Bir kenti anlamaya çalışmak...

xxx78

Bayramın ilk iki gününü dertlerle boğuşan 'güzel' İzmir'de geçirdim...

İzmir ülkemizin en önemli kentlerinden. Bir zamanlar dünyaya açılan penceresiydi Türkiye'nin İzmir; bütün yenilikler o kapıdan ülkemize girerdi. Yüzyıllardır bizimle birlikte yaşayan başka din ve ırktan pek çok insan, herkese eşit kolaylık ve rahatlıklar sağlayan İzmir'i seçmişti yerleşme mekânı olarak. Çok seslilik ve çok kültürlülüğün getirdiği hoşgörü, kentin bütün gözeneklerine sinmişti.

Şimdilerde yine pek çok hasletinden söz edilebilir İzmir'in, ancak 'hoşgörü' giderek kendini daha az hissettiren bir özelliği haline dönüştü. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde yaşanan değişik nâhoş çatışma olayları İzmir için ciddi bir kimlik zafiyeti alarmı sayılabilir.

Garip bir durum söz konusu: Kendisinin kısa süre öncesine kadar övündüğü olumlu özelliklerin ön plana çıktığı yeni dönemde, kalkınmanın ve ileri gitmenin bayrağını ele alabilecekken, İzmir, her geçen gün biraz daha geriye gidiyor. Hangi alanı ele alırsanız alın, İzmir, hemen hepsinde geçmiş yıllardan daha iyi bir durumda değil.

Anadolu'nun bağrındaki pek çok kent, sanayide, ticarette, ihracatta, istihdam yaratmada ya çoktan İzmir'i geçti, ya da geçmek üzere...

Kentlerin de birer kişiliği vardır, son yıllarda İzmir tam da bu noktada müthiş çelişkiler yaşayan bir kent görüntüsü veriyor. Etrafı bütünüyle gecekondular tarafından teslim alınmış bir kent İzmir... Değişik semtlerinin herbiri değişik birer etnik getto sanki... Taşra bugünün dünyasının sağladığı imkânları kullanarak taşralıktan kurtuluyor, buna karşılık İzmir hızla taşralaşıyor...

Belediye birkaç dönemdir CHP'nin elinde, ama İzmir'in şimdiki durumundan yalnızca belediyeyi veya CHP'yi suçlamak mümkün değil. Kendini yönetemeyen, yönetilmemeyi kader belleyen ve giderek gerilediğini fark edemeyen bir kentin bu durumu için bir kişi veya bir parti nasıl suçlanabilir?

Her zaman böyle değildi; tam tersine, geçmişte ülkenin olumsuz etkilere fazlasıyla açık olduğu dönemlerde başka kentlerle aynı cendereye düşmekten kurtulmayı bilmişti İzmir... Siyasetin çözüm üretemediği dönemlerde, kent önderleri, kendi çözümleriyle sorunların üzerine gidebilmişti. Başka türlü, hakkında bunca şiir yazılan, şarkı bestelenen, 'güzel' sıfatların yakıştırıldığı bir kent olabilir miydi İzmir?

Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren CHP'ye karşı muhalefetin bayrağını elinde tuttu İzmir: Serbest Fırka'nın ciddi bir siyasi tehdit oluşturacağı İzmir'de karşılaştığı hüsn-ü kabulden belli oldu. Demokrat Parti liderleri, ne zaman başları sıkışsa, İzmir'in huzur veren kollarına attılar kendilerini. Adalet Partisi en kuvvetli çıkışını İzmir'de başlattı. İzmir'i birkaç dönem ANAP'lı belediye başkanları yönetmedi mi?

Yapılan kamuoyu yoklamaları, bu halkoylamasında, İzmir'in, Türkiye genelinden çok farklı bir sonuç vereceğine işaret ediyor; 'Hayır' oylarıyla 'Evet' oyları arasındaki makas başka kentlerdekinden çok daha açık gerçekleşecekmiş... Kimseye tuhaf gelmiyor bu durum. Pazar gününün gerçeği de kamuoyu yoklamalarını yansıtırsa, İzmir, Türkiye'deki olumlu gelişmelerin bir kez daha dışında kalacak ve kentler arası yarıştan iyice kopabilecek.

'Korku imparatorluğu' tehlikesinden söz ediliyor ya, pompalanan korkular bir kenti nasıl esir alır, görmeye değer doğrusu...

İzmir böyle bir durumu hak etmiyor. Vaktiyle dertlilerin sığınağı olan İzmir'in bugün dertlerle boğuşması gerekmiyor. Türkiye'nin dünyaya en açık kenti, sonunda kendisini dünyaya açan Türkiye'nin en ışıklı ve parlak kenti olabilir, olmalı da...