Asıl Sorun Ne?

Aslan DEĞİRMENCİ

Millet iradesi üzerindeki ipotekleri kaldırmayı hedefleyen anayasa paketi ile yeni bir kavga alevlendi. Statükodan yana olanların cılız ama etkili planları da gösterime girdi. Ancak bu kez kapalı gişe oynamayacak gibi. Çünkü 367 tartışmaları alevlenmeden halkı sokağa ‘Cumhuriyet Mitingleri’ ile dökenlerin Ergenekon soruşturmasının ardından düşen maskeleri onları yalnız bıraktı! Ellerini salladıklarında yüzlerce sözde sivil toplum örgütünü bir araya getiren yapılar artık ne kadar çabalasalar da karşı koyuş için yalnız kalmış durumdalar.  

Gerçeği gören ve yanılgısını fark edenler; Mumcu, Hablemitoğlu ve Danıştay cinayetlerinde düşürüldükleri oyuna en azından bugünlerde gelmemeye kararlı gözüküyor. 367 bahanesi ile alana döküldüklerinde ‘Ne AB ne ABD, tam bağımsız Türkiye’ sloganı attıran grupların aslında oraların beslemesi olduğunu görmeleri de kararlılıklarını artırdı! Ellerine bayrak tutuşturanların karanlık planlarını gördüklerinde, derin odalarda millete karşı hazırlanan tezgâhları okuduklarında, suikast planları ile meydana getirilmek istenen zeminde kendi ayakları kaydığında, hipnoz ile uyutuldukları uykudan titreyerek uyandıklarında da neye alet edildiklerini sorgulamaya başladılar.  Ancak sorgulamayı bitiremediklerinden ve dezenformasyonlar sürdüğünden halen birçoğu değişime kapalı…

İşte asıl sorun bu! Yani halen hipnozlanmış zihinlerde dönüşümün nasıl sağlanacağı... Bugün vesayet yerine demokrasinin bekçiliğini yaptığımızı öne sürüyorsak elbette değişiklik paketini desteklemeliyiz. Yapılan değişikliklerin yetersizliğinin farkında olsak ta, eleştirilerimizi sıralamaktan geri durmasak ta atılan adımın büyüklüğünü küçümsemeye hiç birimizin hakkı yok!  Desteklemeliyiz ve halk iradesine karşı süreç içersinde atılması ihtimal adımlara karşı da direnmeliyiz. Ancak hepimiz biliyoruz ki;

Halen millete ‘göbeğini kaşıyan adam’ yakıştırması yapanlar,

Halkın tercihlerini ‘onlar bilmez’ şeklinde yorumlayanlar,

İlk fırsatta tankların üstüne çıkarak TBMM’nin yerini tarif etmeye hazır kıtalar,

İnsanları etnik milliyetçilik yaparak ayıranlar,

Bireyi değil devleti korumak adına zulmedenler,

Laik devlet tezinden yola çıkarak, zorla insanları laik yapmaya çalışanlar,

İnsanları putlar ile yaşamaya zorlayanlar,

Topraktan mühimmatlar fışkırırken;

‘Ergenekon bir uydurma’,

Fişleme belgeleri deşifre olduğunda;

‘Kurumlar yıpratılıyor’,

Darbe günlükleri internete düştüğünde;

‘Bunlar kurmaca’,

Islak imzalar belgelendiğinde;

‘Makina ile atılmış’,

Ceset kuyuları açılırken;

‘Ülkeyi bölmeye çalışıyorlar’,

Kardeşlik projeleri sunulduğunda;

‘İhanet içindeler’,

Haklarını aramak adına direnenlere,

‘Defolup gitsinler’ diyen anlayışın temsilcileri halen bu ülkede söz sahibi… Devlet partisinin iradesini her şeyin üstünde görerek sivil iradeyi hiçe sayan bu zihinler nasıl tedavi edilecek? İşte bu soruya cevap bulmadan ülkenin gerçekten demokratikleşeceğine inanmıyorum. Bugün tüm hukuksuz yasaklar, haksız kısıtlamalar ortadan kaldırılsa da bir işgüzar çıkıp dengeleri bozacak güce halen sahipse buna yasalar ne yapsın? Değişimin ve gelişimin önünde duramayacakları netleşse de muhalefet yapıyoruz iddiasıyla halkın değerlerine saldıranların zihniyet dönüşümü sağlanmadan sizce ne kadar demokratik bir ülke oluruz?  ‘O zaman ne yapmalı’ sorusuna verilecek net bir cevap bulamasam da başlayan açılım sürecine eğitimi dâhil etmenin önemli olacağını düşünüyorum. Tektipleştirici eğitim yerine, daha özgürlükçü bir anlayış ile daha küçücük yaşta çocuklara giydirilen üniformaları çıkartmakla işe başlanabilir.  Bugünü kurtaramasak da yarın için bir umudumuz olur.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.