28 ŞUBAT’A MÜDAHİL OLMAK

Ahmet TÜRKAN

28 Şubat sürecinden zarar gören, darbecilerin hışmına uğrayan, mağdur edilen herkes müdahil olacaktır, olmalıdır.

Yargılama süreci başladı. İnşaallah adalet yerini bulur ve durumdan kendilerine göre vazife çıkarıp laiklik paranoyası ile mütedeyyin insanlara komplolar kuranlar, kışkırtanlar, payandacılar, basın ve yayın yolu ile süreci hızlandıranlar akabinde devletin ekonomik imkanlarını ve bankaları hortumlayanlar da cezalarını çekerler.

Hükümet emretti biz de gerekeni yaptık tarzı suyu tersine akıtma çabaları çok komik. Bir hükümet neden intihar eder ki. Neden bize darbe yapın, sistemi tıkayın der ki…!

Elindeki iktidarı kim kaybetmek ister?

Ancak ve ancak millet iradesini hiçe sayan, elindeki devlet gücünün kötüye kullanan darbeci cuntaların işi olabilir.

Anadolu Ajansı Kenan Evren ile Çevik Bir’in beraber çekilmiş fotoğraflarını yayınladı.(Biz de alıntı yaptık) Yani Çevik Bir Evren’den iyi ders almış. Baş yaveri imiş. Cuntalaşmanın ana prensiplerini en ince detayına kadar öğrenmiş ki Batı Çalışma Grubu (BÇG) yapılanması ne kadar ince hesapların yapıldığını ortaya koyuyor.

1995 yılında Mayın Filosu’nda görevli idim. Nisan ya da Mayıs ayları idi. Mayın Filosunda bir işim vardı. İstihbarat Şube’ye uğramam gerekti. Oradaki görevli arkadaş tatbikattan söz etti. Ne tatbikatı? hayırdır dedim. Batı Çalışma Grubu İstihbarat tatbikatı dedi.  Bir anda kendimi bir tuhaf hissettim. Çünkü tatbikat planlarında böyle bir tatbikat adı yoktu. Branşım gereği bütün tatbikat planlarını incelerdik. Sonra kimler katılıyor demek aklıma geldi. Arkadaşın saydığı isimler aklımı iyice karıştırdı. Çünkü dedikoducu ve ispiyoncu ne kadar tip varsa bu tatbikatta görevli idi. İçimden derin bir eyvaaahhhh çektim. Bu tamamen ispiyona dayalı bir fişleme tatbikatı idi. Akşamına olayı eşime anlattım. Öyle bir tatbikat planlamışlar ki. İçinde kimler var bilsen, tamamen fişleme operasyonu yapıyorlar dedim.

Ama biz bir kere fişlenmiştik. Bütün birliklerde İstihbarat bölümlerine bu tip adamların tayinlerine şahit oldum. Tayin listelerini özellikle inceledim. İstihbarat kısımlarına yapılan tayinleri kontrol ettim. Hep aynı mayadan mamul adamlardı.

Yani tezgah çok iyi kurulmuş, sonuca adım adım yaklaşılıyordu.

Hani Çevik Bir diyor ya “Hükümet emretti biz yaptık”. Külliyen yalan. Planlar çok önceden hazırdı zaten. Durumun olgunlaşması için zemin de kendileri tarafından hazırlanıyordu.

 

Tedbiri elden bırakmamak gerekiyordu ama biz açıktık, gizli saklımız da yoktu. İbadetlerimizi saklayamazdık. Eşimin tesettürü bırakması da imkansızdı. Çünkü onların dediği gibi siyasi simge olsaydı tedbir olarak anında terk edilebilirdi. Ama siyasi simge değil inanç gereği idi. İşte bunu anlatmak o süreçte çok zordu. Anlamadılar, halen de anlayamıyorlar. Çünkü işlerine gelmiyor. İnanç gereği olduğunu kabullenmeleri demek başörtüsünün sınırsız serbestiyeti demektir ki akıllarını başlarından alıyor.

Malum hükümet KEY ödemelerini iade etme kararı aldı ve pek çok hak sahibi de bu hakkını kullanarak ödemelerini geri aldı. Bende bu hakkımdan yararlanmak için kesintilerin en son yapıldığı birlik olan yukarıda belirttiğim Mayın Filosuna bir dilekçe ile başvurmuştum. Gelen cevap.” Yaşadığımız elim 17 Ağustos 1999 depremi ve ardından Mayın Filosu’nun Bandırma- Balıkesir’e taşınması dolayısı ile evrakların kaybolduğu kanaatine varılmıştır.”

Fişleme evrakları duruyor ama şahsi hak olan ödeme evrakları kayıp. Fişleme konusundaki marifetlerinizi diğer işlerde de devam ettirseydiniz bu hak mahrumiyetleri yaşanmayacaktı. Yani ne kadar hüzün verici bir durum içinde bulunulduğu ortada.

Her ne ise esas konumuza devam edelim.

Dün bir gazetenin tasnif dışı politikacılardan Hüsamettin Cindoruk ile yaptığı bir röportaja kısa bir göz attım. 28 Şubat sürecinin baş kışkırtıcısı ne kadar Demirel ise de onun peşinden giden Cindoruk gibi siyasetçiler de bir o kadar darbe heveslisi.

Bu heveslerini şöyle değerlendiriyorum. Her darbede kendilerine başka bir fırsat icad edip devletin imkanlarını bir şekilde ellerinde tutmuşlar.

Banka hortumcularından Yahya Murat Demirel’in tutuklandığı sırada gayri ihtiyari feryadı aklımdan çıkmıyor. “Amcama haber vermediniz mi? Beni neden kurtarmıyor?”

Ha …! Demek ki daha önce hep kurtarmış….

Darbe demek devlet kurumlarının kontrolsüz kalması demek. Bankaların içinin boşaltmaya yani hortumlamaya hazır hale getirilmesi demek.

Kimlerin işine yaramış ise bakıyoruz ki onlar zaten darbe destekçisi.

28 Şubat sürecini soruşturan savcılara bu konu da acizane duyurulur.

 

Ahmet TÜRKAN - HABERNAME

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.