Biliyorum, geciktim...

xxxx69

Türk şiirine emek vermiş ve belli bir yaşa gelmiş şairleri dünya gözüyle görmek, onlarla tanışmak ve bir hatıra almak duygusu, son zamanlarda beni bir hayli heyecanlandırıyor.

Burada önemli olan, dünya görüşlerinden ziyade, Türk şiirine yaptıkları katkı...

Bu isimlerden biri de 1935 doğumlu Kemal Özer. Sadece kitaplarını yayınlayıp kenara çekilmeyen Özer; dergiler çıkarmış, yayınevi kurmuş, etkinlikler tertip etmiş, velhasıl hep edebiyatın mutfağında olmuş.

Şiirini yakından takip ediyordum. Çünkü ilginç bir şiir serüveni vardı. Bir müddet Necdet Evliyagil ile oyalanıyor, sonra İkinci Yeni hareketi içinde yer alıyor. Gül Yordamı (1959), Ölü Bir Yaz (1960) ve Tutsak Kan (1963) kitaplarında İkinci Yeni'yi görmek mümkün. Dördüncü şiir kitabı Kavganın Yüreği 1973 yılında yayınlanıyor ve bu kitapla birlikte "toplumcu gerçekçi" şiire yöneliyor.

Mesela 1983'te yayınlanan Araya Giren Görüntüler kitabıyla 12 Eylül dönemini sorguluyor; 1995 yılında yayınlanan Oğulları Öldürülen Analar ile kayıp annelerine destek veriyor.

Tabii Bosnalı çocukları da unutmuyor.

Onun şiiri, Doğan Hızlan'ın deyimiyle, "Bakmak ile görmek arasındaki farka dikkat çekiyor."

1989 yılında Yordam Yayınları'nı kuruyor ve bütün eserleri bu yayınevinden çıkıyor. Arşivimde, Atilla Özkırımlı'ya yazdığı iki sayfalık özel bir mektubu var. Hem Yordam Yayınları'nın kuruluş hikâyesini anlatıyor, hem de destek istiyor. Mektubun tarihi de 1989. Mektupta yazdığına göre, Yordam ismini Gül Yordamı'ndan almış.

Yine arşivimde, Salah Birsel, Kemal Sülker, Atilla Özkırımlı, Feridun Andaç gibi isimlere imzaladığı kitaplar da yer alıyor.

Belli bir tarihe kadar, Kemal Özer ismini hep en önlerde görüyoruz. Gülten Akın'ın deyimiyle, "Sonra İşte Yaşlandım" oluyor. Malum, insanoğlu yaşlandıkça hem yalnızlaşıyor, hem de şiirsel gücünü yitiriyor.

25 Nisan 2009 günü, Tarık Zafer'de bir etkinlik vardı ve konuşmacılardan biri de Kemal Özer'di.

Müslim Coşkun'la beraber salondaki yerimizi aldık. Kemal Özer, Her Çocuk Görülmelidir başlıklı şiirinde, "Görmek istiyorsanız beni / Gözlerime bakmayın" diyordu. Bunu bilerek, gözlerimi mümkün mertebe ondan kaçırmaya çalıştım.

Fotoğraflarını saymazsak, kendisini ilk defa çıplak gözle görüyordum. Yaşlanmış, baston kullanmaya başlamış.

Etkinlik biter bitmez yanına gittik ve selam verip kendimizi tanıttık. Yetmiş dört yaşında olmasına rağmen, hemen ayağa kalktı. İlgimiz ve güzel sözlerimiz, kendisini ziyadesiyle memnun etti. Bu ayağa kalkış, Dilime Dolanıyor Gece şiirinde geçen şu dizeleri hatırlattı bana: "Söz almak için ayağa kalkıyorum / Ve duruyorum yüreklerinizin önünde..."

Ayaküstü biraz sohbet ettik. Elleri titremesine rağmen, bizlere ikişer kitap imzaladı.

İlk şiir kitabı Gül Yordamı ve 1966-67 yılları arasında çıkan Şiir Sanatı dergisinin bazı sayılarının kendisinde olmadığını söyledi. Ben de "adresinizi verirseniz eğer, sizlere bunları bulup gönderebilirim" dedim. Küçük bir kâğıda ev adresini yazıp verdi. Bir de "hatıra" fotoğrafı çektirdik.

Gül kelimesi veya imgesine hayli meraklı olan bu şair, insan ilişkilerinde de oldukça kibardı. "Gül konuşmaz bilirdim / Tanışmadığı biriyle" diyen Kemal Özer; bizi şaşırtacak derecede alçakgönüllü, mütevazı ve insan canlısıydı.

Böyle birine karşı kayıtsız kalamazdım. "Ben de size ait bir emanet var" deyip Atilla Özkırımlı'ya yazdığı mektuptan bahsettim. Kitap ve dergilerle beraber mektubu da göndereceğimi söyledim.

Akşam eve dönünce, şiirlerini tekrardan okudum.

"Atımı / Her yerde durmamanın / Güzelliğiyle bağladım", "Konuşandan sökülüp alınmış sesi", "Bir yol nedir ki tek başına" gibi birçok dizenin altını çizdim.

Sonrasında, pek acele etmeden, benden istediklerini tedarik etmeye çalıştım, mesela Şiir Sanatı dergisinin birkaç sayısını buldum, bir sahafa Gül Yordamı ayırttım vs.

Ve 1 Temmuz sabahı şu haberle karşılaştım: "Usta şair ve çevirmen Kemal Özer, 30 Haziran 2009 günü akşamüstü kalp krizi geçirerek hayata veda etti."

"Ölüm, şurası hemen" diye mırıldandım.

Bir de Kemal Özer'in Yıl Biterken Bir Soru şiirinin ezberimde olan şu bölümünü:

Bir tepeden bir kente baktığımda

Nasıl görüyorsam birleşen ve ayrılan yolları

Görüyorum yaşadığımız günleri de öyle -

Atılan imza, basılan mühür, yapılan işlem

O kadar okunaklı ki bu Türkiye sabahında.