Barış, Demokrasi ve Bir üçüncü aşama yazısı!

Tahsin AKPINAR

Ayrı ayrı mana ve güzellikleri içerisinde ihtiva eden bu iki kelime, yan yana yazıldığında 1+1 = 11 gibi ekstra çarpanlı değerlerle, en derin deryaların derinliklerinden en ulvi zirvelere yol alıyor.

Beynelminel olan bu iki kavram, Türkiye’de, kökeni ve nedenleri eskilere dayanan bir sorunlar silsilesinden dolayı, 30 yıldır içine düçar olduğumuz Kürt meselesinin oluşturduğu kırılmalar nedeniyle, PKK ve onun türevlerinin eline esir düşmüş vaziyette.

Eline geçen her fırsatta, ‘barış barış’ diye ortalığı vaveylaya veren Barış ve Demokrasi Partisi’nin, barıştan ne anladığını anlamak için ise tam manasıyla müneccim olmak lazım!

Sistemin onlarca yıldır, istikrarlı bir şekilde ezdiği Kürt halkının haklarının savunuculuğuna soyunan Barış ve demokrasi Partisi’nin, ‘bir hak ve özgürlük platformu mu, yoksa, PKK’nın dağdaki militanları tarafından dillendirildiğinde bir anlam kazanamayacak olan söylemlerinin, ovadaki peçesi mi?’ olmak noktasında yaptığı tercihler, ben ve benim gibi kayıtsız şartsız Kürt haklarını savunan Türk’leri, enayi yerine koymak veya ahmak olduğumuzu farzetme cinliklerinden artık kıran geldi.

Kendilerinin başlarını kuma gömmekle, bizim, onların dışarda kalan kısımlarını görmeyeceğimizi vehmetlerini; kendi eksikliklerinden sıyrılıp kurtulmak yerine, bize gözlerimizi yummamızı salık vermeleri, gözlerimizi yummadığımız için de bize kızmayı tercih etmelerine, ne demeli bilmiyorum.

Dağ başında yanan kandilin, ikide bir ovayı tehdit etmesine tek kelime edemeyenlerin, sıra hükümete geldiğinde aslan kesilmesi, çok bayağılaşmış bir durum artık. Dikdatör dedikleri adamın hukuk dairesi içerisinde kalacağından emin olduklarından ona ve hükümetine efelenenler, ayrıca kandilin her hangi bir hukuku takmadığını da gayet iyi biliyorlar.

Barış ve demokrasi kelimelerinin ve içerisinde ihtiva ettiği derin manaların, kirli bir maziye sahip bir örgüt tarafından, tapulanmış gibi hareket edilmesi, onları temiz ve masum kılmayacağı gibi Kürt halkına reva görülmüş olan zulümleride unutmamızı, görmemezlikten gelmemizi sağlamaz.

Çeçenistan... Filistin... Miyanmar... Libya... Suriye... Mısır... ve topun ağzındaki Tunus..!

Her fırsatta ‘barış barış’ diye haykıran BDP’nin, bu ülkelerin halklarının barış ve demokrasi uğruna ödedikleri bedel, uğradıkları zulüm ve onların özgürlük mücadeleleriyle alakalı, esaslı bir çıkışlarını gören varsa beri gelsin.

Bu ne suskunluk..? ‘Yeğenim; senin yanakların neden al al oldu?’ durumları...

Demokrasi uğruna, meydanları dolduran milyonların üzerine kurşun yağdırılırken, bu suskunluk ta ne olaki...!?

Hatta, Suriye’de yıllar yılı, Kürtler’e bir kimlik kartını bile çok gören dikdatörle dirsek temasına geçip, onun yanında, özgürlük savaşçılarına karşı savaşmak ta nedir?

El Nusra mı dedi biri? Ha evet... El Nusra. PYD’nin dikdatörle olan dirsek temasının yan etkisinden başka bir şey değil, bu karın ağrısı. Karnınızın ağrıyabileceğini, ekşi yerken düşünmeniz gerekir!

Roma’nın kölelerinin davranışlarının tıpkısının aynısını tezahür ettirenlerin, ortaklıkta kendilerine Spartaküs rolü kesmeleri, görüldük şey midir?

Kürt kimliğini, Kürt halkından çalma el çabukluğuna teşebbüs edenler, Adeviyye’de şehit edilen silahsız Esma ile, her türlü şiddet koridorlarından girmiş çıkmış militanlarını kıyas ederek, Başbakan Erdoğan’ın gözyaşlarınalafsokuşturma yarışına girmiş olmanın doğurduğu sırıtkanlığı göremeyeceğimizi varsaymakta nereden çıktı?

Barış ve demokrasiyi ağızlarına pelesenk edenlerin, barıştan ve demokrasiden ne anladıklarını bilmek hakkımız. Bunun cevabını bilmek istiyoruz.

Barış ve demokrasi anlayışınız nedir?

Hak ve özgürlük anlayışınız nedir?

‘Her mazlumun yanında, her zalime karşı’ sizi pistlerde görmek isteriz. Yoksa, alırlar anahtarınızı... Yaya kalırsınız.

Türk siyasetini ve Türk ülkesini militarize etmenin, hangi faydalarını gördünüz ki, ‘barış barış’ diyerek, top yekün savaş bandosu çalıyorsunuz? Türk devletinin ve ordusunun pes etmesi veya mekanizmalarının felç olarak devre dışı kalmasının, Türk milletini devreye sokarak, PKK sorununun üzerinden, bir haftada tank gibi nasıl geçeceğini mi görmek istiyorsunuz? Böyle bir geçişin, Kürt sorununu çözmeyeceğini bilen halkımız, bu yüzden bu yolu tercih etmiyor.

Durun kalabalıklar, bu sokak çıkmaz sokak,

Haykırsam... Kollarımı makas gibi açarak...

İşte haykırıyorum...

Bu kadar molotof ve havai fişek yeter. Daha fazlasını bu meydan kaldırmaz. Benden söylemesi. Ayrıca, niyetimiz öküzün altında buzağı aramak değil... Buzağının üzerindeki öküzü kaldırmaktır!

Bu, bir üçüncü aşama yazısıdır!

E Mail : akpinartahsin@hotmail.com

Twitter: @akpinartahsin

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.