Aydın Doğan ve fareli köyün kavalcısı

xxx78

Sonunda adım 'yan çizene' çıkacak, Aydın Doğan yüzünden... Dün, bir yazarı, "Fehmi Koru yan çizdi" başlıklı bir yazı ile çıktı okur karşısına; ne dediğimi aktarmadığı için, Hürriyet'in okurları nezdinde sıkışınca yazdığını inkâr eden biriyim ben...

Bereket hakkımda ne düşündüğünü umursayacaklarım, beni de okudukları için, nasıl bir kişiliğim olduğunu iyi biliyor...

Ülkemizin en büyük medya grubuyla ilgili onlarca yazı kaleme aldım, birinde bile, çarpıtmayı göze almadan, "Siz hükümeti eleştirirseniz, hükümet de size ceza yağdırır", ya da "Başınıza gelenler yaptığınız yayınlar yüzünden" anlamına çekilebilecek bir cümlem bulunamaz.

Yazdıklarımı çarpıtan kendileri...

Benim baştan beri ne dediğim belli: "Bu iktidarın kadrosu daha önce tanıdığınız politikacı tiplerine benzemez, gazetecilik-dışı işleriniz için kapılarını çalmayın; aman ha, biz güçlüyüz, bize bir şey olmaz yanlışlığına düşüp mali işlemlerde sakın eski alışkanlıklarınızı sürdürmeyin..."

Kendi bildikleri yolda gittiler; gazetecilik sınırları dışına çıkıp kendilerini bir siyasal güç olarak konuşlandırdılar. İktidarına ortak istemeyen bir anlayışla karşı karşıya olduklarını bir türlü algılayamadılar.

Ülkemizin en büyük medya grubu, izlenen ekonomi politikalarıyla iyice artmış olan gücünü epey bir süredir iktidarın sonunu getirmek amacıyla kullanıyor. Her seçim öncesinde "Göreceksiniz, sandıktan Ak Partisiz koalisyon çıkacak" hülyasına kapılıyor ve her seferinde yanılıyorlar. Cumhurbaşkanı seçimi sürecini ellerine yüzlerine bulaştırdıkları gibi, halkla birlikte attığı her adımda iktidarın karşısına dikilip demokrasi-dışı gelişmelere destek çıkarak halkın da nefretini kazanıyor grup...

Kendileri içeriden bakınca göremiyor olabilir; ancak dışarıdan bakıldığında durumları 'fareli köyün kavalcısı' masalına benziyor. Kavalcının ardında elele tutuşup hep birlikte hoş olmayan bir sona doğru yol alıyorlar...

İşin ilginç yönü, kavalcı ve yakınlarının gözlerinin patronlarını da görmeyişi... Başarısızlığın nereden kaynaklandığını ve gerçek suçluyu araştırırken genellikle Aydın Doğan ve kızlarını bu tiplere imkân sağlamaktan öte bir eleştiriye tâbi tutmuyorum. Bazı saftirikler bunu kişisel hesaplarıma bağlıyor, önce bana grupta bir yerlere gelme beklentisi atfedip sonra yazdıklarımı beklentimle ilgili bir tavır olarak yansıtıyor...

Esas suçlu "Bize bir şey olmaz, onlar yolcu biz hancı" aklını grubun sorumlularına sürekli vererek eski yanlışları tekrarlatanlardır. İçlerinden "Bunlarla olmazsa yerlerine yenilerini getiririz; geçmişte olduğu gibi" diyen ve grubun medyasını o yolda kullanan kimse, bugünkü durumun suçlusu da odur.

İçinde bolca Aydın Doğan adının geçtiği şu son iki yazıyı bana yazdıran sebebe biraz yakından bakınca göreceksiniz: Ben ısrarla "Faturanın patrona kesilmesi yanlış" derken, beni cevaba zorlayan, büyük bir inatla, Maliye'nin kestiği cezalarla yayın politikasını irtibatlayarak o politikalara izin veren patronunu 'suçlu' ilân etme derdinde...

Patronlarını patronluktan ettiler; bu tartışma sırasında kendi gazetesinde çıkan yazılar yüzünden herkesin 'acıyacağı biri' haline dönüştürecekler...