Ahde Vefa

Arif AĞIRBAŞ

Ahde vefa, yani bir ahit’e bağlılık, yani sözünde durmak demektir. Bağlandığın kapıya sadakatle bağlılık göstermektir. Bir Müslümanın önemli hasletlerinden biridir ahde vefa.

Ahde vefa, imanın ve ahlakin en önemli göstergesidir.

Peygamber efendimiz (s.a.v), sözden dönmenin, yani vefasızlığın, münafık alameti olduğunu bildirmiştir.

Bir ayette Allah (c.c.) “Bana verdiğiniz sözde durunuz ki, size verdiğim sözde durayım.” (Bakara suresi, 2/40) buyurmaktadır. Bu ayeti kerimede, Allah’ın insana verdiği değeri adeta onunla bir anlaşma yaparak göstermekte. İnsana düşen, bu anlaşmanın şartlarına riayet edip sadakat göstermek, yani vefalı olmaktır.

Vefalı olmak demek Allah'ın razı olduğu şekilde yaşamak demektir. Bir insan “Ben Allah' ı seviyorum” diye iddia edebilir. Asıl olan, bu sevgiden Allah (c.c.) razı mı, O bizi seviyor mu? Şu ayet-i kerimede bu husus daha çok anlaşılmaktadır. “Ey Muhammed de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun, ta ki Allah’ta sizi sevsin.” (Al-i İmran, 3/31)

Demek ki, Allah’ı sevmemizin göstergesi Peygamber Efendimize (s.a.v) uyarak ve ona vefa göstermek ile oluyor. Resul-i Ekrem efendimize bağlılık ve onun mübarek kapısını terk etmemek ile Allah’ın bizi sevmesini sağlayabiliriz.

 

“Vefa göstermek sadakat ile olur.”

 

Bir köpeğe dahi bir kaç lokma verirsek, onlar bunun karşılığında vefa gösterir, o kapıya bağlanır ve o kapının hizmetçisi olur. Kur’an-ı Kerim’de, Kehf suresinin 18. ayetinde, Ashabı Kehf ile birlikte 300 yıl uyutulan vefa sahibi bir köpekten (Kitmir'den) bahsediliyor. Kıtmir için ne büyük bir şerefdir ki, yüce kitabımızda zikredilmiş olması.

 

İnsanların en güzel bir biçimde yaratılmış olması ile üstünlük kazanmaları, Kur’an-ı Kerim’de haber verilmiştir. İnsan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olma şerefine nail oluyor. Lakin kibir ve hırs yüzünden ayni insan, “aşağıların en aşağısına” düşebiliyor.

 

Tasavvuf’un büyüklerinden Seyyid Muhammed Efendi Hz. “Seyri Dil” adli eserinde vefa hakkında söyle buyurmuştur: “Vefa bir makamdır. Veliler bu yolda nice manevi nimetler ve fetihlere ulaşır. Sâlike (Allaha giden yolun yolcusu)lazım olan vefanın zıddı ve yok edici olan hırsı terk etmesidir. Zira hırs kişinin gönlünden vefayı yok eder.”

 

“Hırs musibetlere uğratır.”

 

Vefa makamı ile nice nimetlere ulaşılıyor ise de, bunun zıddı olan hırs ile nice musibetlerle karsılaşabiliniyor.

Peygamber efendimizin sözünü ve emrini terk edenler de olmuştur zaman zaman. Bunun neticesi acı olmuştur. Mesela Uhud muharebesinde, dağın eteklerine yerleştirilmiş okçular, ganimet hırsı yüzünden yerlerini terk etmeleri, Müslümanlara ağır bir bedel ödettirmiştir. Neticede Resulullah (s.a.v), göz bebeği olan Hz. Hamza’yı ve 70’e yakin sahabe’yi Uhud’da şehid bırakmıştır.

 

Değerli kardeşlerim!

 

Allah’ın kapısını terk etmeyeceğiz. Akla gelecek her şeye sahip olduğumuz nimetleri bize veren Allah’ın kapısını terk edersek, felaha giden tek yolun kapısını kendimize kapatmış oluruz. Çünkü Allah’ın kapısından başka gidecek bir kapımız yok.

Müridin biri bir gün Şeyhine sorar: “Efendim, bir kaç kez rüyamda gördüm. Sen Cehenneme giriyormuşsun biz de Cennete, nedir bunun hikmeti?”

Şeyh söyle cevap verir: “Oğlum, 40 yıldır bende biliyorum bu durumu. Ama Allah’ın kapısından başka gidecek kapı yoktur.“

Evet, Allah’a vefa göstermek, Müslüman’ın en önemli sıfatlarından biridir.

 Arif AĞIRBAŞ

arif.agirbas@hotmail.de

https://twitter.com/Arif_Agirbas

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.