TÜRKİYE NEYİ BEKLİYOR?

Türkiye NATO kararı olmadan Suriye'ye müdahale edebilir mi?

Ahmet AY (MİLAT): Türkiye, NATO şemsiyesi altına sığmayacağını, sınırlarının resmi-hukuki territoric sınırlarının çok ötesinde olduğunu söylediği için daha ağır saldırıya uğradığını da biliyoruz. Öyle kolay değildi; 80 yıl boyunca 1-2 istisnai çıkış dışında hiçbir lider Batı’ya “Biz bağımsız bir devletiz, kendi milletimizin menfaatleri var, jandarmanız olamayız, olmayız” diyemedi. Başbakan olduğu dönemden beri Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye ülkesinin potansiyellerini, stratejik gücünü, yani coğrafyasını, tarihini, kültür ve nüfusunu, ekonomisini, askerini, nüfuzunu önüne koyup “Türkiye bugünleri hak etmiyor” dedi.

Okan MÜDERRİSOĞLU (SABAH): Gelinen aşamada... Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "NATO fonksiyonu ile Milli Ordu karakteri" arasındaki hassas denge çok mühim. Suriye krizi boyunca büyük bedel ödeyen Türkiye, Halep'le ve ılımlı muhalefetle bağlantısının kesilmesini, yüz binlerce insanın sınırına yığılmasını "defansif anlayışla mı" karşılayacak? Veya o insanları sınırın öte yanında tutmaya çabalarken, milli güvenlik sınırlarını da dikkate alarak insani ve koruma amaçlı karşı hamle mi yapacak?
Eldeki veriler... Rusya ve ABD'nin anlaştığı örtülü planın ve Suriye'deki fiili durumun veri kabul edilmesini, sadece siyasi sınırlara odaklanılmasını savunan askeri pozisyona işaret ediyor. Ülkeyi yönetenlerin son derece sağduyulu olduğuna, savaş macerasından uzak durduğuna kuşku yok. Bu, hepimizin dileği. Ama hiç olmazsa sınırımızın dibindeki trajediyle uluslararası toplumun sert biçimde yüzleştirilerek, sınır ötesinde 'askeri teminatlı insani hat oluşturulmasını' ve milli sınırların buna göre korunmasını düşünmek gerekiyor!

 

Sami KOHEN (MİLLİYET) : Suriye krizinin başından itibaren komşu ülkeden kaçanlara “açık kapı” politikasını uygulayan ve sonuçta 2.5 milyon mülteciyi kendi topraklarında barındıran Türkiye, son günlerde yoğunlaşan yeni bir göç dalgasına karşı kapılarını kapalı tutuyor.

Özellikle Halep bölgesinden binlerce kişi Türk sınırına yakın bir alana yığılmış bulunuyor. Sınır kapısı sadece hasta ve yaralılara açılıyor. Toplam sayısı 70 bin olarak tahmin edilen Suriyeli göçmenler için ise, sınırın öbür tarafında barınabilecekleri kamplar kuruluyor, Türk TIR’ları onlara yiyecek, içecek, giyecek vs. taşıyor...

Böylece Türkiye’nin öteden beri istediği, fakat dış güçlerin bir türlü destek vermediği “güvenli alan” veya “tampon bölge” fikri nihayet fiilen gerçekleşiyor...


Cengiz ÇANDAR (RADİKAL): Hem, Halep ve civarında, Türkiye’nin elinden neredeyse tüm kartların alınmasına yol açan “sahadaki” gelişmeler, Cenevre-III toplandıktan iki gün sonra harekete geçen “Rusya’nın ağır bombardımanı ve onunla koordinasyon halindeki rejim ordusunun taarruzu” sonucu olmadı mı?
Türkiye ile Halep arasındaki “altlarındaki halı”, tam da Cenevre-III sırasına denk getirilen şiddetli Rusya bombardımanları ve Suriye ordusunun ilerlemesiyle çekilen rejim muhalifleri, “Amerika’nın birşeyler yapması” için bastırınca, Kerry’nin “Benden ne istiyorsunuz? Rusya’yla savaşa girmemi mi istiyorsunuz yani?” dediği New York Times’ta üç gün önce yayımlandı.

NYT, dün de, Kerry’nin, bir tür itiraf ile, Münih’te “Son birkaç hafta içinde (Rusya’nın) bombardımanlarının Esad’ın konumunu güçlendirmiş olduğunu kabul ediyorum” dediğini yayımladı.

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri