ANADOLU ALPERENLERİ

Tahirhan GÜL

Anadolu’nun Türkleşmesinde en büyük etken ocak kültürü ve bu kültürün en önemli temsilcileri Alperenlerdir. Malazgirt Zaferi ile birlikte Anadolu kapılarının Türklere açılması bu gönül İnsanlarının Anadolu’ya daha rahat gelmelerine olanak sağlamış böylece her Anadolu şehrinde bir alperenin mührünü görme imkânı doğurmuştur. Bugün fırsat bulup Anadolu’yu şöyle bir gezdiğimizde hemen hemen her ilçede bir Anadolu ereninin Türbesine rastlarız. Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Taptuk Emre, Hacı Bayram Veli, Ahi Evran gibi ismini sık duyduklarımızın yanında Elvan çelebi, Cafer Gazi, Bayındır Baba gibi ismini az duyduğumuz yüzlerce Alperenin Türbesi de mevcuttur. İşte bin yıllık Anadolu irfanı böyle güzel insanlarla vatanın her yerine ilmik ilmik işlendi. Bugün Anadolu’ya gidip hangi kapıyı çalsanız sizi hem evinde hem de gönlünde misafir edecek insanları bulursunuz.

Ocak kültürünü yaşayan nice insanlarımızı günümüzde farklı çalışmalarda görüyor seviniyoruz. Artık neredeyse her gün bir haber programında Ramazan olması hasebiyle bir hayırseverin bir ilçenin ya da bir mahallenin bakkal veresiye defterini satın alıp tüm borçlarını ödediğine şahit oluyoruz. Ya da yüzlerce gıda kolisi dağıtılmasına…Daha sayamadığımız birçok güzel hayır işi ve davranış. Bu güzelliklerin birçoğuna işte bu güzel Anadolu topraklarında rastlarız ancak.

tüm dostlara selam olsun.

HİKÂYE NAME

Cami hocalığı önemli bir o kadar da dikkat isteyen saygın bir meslektir. Herkesle iyi ilişki kurmak ve hal hareketlerde çok dikkatli olmak lazımdır. Halk bir hocayı sevdi mi daha doğrusu bir hoca kendisini halka sevdirdi mi o hoca bölgenin bir anda en değerli adamı oluverirdi. Osman hocada küçük bir kasabada halkın sevdiği bir imamdı. İmamlık yanında boş kaldığı zamanlarda da hemen caminin yanındaki aile lokantasında kardeşlerine yardım ederdi. Osman hocanın Özellikle Cuma vaazlarındaki tatlı, doğal, hoş üslubu birçok kişiyi onun imam olduğu camiye çekerdi. Her cuma camisi dolardı. Yine bir ramazan ayında malum teravih namazı mukabele derken yoğunlukta baya yorulmuş Cuma namazını kıldıracaktı. Cami hep dolduğundan o farz namazına başlamadan önce hep safların sık tutulmasını ve üst katta da yer olduğunu belirterek cemaatin dışarda kalmaması gerektiğini tembihlerdi. Şimdide öyle yapacaktı. Ama bir farkla ramazan yorgunluğu ve kardeşlerinin işlettiği lokantada da çalışmanın verdiği dalgınlıkla bu sefer ‘‘ sevgili cemaat safları sık tutun bazı kardeşlerimiz dışarda kaldı yukarı katta aile salonumuz da var oraya da çıkabilirsiniz’’ deyivermişti. Osman hoca bu halk seviyordu onu camiyi tatlı bir tebessüm almış ve Osman hocanın cami cemaatinin anlatılacak tatlı bir anısı daha olmuştu.

Selam ve duayla

Tahirhan Gül

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.