Arap Dünyasını saran ateş Batıyı yakar mı?

Atila ALTUNTAŞ

Arap Dünyasını saran isyan ateşi Tunus ve Mısır’dan sonra en güçlü yankısını Libya’da buldu. 1969’dan beri ülkeyi tam bir tek adam diktatörlüğüyle yöneten Muammer Kaddafi’ye karşı özgürlük talebiyle ayaklanan kitleler karşısında 40 yıllık çılgın diktatör son günlerini yaşıyor.

Orta Doğu’da 30- 40 yıldır bir eli yağda, bir eli balda olan diktatörler halk tarafından birer birer tarihin çöplüğüne gömülürken, Batı Dünyası da olaylar karşısında en iyi pozisyonu alma telaşında.

Arap ülkelerindeki bu değişimin ateşi şimdilik demokrasi ile yönetilen batıyı etkilememiş görünse bile, son yıllarda Batı Toplumunda önemli sıkıntılar gün yüzüne çıkmaya başladı.
                         

Değişen dünya dengeleri ve artan ekonomik sıkıntılar Batı Toplumunda ırkçı ve aşırı sağ partilerin güçlenmesine neden olmuştur. Doğal olarak bu kötüye gidişin faturası da göçmenlere kesilmektedir. Artan ekonomik sıkıntılar ve işsizlik Avrupa halkını bunaltmaya başlamıştır. Ekonomik şartların zorlaşması, paranın alım gücünün düşmesi, sosyal güvenlik ve sağlıkta yaşanan tıkanmalar, artan güvenlik sorunları insanları “sorumlu” aramaya itmektedir. Kitlelerin kolaycılığa kaçması ve siyasetçilerin vebali başkasına atarak sorumluluktan kaçma arzusu batı kamuoyunda yabancı düşmanlığını körüklemektedir. Ekonomide ve refah düzeyinde yaşanan gerilemenin bütün sorumluluğu yabancılara yüklenmeye çalışılmaktadır.

 

Avrupalılar artan işsizliğin, açık veren sosyal güvenlik sisteminin, kabaran suç dosyalarının, sokaklardaki güvensizliğin, dünyada giderek güç kaybediyor olmanın külfetini yabancılara yüklemektedir. Medyanın popülist yayınları ve aydınların sorumsuz tavırları, siyasetçilerin oy hevesleri suçlamaların aslını araştırmayı ve gerçekleri irdelemeyi engellemektedir. Bu durum yabancı düşmanlığının giderek yükselmesine, ırkçı yapıların güç kazanmasına, sokaktaki Avrupalının yabancılara hor bakmasına neden olmaktadır. Bu bakış açısı göçmen nüfusu da olumsuz etkilemektedir. “Yabancı” muamelesi gören kesimler dışlanmışlık psikolojisi yaşamakta, içinde bulundukları topluma uyum sağlayamamaktadır. Mülakatlarla, ağır imtihanlarla, kanuni zorlamalarla kendilerinin batılı toplumlara benzetilmeye çalışılması, Batının değer yargılarının zorla dayatılması yabancılardaki milliyetçi duyguları güçlendirmektedir. Farklılıklarını daha çok hissetmekte ve vurgulama ihtiyacı duymaktadırlar.

Ayrıca manevi çöküntününde hat safhaya geldiği  Batı Toplumlarında her türlü sapık ilişki yaygındır. Aile içi cinsel istismar ve ensest ilişkiler inanılmaz oranda yüksektir. Egoizmi merkez alan seküler bir yaşamın mutlak hâkimiyetinin olduğu Avrupa ülkelerinde insanların ruh sağlıkları alarm vermektedir. Bugün batıda en geçerli meslek psikiyatridir. Psikolojik tedavi görenlerin oranı oldukça yüksektir.

Sonuç olarak koskoca dünya bir Ipone cep telefonunun içine sığdı. Halklar beraber ağlıyor beraber gülüyor. Beraber darbe yapıyor. Yıllardır, topla, tüfekle, suikastlarla yıkılamayan Arap rejimleri, teknolojinin sosyal medyaya kattığı güçle yıkılıyorsa; demokrasiyi, insan haklarını kendi tekelinde görmeye devam eden Batının yabancı düşmanlığı ve göçmenleri dışlayan ayrımcı tutumu sadece çöküşünü hızlandıracaktır. Göçmenleri topluma taze bir kan, iş ve teşebbüs gücü görmesi, başka kültürleri ve değerleri zenginlik aracı kabul etmesi durumunda Avrupa'nın ömrünü uzatma imkânı olabilecektir. Irkçılığa, tahammülsüzlüğe, ayrımcılığa yönelen, çok kültürlülüğü değil asimilasyonu tercih eden Avrupa'nın toparlanması imkân ve ihtimal dâhilinde değildir. 

  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.