Ak Parti üzerine hesaplar

xxxx111

Bir Alman dergisi, Der Spiegel,

“Sadece Ak Parti değil bütün ülke kaosa girer” diye yazmış... Hiç şaşırmadım. Tıpkı bir yerli kalemin “Erdoğan çekildi, partinin haline bakın” yazısına şaşırmadığım gibi... Tıpkı gazetelerde çıkan olumsuzu arzulayan haberlere ve yorumlara şaşırmadığım gibi...

Yerli-yabancı medyanın refleksleri böyle, ne yapalım?

Neo-Çılgınlara yakın -ne bileyim New York Times, Washington Post veya Washington Times gibi- bir Amerikan gazetesinde “Ak Parti bölünüyor” türü bir değerlendirme çıkarsa yarın, ona da şaşırmayacağım...

Şu sıralarda herkes gönlünden geçeni yazıyor. Gönlünden iyi şeyler geçen iyiyi yazıyor... Şuur altına itip durduklarını serbest bırakmak için uygun ortam şimdi; bazısı işte şuur-altında ne varsa onları yazıyor...

Aynı ortama bakıyoruz, aynı kişilerin sözleri ve eylemlerine göz atıyoruz; ben başka bir şey görüyorum, onlar başka... Alman dergisinin yazarıyla Ak Parti’nin güçlü biçimde iktidarda varlığından mutsuz yorumcu baktıklarında çatırdayan bir parti görüyor; ben ise lideri nekahat dönemi geçirmekte olan sağlıklı bir parti görüyorum...

Hayret ki, ne hayret...

Tecrübelerim bana şunu gösterdi: Hiçbir siyasi parti bir yabancı ülke istedi diye parçalanmaz. Bir başka parti istedi diye de parçalanmaz. Bütün medya üzerine gitse ve parçalanmasını arzu etse, o partiyi kolay kolay parçalayamaz. Bir parti parçalanırsa taht/koltuk kavgası yüzünden parçalanır.

Fetret devrinden beri bilinir bu bizim tarihimizde...

Peki Ak Parti’de böyle bir görüntü var mı şu sırada? Tam tersine, partideki hemen herkes liderin bir an önce görevi başına dönmesini bekliyor. Şike yasasına hiç düşünmeden ‘evet’ oyu vereni de, yasayı gönlüne sindiremeyeni de... Gürültü dışarıdan geliyor.

Yasa parti dışından birileri tarafından bir koç başı gibi kullanılıyor, farklılıkların su yüzüne çıkması için; buna rağmen beklenen türden bir ‘kaotik’ etkisi olmuyor... Dışarıdan baskılar ve zorlamalarla bir parti bölünemez çünkü...

İlginçtir, Ak Parti’ye sempatiyle bakmayan bir gazetenin Ankara temsilcisi, “Tam da Başbakan Erdoğan’ın sağlık sorunlarının ciddiyetinin sorgulandığı şu dönemde çarpıcı bir kamuoyu araştırmasının sonuçları elime geçti” diyerek bir anket yayınladı. En önemli sorusu “Tayyip Erdoğan yerine AKP’nin yeni lideri olarak kimi görmek istersiniz?” olan bir anket...

“Kim yaptırmış anketi, hangi firmaya?” sorularının cevabı yazar vermediği için yok. “Yabancı bir kuruluş” yaptırmış...

O anket bile beklenen türden bir ayrışma etkisi yapmadı Ak Parti içerisinde. Adları altlarda sıralananlar kadar pekâlâ öyle bir listede yer alabilecekken adları hiç geçmeyenler önde yer alanları tebrik ettiler... Listede en başta yer alan Ak Partili bakanın mahcubiyetini anlata anlata bitiremiyorlar...

Ak Parti’yi bölmek gerçekten çok zor.

Tayyip Erdoğan’ın ‘siyasi yasaklı’ olduğu dönemde başbakanlık Abdullah Gül’de kaldı. Başbakan Gül ne yaptı? Başbakanlığının ilk gününden itibaren Tayyip Bey’in siyasi haklarının iadesi için çalıştı; altı ay dolmadan da başbakanlığı ona teslim etti. Başbakan Tayyip Erdoğan ne yaptı? İstese kendisini de seçtirebilecekken, boşalan cumhurbaşkanlığı makamına Abdullah Gül’ü aday gösterdi. Cumhurbaşkanı Gül ne yaptı? Herkes “Süresi beş yıl mı, yedi mi?” diye tartışırken ağzını açıp o konuda görüş açıklamadı.

Siz beni dinleyin: Ak Parti’nin karpuz gibi ortasından çatlamasını bekleyenler yanılıyor...

Bilebilecek durumdaki bir dostum aile yakınlarından aldığı izlenimi, “Tayyip Bey dinlenme dönemini gözlemle geçirdi” diye aktardı. Aile dışında kimseyle uzun boylu görüşmemiş, okumuş, izlemiş... “Bayağı bilenmiş” dedi dostum.

Türkiye’de kimlerin güçsüz hükümet istediğini, kimlerin heveslerini kışkırttıklarını ben biliyorum da, Tayyip Bey bilmez mi?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.