat yapabilirim.

***

Şartlar farklıydı…

Evet Başbakan Erdoğan, “NATO’nun Libya’da ne işi var” dediği zaman Libya’daki şartlar bugünkünden çok farklı bir noktadaydı.

Bir ay kadar öncesinden söz ediyoruz.

O vakitler, Libya’daki Kaddafi muhalifleri Trablus kapılarına kadar dayanmışlar, Libyalı bakanlar, hatta BM’deki daimi temsilcisi bile saf değiştirip muhaliflerin arasına katılmışlardı.

Herkes Kaddafi’nin düşmesinin an meselesi olduğunu düşünüyordu.

Türkiye ise kapalı kapılar ardında hem muhaliflerle temas kuruyor, hem de Kaddafi’yi kansız bir şekilde yönetimi devretmeye ikna etmeye çalışıyordu.

***

Aynı dönemde Fransa başta olmak üzere özel hedefleri olan kimi ülkeler ise, NATO’yu kullanarak Libya’ya operasyon yapmaya hazırlanıyordu.

İşte Erdoğan’ın “NATO’nun Libya’da ne işi var” sözü böyle bir dönemde sarf edilmiştir.

O dönem için Libya’ya müdahale edilmesi, işleri çığrından çıkartabilir ve ülke daha büyük bir kaosa sürüklenebilirdi.

***

Ama Libya’daki gelişmeler Türkiye’nin ve Dünyanın öngördüğü istikamette ilerlemedi.

Kaddafi nasıl olduysa oldu, ordusunu toparlayarak muhaliflerin üzerine saldı ve pek çok kenti de geri aldı.

Şartlar değişince Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Libya’ya müdahaleyi öngören 1970 ve 1973 sayılı kararını desteklediğini açıkladı.

Fransa’nın Türkiye’yi dışlayan tutumu da Ankara’nın kararlı direnişi sayesinde aşıldı ve bugüne gelindi.

***

Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’e Türkiye neden NATO’da ısrar etti? Diye sorduğumda şu cevabı aldım.

“NATO’da kararlar oybirliğiyle alınır. Bundan sonra hangi durumda ne yapılacaksa, Türkiye’nin onayı alınmadan yapılamaz. Dolayısıyla NATO’nun yapacağı her şey, Türkiye’nin talepleri doğrultusunda ilerleyecektir.”  

Evet gelinen nokta budur ve bu durumu ‘tutarsızlıkla’ izah etmek doğru değildir, gerçekçi de değildir.

Mehmet Acet - Haber 7
acetmehmet@hotmail.com

Gündem Haberleri