Genellemeler Ön yargıları, Ön yargılar da Yanlışları Doğurur

Lütfi AYHAN

Günlük konuşmalarımızda, okuduğumuz kitaplarda dergilerde gazetelerde, seyrettiğimiz televizyon programlarında, dinlediğimiz radyolarda, günümüzün en büyük iletişim aracı haline gelmiş internetteki sitelerde "genelleme hastalığının" en bariz belirtisi olan şöyle konuşmalara, şöyle yorumlara, şu tip hükümlere pek sık rastlarız:

“Orta Çağın karanlıklarına dönmeyeceğiz” “ Aydınlanma tüm dünyaya bilimi hakim kıldı” “ Bu devrin gençleri hayta ve tembel “

“Afrika'nın balta girmemiş ormanlarından..."” “Afrika da çöllerle kaplı susuz, ağaçsız güneşin kavurduğu topraklarda yetişen bu hayvan...” “Her şey; medeniyet, zenginlik, bilim, sanat, adalet, rahat, huzur Avrupa'da...” “Asya geriliğin, karmaşanın, kuralsızlığın taht kurduğu eski Kıta...”

“Müslümanlar, Hristiyanlar, Yahudiler, Brahmanlar, Şintolar, Budistler, ineğe güneşe tapan... kısaca bir dine mensup insanlar genellikle şöyle, şöyle olurlar" İnançsızlar, ateistler deistler, sekülerler ise böyle olurlar. "Falan partililer şöyle, filan partililer böyle" falan şehirdekiler şöyle filan şehirdekiler böyle "“Kadınlar şöyle, erkekler böyle.” “Bilgililer şöyle cahiller böyle, zenginler, şöyle fakir böyle..." “Türkler şöyle, Araplar böyle, İngilizler şöyle Almanlar böyle, Zenciler şöyle beyazlar böyle, falan millet şöyle , filan kavim böyle”

Tüm bu genellemeler yanlış, verilen tüm bu hükümler değersiz. Bu yanlışın sonucunda oluşan ön yargılar ise ölümcül bir hastalık sebebi.. Çünkü Milyarlarca bağlısı olan bir dini, milyonlarca mensubu olan bir ırkı, onlarca devleti dili dini içinde barındıran koskoca bir kıta'yı / coğrafyayı, milyarca kişiden oluşan bir jenerasyonu tek bir kalıba sığdırmak ne mümkün ne de mantıklı.

GÖRÜŞ DÜŞÜNCE VE KANAATLERİMİZ NASIL OLUŞUYOR

Yaratılmışlar içinde fikir üreten, muhakeme yapan, düşünce ve kanaat oluşturan, plan ve program yapma yeteneğine sahip olan tek varlık İnsandır. Pekiyi insanların düşünceleri, kanaatleri, fikirleri nasıl oluşuyor? Hangi sâikler, hangi etkenler bu oluşumda rol alıyorlar? İnsanlar aynı Allah’ın kulları oldukları, yaratılış olarak yüzde 99 birbirlerine benzedikleri halde ( insanlar, el ayak et tırnak kan kas kemik gibi organların oluşturduğu bir bedene, akıl kalp zihin gibi manevi bir yapıya sahiptirler. Renkleri, lisanları, dinleri ırkları farklı farklı olsa da insanlar yapı olarak birbirlerinin aynısıdırlar) düşünceleri, inançları hadiselere bakışları, kanaatleri farklı farklıdır. Niçin? Bu farklılık o kadar çok ki aynı dinden, aynı mezhepten, aynı ırktan, aynı sülaleden aynı aileden, aynı kıta'dan, aynı ülkeden, aynı şehirden olmaları, aynı mahallede aynı sokakta, aynı evde yaşamaları, aynı babadan olup aynı karnı paylaşmaları bile bu gerçeği (farklı olma ) değiştirmiyor. Dünyada ne kadar insan varsa o kadar ayrı göz izi, o kadar farklı parmak izi var. Aynen bunun gibi dünyada ne kadar insan varsa o kadar da değişik inanç düşünce, farklı kanaat ve görüş vardır. Pekiyi bu ayrılıkların bu farklılıkların sebepleri nelerdir?

NİÇİN BEŞ PARMAĞIN BEŞİ BİR DEĞİL?

