Aşk yakar

Pınar KİBAR

 

Beni de Üstad Bediüzzaman´ın eserlerinden olan Lem´alar´daki 3. Söz yaktı.

„Ya Bâkî, Entel Bâkî“ konusu işlenir 3. Lem´alar´da.

Meâlen şöyle: “Ey bekâ sahibi olan! Bâkî (son bulmayan) ancak sensin”.

Allah c.c., insanın kalbine sonsuz sevme kabiliyeti yerleştirmiş.

İnsanın hiç bitmek bilmeyen istekleri vardır. Aslında insan ebediyete aşıktır. Öyle değil mi? Yarin öleceğini hatta belki de beş dakika sonra ölebileceği ihtimalini kim kendine yakıştırıyor?

Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz. Ölebileceğimize ihtimal dahi vermiyoruz. Komşumuz Ahmet bey vefat eder cenazesine gideriz, ama kendimizi o tabutun içinde hayal dahi etmek istemeyiz.

Birde fani olana çok bel bağlarız. Dostumuzu sever, ama ondan hiç ayrılmayacakmış gibi bağlanıveririz. Eşimizi de çok severiz. Hatta belki de arabamızı bile severiz. Kolumuzdaki saati, yattığımız yatağı vs.

 Sanki onlardan bir daha hiç ayrılmayacakmış gibi sahipleniriz.

 Ve unuturuz, “Ya Bâkî, Entel Bâkî“yi.

Unuttuğumuz andan itibaren de sonu gelmeyen acılara düccar oluruz.

Çoğu zaman da boş şeyleri severiz aslında. Ben bazen kalbimizi çöp kutusuna benzetiyorum. Olur olmaz şeyleri barındırıyoruz sanki orada. Araba, ev, tv, plazma, bisiklet, playstation veya iphone vs.

Seviyoruz öylesine. Kimi? Neden? Niçin? seviyorum demeden hem de!

Hepsi ölümlü sevgiler değil mi aslında?

İphone´u sevsen ne yazar? Bir gün ortadan çatlayı verir. Atarsın çöpe.

Son model BMW`ni sevsen ne yazar? Bir gün kaza yapar ya sen vurursun, ya da sana gelir gümletirler. Atarsın çöplüğe.

Herşey tek tek ölmeye mahkumdur. Onlardan ayrılmak da bizi için için yakar. Çünkü kalbimizin en güzel köşesini verilmesi gerekene vermediğimizden!

Kalp asıl Allah´ı sevmek içindir. Zaten Onu seven diğer sevdiklerini yine O´nun için sever. Ve sevdiklerini gün gelir kaybedince de fazla üzülmez. Çünkü kaybeden manen şöyle der; „Ya Bâkî, Entel Bâkî“. Gerisi faso fiso.

Sonsuz olana sevdalandık mı işimiz yolunda gidecektir. Sonsuz olana aşık olduk mu, yalancı aşklar tıpış tıpış yaylanacak, bizi Aşk´ımız ile başbaşa bırakacak ve bizlere bir daha hiç acı veremeyecektir.

Çünkü Allah´ı bulan kalp herşeyi bulmuş demektir.

O´nu bulmayan kalp ise herşeyden yoksundur.

Kendini tatmin edebilmek için de önüne geçen olur-olmaz şeyleri sevmeye başlar.

Mecnun, Leyla der. Ferhat, Şirin der. Ayşe, Mehmet der.

Der de der…

Hakikat bulunmadıkça masiva alır başını gider.

Fani olanlar baki muhabbete mübteladır. Onu arar durur. Baki olana sevdalanmak O´nu sevmek ister.

Dünya ve dünya içerisindeki herşey fanidir, kalbi bağlamaya hiç değmez. Ona karşı beslememiz gereken sevgiyi boşa tüketir isek, rezil-i rüsva oluruz.

Eğer olur olmaz şeyler ile kalbimizi meşgul etmeye devam edersek, kalbimiz yara almaya devam edecek.

Bırakalım da şu kararmaya yüz tutmuş kalplerimize O`nun nuru girsin.

Bırakalım da nefessiz kalmış kalplerimiz Onun sevgisiyle tekrar rahat bir nefes alsın.

Tekrar dirilsin ve şöyle desin, „Ya Bâkî, Entel Bâkî“.

Rahman olan Zat, ben kulumun kalbine sığarım buyurmuş. Peki kulu kalbinde O`na yer vermiş mi?

Öyleyse kendimize gelelim mi?

Haydi o zaman,

Arabaya, eve, iphone´a, çocuklara, eşimize, kedimize, dostumuza bakarak can-ı gönülden şevk ile „Ya Bâkî, Entel Bâkî“ diyelim.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.