Yalçınkaya'ya tepkiler büyüyor

Demokrat Yargı, Yargıtay Başsavcılığının başörtüsü sorununa ilişkin son açıklamalarını değerlendirdi.

Demokrat Yargı, bugünkü yaşananlar üzerine yazılı bir açıklama yaptı. İşte o açıklama:

Yargıtay Başsavcılığının “türban sorunu”na yönelik son açıklamaları ülkemizdeki laiklik ilkesine ilişkin sorunların hukuk ve yargı geleneğimizin ne kadar derinlerinde kök saldığını gösteren bir nitelik arzetmektedir. Türk yargı uygulamalarında, laiklik bir arada yaşama ve özgürlük taleplerinin korunmasına dayanan bir ilke olmak yerine toplumun belirli kesimlerine karşı kurulmuş bir siyasi mevzi haline getirilmiştir. Yargıtay Başsavcılığının bildirisi de Türkiye'deki siyasetin bu eskimiş siyasi mevzilerinin yeniden diriltilmesi çabalarının en yeni örneklerinden birisini oluşturmaktadır. Yargıtay Başsavcılığı, laiklik ilkesine yönelik olarak, daha öncede siyasi mevzi haline getiren yorumlar yapmış ve hatta bu geleneksel mevziyi hükümet partisine yönelik bir “yargı muhalefeti” oluşturmak üzere kullanmıştı. Bu çerçevede, kamuoyunun çok iyi bildiği üzere, BÜYÜK BİR ÇELİŞKİ OLMAK ÜZERE bir yandan Anayasa değişikliğinin türbanı serbest bıraktığını gerekçe göstererek partinin kapatılmasını istemekteydi. Diğer yandan, ise `Anayasa değişikliği türbanı serbest bırakmadığı halde, sanki böyleymiş gibi üniversitelere çağrıda bulunan AKP`li yetkililerin eylemlerini` kapatmaya gerekçe olarak sunmaktaydı geçtiğimiz yıllarda. Yargıtay Başsavcılığının bu son bildirisi de Türkiye'de laiklik ilke ve uygulamasının hala bir siyasi mevzi olarak hukuk ve yargıda itibar görebildiğini göstermektedir.

YARGI KARARLARI İLE GENEL YASAK GETİRİLEMEZ!

Yargıtay C. Başsavcılığı, hukuken çok ciddi sorunlar barındıran bildirisi ile geçmişteki çelişkili siyasi yorumlarına devam edeceği kaygısı uyandırmaktadır. Oysa en temel hukuk bilgisinden dahi çıkartılacak sonuç şudur: Türbanı yasaklayan veya serbest bırakan bir yasa/norm olmadığı gibi herhangi bir mahkeme kararından da yasaklayıcı sonuçlar çıkarılması mümkün değildir. (ÇÜNKÜ YASAK ÜRETMEK, NORM GEREKTİRİR, NORMU İSE YASAMA ORGANI KOYAR. TÜRK YASAMA ORGANININ BÖYLE BİR NORM GETİRMEDİĞİ AÇIKLIKLA ORTADADIR). Mahkeme kararları ile genel yasaklar getiremeyeceği gibi karar gerekçelerinden hareketle kültürel bir temsil biçimi olarak türban yasaklanamaz. Bu husus hukukun en temel bilgisi ile dahi ulaşılabilen bir bilgidir.

 

ÜNİVERSİTEDE BAŞÖRTÜ SERBESTTİR!

Türkiye, artık, şu gerçeği açık ve net biçimde kabul etmelidir ki türban bir yasa/anayasa sorunu değil, siyasi/idari bir sorundur. Dolayısıyla, Türban, üniversiteler bakımından, yasanın/normun içinde ne bir `sorun` ne de bir `çözüm` imkânı barındırmaktadır. Bu nedenle yasa-anayasaya dayanan saçma, skolastik tartışmalardan uzaklaşmak, bizzat rektörlerin siyasi/demokratik olgunluklarının sorgulandığı bir mecraya doğru tartışmayı taşımak artık bir zarurettir. Bu itibarla Siyasi/demokratik olgunluğa sahip her rektörün yapacağı tek şey kapılarını türbana açmak ve üniversitelerdeki eğitim özgürlüğünü engelleyen bu adaletsiz geleneği tersine dönüştürme cesareti göstermektir. Rektörleri böyle bir serbestlik uyguladıklarında yasal olarak sorumlu kılan hiçbir norm, hiçbir mahkeme kararı yoktur. Onların sorumluluğu, asıl olarak, demokratik olgunluk ve öğretici bir eğitim geleneğinin tesis edilmesinden ibarettir. Bu da türbanın ve tüm toplumsal ve kültürel farklılıkların üniversite hayatımızın farklılıkları içine yerleştirilmesi ile mümkün olacaktır.

 

Yargı ve Ülke Kamuoyuna Saygı İle Duyurulur.

 

Demokrat Yargı Yönetim Kurulu 

 

 

Gündem Haberleri