Alnı Secdeliden Zarar gelmez (mi)?

Lütfi AYHAN

Bizler Hz Âdemin torunlarıyız. Âdem topraktandır. Allah, Âdem babamıza eş olarak Havva annemizi yaratmıştır. Onların birçok çocuğu olmuştur. En meşhurları Habil ve Kabildir. Aynı annenin, aynı Peygamber/babanın çocuklarından biri (Habil) iyi bir insanken öbürü (Kabil) bir katildir. Bu kâinatın ve onun içindeki her şeyin, sonsuz âlemin, zamanın, mekânın… Yaratıcısı, sahibi Allah’dır(cc). İslam’a göre Allah insanı yarattıktan sonra onu başıboş bırakmamış, (Kıyame 36) ona bu dünyada her konu ve her mevzuda uyması gereken kuralları vahiyle iletmiştir.

Buraya kadar bir mesele yok. İş bundan sonra çetrefilleşiyor. Günümüzde (daha az olmak üzere tarihte) maalesef “Neyin Kurana uygun, neyin sünnete uyumlu” olduğu konusunda Müslümanlar arasında görüş ayrılıkları olmuştur. Çünkü bilhassa ehlisünnet Müslümanları uzun yıllardır İslami eğitimden, İslami kurumlardan yoksunlar. Güncel hayatta İslam hukuku uygulanmıyor, dinin öğretildiği kurumlar yıllar önce kapatılmış, din, güncel/ pratik hayattan dışlanmış… Bu nedenlerden dolayı da bilgi köklerinden büyük bir kopuş olmuş… Bu gelişmelerde dinin düzgün, özüne uygun anlaşılıp, yaşanmasını engellemiştir, engelliyor.

                                               İSLAM 4 DİREK ÜZERİNDE YÜKSELİR

 “İtikat, ibadet, ahlak, muamelat…” gibi ana sütunlar üzerinde yükselen İslam’ı, günümüz Müslümanı, yukarıda belirttiğimiz sebeplerden dolayı yeterince anlamaktan uzaktır. İtikadı tam ve kâmil olmayan bir Müslüman, sabahlara kadar namaz kılsa, milyonlarca lira zekât verse, her yıl hacca gitse… Allah katında bir değeri yoktur. Bu gerçeklerden çok uzak bir din anlayışına sahip İslam dünyası bir keşmekeşin içinde kıvranıp durmakta. İslam Dünyasındaki son gelişmeler bu keşmekeşi ayan beyan önümüze koyuyor. Müslümanlar dinin başlangıcı ve temel direği olan İtikatta tökezledikleri için, hem ferdi ilişkilerde, hem toplumsal hadiselerde, hem de devletlerarası münasebetlerde sürekli kaybediyorlar.

                                 Haricilerin Alınları Namaz Kılmaktan... 

 Bir yıl önce meydana gelen menfur, ihanet dolu kalkışmanın Ülkeyi işgale açık bir hale getirme hareketinin ana sebeplerinde biri de hem ülkeyi yöneten, samimi dindar insanların, hem bu “ihanet şebekesine” samimi duygularla bağlanan saf kişilerin, dinimizin insan ve cemiyet ilişkilerinde vazettiği kuralları gözden kaçırmış olmalarıdır. Şöyle: Kitabımız Kurana göre tüm insanlar( Gâvur Müslüman, kadın erkek, siyah beyaz…) Âdemin torunudur ve temel özellikleri birdir. Müslümanda kâfirde öz olarak aynıdır. Çünkü Tüm insanlar Âdemin torunudur. Sevme, nefret etme, kızma, üzülme, vefa, ihanet… İnsanların tümünde ve özünde mevcuttur. Bu nedenle Müslüman bir yönetici, mümin bir insan bu gerçekleri asla göz ardı edemez. Elbette samimi, dindar bir Müslüman/insan, her yönü ile dinsiz birinden ahlaki yönden üstündür (olmalıdır)  Lakin şu gerçek hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalı: İstediği kadar dindar olsun, istediği kadar iyi ahlaklı olsun insan insandır. Her insanın içinde, iyilik, kötülük duyguları mevcuttur. Yönetici ( veya yönetilen) insanlar bu gerçeği hiçbir zaman akıllarından çıkarmamalıdır. “Müslümandan zarar gelmez, alnı secdeye giden yanlış yapmaz, dindar insan hain olamaz …” gibi değerlendirmeler hem dinimizin münderecatına zıttır hem de Tarihi uygulamalar bunun böyle olmadığını gösterir. Buna en büyük misal Hz Ali’yi “Allah rızası için!” öldüren haricilerdir. Onların alınları namaz kılmaktan şişmiş ayakları nasır bağlamıştı.

                                      İslam Tarihinden Örnekler 

Allah’ımız gönderdiği son kitap olan Kuranda buna değişik misaller vermiştir. En başta ilk insan, ilk peygamber Adem atamınız “şu ağaca yaklaşmayın” emrini şeytanın aldatması ile çiğnemesi buna bir örnektir. Öte yandan Peygamberimizin insanlara görev verirken onların sadece ibadetlerine değil aynı zamanda liyakatlarına da baktığı hepimizin malumudur. Amr b. El-As ve Halit Bin Velid Hazretleri, İslam’a girer girmez, henüz büyük ameller yapmadan, ordu komutanlıklarına getirilmişlerdir, Niye? Liyakatten dolayı. İbadet ve taatte çok ileri olmalarına rağmen bazı sahabelere peygamberimiz devlet vazifesi vermemiştir.

 İslam tarihinde yaşanan Cemel Vakası, Sıffin savaşı, 4 büyük halifeden üçünün şehit edilmeleri… Bize bu hakikatleri (Müslümanlarından insan olmaları hasebi ile yanlış yapabilecekleri) haykıran hadiseler olarak yeterde artar bile. Elbette hakiki bir mümin her zaman kâfirden, münafıktan üstündür, izzetlidir şereflidir. Buna rağmen bilmemiz gereken en baş gerçek: Her mümin insandır, dolayısı ile Âdemin torunlarındandır. Onun içinde de “kabillikten” bir parça vardır. Alnı secdeden kalkmasa da, peygamber soyundan olsa da bu böyledir. Bir insana, bir cemiyete, bir devlete… Sonsuz güven İslam’ın insan anlayışına zıttır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.