Bu suallere inançlı bir insan olarak vereceğim ilk cevap, Rabbimiz öyle istemiş, öyle yaratmış. Doğuştan bize verilen fıtri bazı yetenekler ve huylarımız var. Bu ilk cevaptan sonra şu maddeleri de bu soruya bir cevap olarak yazmak gerek;

  1. İnsanların algılarının farklı ve sınırlı oluşu. İnsanlar duygu ve düşüncelerini organları vasıtası ile elde ettikleri bilgilerle oluştururlar. Duyarak, görerek, dokunarak, tadarak, koklayarak elde ettikleri bilgiler sınırlıdır. Çünkü bu organlar sınırlı bir güce sahiptirler. Gözümüz her şeyi görmez, kulağımız her şeyi duyamaz, dilimiz her tadı, burnumuz her kokuyu alamaz. Bu organlarımızın sınırlı oluşları yanında bir de farklı olmaları bu neticeye bir etkendir.
  2. İnsanların hafıza ve öğrenme kabiliyetleri de hem sınırlıdır hem farklıdır.
  3. İnsanların ırk, vatan (coğrafya), inanç, kültür, iklim ortamlarının ayrı ayrı olması…

BEŞ PARMAĞIN BEŞİ DE FARKLI ÇÜNKÜ

Bu gerçekleri ışığında bir değerlendirme yaptığımız zaman görürüzki tüm Ademoğullarını bir kefeye koyamayacağımız gibi, din olarak, ırk olarak, toprak olarak, kavim olarak…Hatta aile olarak bir olan insanları birbirine eşit görmek, onları aynı tornadan çıkmış gibi eşitlemekte yanlıştır. Bu gerçeği bilmediğimiz zaman hakikatin/gerçeğin en büyük düşmanı olan “genelleme hastalığına” tutuluruz ki bu hastalık ilerlediği zaman maazallah “Önyargı mikropları” tüm zihin dünyamızı kaplar. Bunun neticesinde de muhakeme gücümüz dumura uğrar, düşünce dünyamızın tarümar olur, fıtrat ülkemiz yangın yerine döner.Gerçeklerden uzaklaştığımız zaman, sağlıklı düşünme kabiliyetimizi nasıl ıskaladığımızı acı bir şekilde anlarız. Örnek olarak insanlık tarihini çağlara ayırıp, o çağda yaşayan tüm milletleri, devletleri aynı göz ile görmek yanlışlığı.

Avrupa’daki bazı tarihçilerin insanlık tarihini T.Ö Devirler, Tarihi Devirler diye ikiye ayırdıktan sonra T. Devirleri de İlk, Orta, Yeni, Yakın diye sınıflandırıp bu dönemlerde Avrupa’da yaşananları tüm dünyada aynı şekilde yaşanmış gibi gösterip insanlara sunmak bilimsel bir cinayettir. Buna en büyük delil bırakın tarihi, bilimin, ulaşımın, iletişimin bu kadar geliştiği günümüzde milletler, kıtalar, devletler hatta aynı devlete bağlı olan fakat aynı ülkenin farklı bölgelerinde yaşayan insanların ne kadar farklı hayatlar sürdükleri gerçeğidir. Bir tarafta açlıktan ölenler bir tarafta Obeziteden can verenler.

Zamanı genellemek nasıl yanlışsa dinleri, ırkları/milletleri, mekânları genellemek de o kadar yanlıştır. Afrika da hem balta girmemiş ormanlar vardır hem de çöller. Hristiyan devletlerden çok zengin olanlar olduğu gibi, çok fakir olanlarda mevcuttur. Müslüman ülkelerden Körfez Ülkeleri akıl almaz bir zenginliğe sahipken açlık sınırında yaşayan İslam ülkeleri de az değildir. Irk olarak da Türkiye Türkleri ile Türkmenistan Türkleri ne kadar farklı gelire ve kültüre sahipse, aynı ırktan ve mezhepten olan Rusya ve Ukrayna tüm dünyanın gözü önünde aylardır birbirlerini öldürüyorlar. II. Dünya savaşında da aynı coğrafyanın, aynı ırkın, aynı dinin mensupları (batılılar) birbirlerinden 50 milyona yakın insanı ölüme götürmüşlerdi. “Sarışın, mavi gözlü, batılı, zengin, bilimde ilerlemiş, Hristiyan olmaları, bilimde sanatta çok ileri gitmeleri” onları bu katliamı yapmaktan alıkoymamıştı.

ANALİTİK DÜŞÜNCEYE MUHTACIZ

Gerçek/hakikat ayrıntı da gizlidir. Rabbimiz bize aklı, zihni, muhakeme gücünü gerçekleri/hakikati bulalım diye vermiştir. Bu nimeti kullanmadığımız zaman insanlar genelleme hastalığına yakalanırlar. Eğer bu hastalık zamanında tedavi edilmezse önyargı mikrobu tüm manevi varlığımız kaplar. Hastalık bu merhaleye gelincede ( maazallah) tedavisi mümkün olmaz. Tıpkı şu anda dünyada ülkemizde yaşayan bizlerin çoğunluğunda görüldüğü gibi.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.