Bombaların Kilidi

xxx444

İlhan Selçuk'un Cumhuriyet'i “bombalar” bahsinden sıyrılabilmek için her türlü cambazlığı denedi; ne var ki gazetelerine atılan bombaların Ümraniye cephaneliğinde ele geçenler ile aynı kafileden olduğu gerçeği değişmiyor!

“Bombaların yakın akrabalığı” sadece Ümraniye'dekiler için değil; Ergenekon kapsamında tutuklanan emekli binbaşı Fikret Emek'in Eskişehir'deki evde sakladığı el bombaları için de geçerli…

Cumhuriyet ilkini inkar ediyor, ikincisi kabul ediyor; kaçış yok, her ikisinde de bütün yollar Ergenekon'a çıkıyor.

Bir buçuk yıl kadar öncesinde kalmış bir başka ayrıntıyı da hatırlatmak istiyorum.

Danıştay Davası sürerken (1 Mart 2007) “Cumhuriyet'e atılan bombalarla Muzaffer Tekin'in işyerinde bulunan MKE yapımı bombaların aynı model olduğunu” iddia eden kimdi dersiniz?

Ben söyleyeyim: Cumhuriyet gazetesinin avukatı Bülent Utku!

Cumhuriyet, son günlerde kendilerine atılan bombaların Ümraniye'dekilerle aynı kafileden olmadığını iddia ediyor:

Böylelikle hem Cumhuriyet'in bombalanması hadisesinin perde arkasını “olay yerinden uzaklaştırmaya” gayret ediyor; hem de Danıştay-Ergenekon ilişkisinin olmadığını söylemeye çalışıyor.

Çıkmaz sokakta olduklarını hatırlatmama gerek var mı?

Ümraniye'de el bombalarının bulunması sürecinde sahne alan Ergenekon'un kilit isimlerin çoğununun Muzaffer Tekin'le bağlantılı olduğu gerçeğinden, bırakın Cumhuriyet'i hiç kimsenin kaçması mümkün değil…

Veli Küçük'ün elini öperek bağlılıklarını bildirmiş olan Tekin'in; Ümraniye cephaneliğindeki bombalarda parmak izi saptanan Oktay Yıldırım'dan, “Evinde Şemdinli Dosyası bulunan” Ergenekon tutuklusu Zekeriya Öztürk'e, oradan “Akın Birdal'ın Suikastçısı” Semih Tufan Gülaltay'a kadar hemen herkesle “kankalığı” bulunuyor.

Eskişehir'deki emekli binbaşı Fikret Emek, kimin ifadeleri neticesinde gözaltına alınmıştı: “Tekin olmayan” Muzaffer'in!

Tekin'in yönetiminde yer aldığı Doğuş Faktoring şirketinden Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan'a 20 bin YTL. para transferi yaptığı biliniyor.

Bu ikilinin Danıştay saldırısı öncesinde bir dizi telefon konuşması yaptığı filmin başlarında saptanmıştı.

Ergenekon bombalarının kilididir, Muzaffer Tekin.

* * *

Cumhuriyet, Ergenekon bağlantısını inkar edebilmek için şu sıralar nafile terler döküyor.

Salı günkü manşetinde Alparslan Arslan'ın babasını konuşturmuştu, Cumhuriyet: “Oğlunun eyleminin Ergenekon'la ilgisini bulunmadığını” öne sürüyordu, İdris Arslan…

Haberde “Afiyetle, gözünüz kapalı yiyiniz!” ibaresi yoktu, bir tek!

Oğlunun cinayeti “türban kararı için” işlediğini iddia eden baba, Danıştay Provokasyonu “senaryosu”na uygun biçimde konuşarak Cumhuriyet'in “ekmeğine yağ sürmüş” oluyor.

Baba Arslan da, Cumhuriyet'in yöneticileri de; A.A'nın saldırı öncesindeki günlerde sürekli olarak bildik ulusalcı isimlerle ilişki kurmuş olduğu gerçeğini, ayrıca Osman Yıldırım'ın, Süleyman Esen'in ifadelerini artı dilekçelerini inkar edebilirler mi?

Buyursunlar, inkar etsinler de görelim!

Hayali “dinci örgüt”ün başı olarak kamuoyuna sunulan “Şeyh” Salih Kurter'in müebbet hapis cezası istemiyle yargılanıp da sonuçta nasıl beraat edebildiği hakkında bir fikirleri var mı, mesela?

Bütün bu gerçekler, A.A'nın Danıştay'a düzenlediği saldırının “türban kararı” ile uzaktan yakından ilgisi olmadığının ispatıdır:

Ulusalcı Ergenekon'un tetikçisidir, A.A.

Oğlu bugüne kadar “öğretilmiş” replikleri seslendirerek “dinci katil” rolünde nasıl istihdam edilmişse; çok açık bir biçimde yalan söyleyen babasının Cumhuriyet'e verdiği demeç de “kurgusal”dır.

Darbeci Ergenekon yapılanması hakkında bugüne kadar tek olumsuz sözcük sarf etmeyen, örgütü canla başla savunan-kollayan Cumhuriyet'in karnı fena halde ağrıyor…

Cumhuriyet yönetimi, gazetesinin bombalanması olayının üzerine hangi nedenden dolayı özenle gitmemişse; A.A'nın babasına söyletilen “Danıştay saldırısının Ergenekon'la ilgisi yok” cümlesini de manşetine o yüzden taşımış bulunuyor!