Bütün mesele Geert Wilders'ten mi ibaret?

Hakan ALBAYRAK

Çocukluğumda dayımları ziyaret için ailece sık sık Hollanda'ya giderdik. Bir gün Breda şehrinde ağabeyimle Almanca konuştuğumuzu duyan Hollandalı bir kız ters ters bakıp "Alman mısınız?" diye sordu ("Pis Naziler! Hollanda'yı işgal eden Üçüncü Reich yıkılmadı mı? Hollanda topraklarında hâlâ ne arıyorsunuz?" diye sorar gibi). "Yok, Türk'üz" dedik. Kız gülümseyerek "İyi o zaman" dedi.

1970'lerin Hollanda'sında Türk'e, Arap'a saygı vardı. Hatta sevgi vardı. Daha doğrusu biz öyle sanırdık. O zamanlar Almanya da fena değildi, ama Hollanda'ya ayak bastık mı kendimizi daha bir iyi hissederdik. Oradaki akrabalarımızın ve ahbaplarımızın yüzlerinde daima güller açar, devleti ve halkı ile Hollanda'dan ne kadar razı olduklarını anlata anlata bitirmezlerdi. 1980'lerde, hatta 1990'larda bile, "Hollanda'da ne var ne yok?" diye sorduğumuzda, bir "Allah bu Hollandalılardan razı olsun" demedikleri kalırdı.

Sonra bir şeyler oldu…

Müslümanlara en "hoşgörü"lü Avrupa ülkesi, birdenbire, Avrupa'daki Müslüman düşmanlığının kalesi haline geldi…

Müslümanlara verip veriştiren, hatta doğrudan doğruya İslam'ı hedef alan Theo Van Gogh, Pim Fortuyn, Aayan Hirsi Ali, Rita Verdonk, Geert Wilders gibi tipler "Allah diyenin tepesine binelim!" mealindeki faşist hezeyanlarıyla Hollandalıları yeni bir Haçlı seferine çağırdılar ve bu çağrı hem toplumda hem de devlette inanılmaz bir makes buldu…

Mutedil sayılan siyasetçilerden bile "Muhammed bugün yaşasaydı ve Hollanda'da ikamet ediyor olsaydı kesinlikle sınır dışı edilirdi… Kur'an'ın bir kısmını yırtıp atmak lazım…" gibi iğrenç laflar sadır oldu, televizyonlar ve gazeteler İslam düşmanlığını meslek edindi, İslam düşmanları toplum ve devlet tarafından milli kahraman mertebesine yükseltildi, Müslümanların hukukunu kısıtlayan yasalar çıktı ve oluşturulan genel 'İslamofobik' hava ile 'Bu daha bir şey değil, Müslümanlara nefes aldırmayacağız' mesajı verilerek Hollanda Müslümanlarının ufku karartıldı…

Birkaç yıldır, Hollanda'daki yakınlarımızı arayıp "Ne var ne yok?" diye sorduğumuzda, aldığımız cevap daima "Felaket" oluyor.

"Müslümanlara zerre kadar tahammülü olmayan Hollanda gâvuru"na tepkinin haddi hesabı yok.

11 Eylül sürecinin harareti biraz düşmüş ve devletin Müslümanlara karşı tavrı biraz yumuşamış ise de, gerçek yüzünü bir kere göstermiş olan Hollanda'nın, eski imajını ihya edip Müslümanların güvenini yeniden kazanması çok zor görünüyor.

Geert Wilders liderliğindeki Özgürlükçü Parti'nin (siz onu Faşist Parti diye okuyun) Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kazandığı başarı, meselenin büyüklüğü hakkında esaslı bir fikir vermeye yetmez.

Özgürlükçü Parti, Hollanda'ya ait 25 sandalyeden 4'ünü kazandı; fakat bu demek değildir ki Hollanda toplumundaki İslam düşmanlığının oranı 25'te 4'tür.

Hollanda Dışişleri'nden bir yetkiliye, "Siz Avrupa'nın en yabancı dostu toplumu değil miydiniz? Ne oldu size böyle? Faşistler nasıl bu kadar itibar görebiliyor, faşist partiler nasıl bu kadar oy alabiliyor?" diye sorduğumda, şu cevabı almıştım:

"Mesele, Özgürlükçü Parti'nin yükselişinden ibaret değil. Geleneksel sağ ve sol partilere oy verenlerin çoğu da yabancılardan hoşlanmaz. Bütün toplumu kuşatan bir meseleyle karşı karşıyayız. Aslında bizim toplumumuz her zaman yabancı düşmanıydı, fakat İkinci Cihan Harbi'nden sonra oluşan anti-faşist atmosferde bunu ortaya koymaktan imtina ediyordu. Nazilere benzetilmemek için yabancıları seviyormuş gibi yapıyor, Müslümanlara gülücükler dağıtıyordu. Akşam olup evlere çekildiğinde ise, 'Nedir bu Türklerden, Faslılardan çektiğimiz?' diye homurdanıyordu. Theo Van Gogh, Pim Fotuyn gibi kimselerin hızla popülerleşmesi, toplumun hislerine tercüman olmalarındandır. Gerçek yüzünü göstermeye cesaret edemeyen toplum, Müslümanlara duyduğu tepkiyi, alenen İslam düşmanlığı yapan sanatçılara ve siyasetçilere sahip çıkarak ortaya koyuyor. 'Demokrasi' diyor, 'ifade hürriyeti', 'ekstrem fikirlere de tolerans göstermek lazım' diyor, ama aslında düpedüz 'Aferin, çok iyi yapıyorsunuz, Müslümanlara vurmaya devam edin!' demek istiyor."

Aynı soruyu sorduğum başka bir Hollanda Dışişleri yetkilisi ise, yükselen -daha doğrusu gün ışığına çıkan- yabancı düşmanlığını "bir türlü halledilemeyen entegrasyon sorunu"na bağladı.

Den Haag, Rotterdam ve Amsterdam belediyeleri ile Hollanda Hükümeti'nin "entegrasyon"la ilgili yetkilileri de aynı şeyi söylediler.

Ben de kendilerine "Bu entegrasyon meselesi dediğiniz kadar var mı, yoksa siz mi büyütüyorsunuz?" diye sordum.

Aramızda geçen tartışmaların hülasası, yarın inşaallah.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.