ÇİÇEĞİM

A.Kerim KARAAĞAÇ

Seni ben hiç aramadım, sormadım

Elime tutuşturuluverdin.

Elimde ne olduğunu bile bilmiyordum.

O yüzdendir kıymetini bilemeyişim

Kapımın önünde bir yetim gibi uzun zaman bekledin

Özür diliyorum, özür diliyorum, affet beni

Bana kalsa daha çok bekletirdim

Belki de benden ümidini keser, sana yâr olacak birilerini bulurdun

Ahh,  geç uyandım, bu güzelliğin farkına geç vardım çiçeğim

Öyle nârin ve naziktin ki, el üstünde tutmalıydım

Hem de başımın tacı etmeliydim

Neyi taşıdığımı biliyordum artık

Nasıl ağır bir yükün altında olduğumun farkındaydım

Bir yetime nasıl bakılırsa, bir emanet nasıl saklanırsa

İşte öyle, tam öyle gözüm gibi bakmaya

Söz vermiştim, “belâ ve şehidna” demiştim çiçeğim.

Biraz boy attın, filizlerin daha gür fışkırsın diye

Seni mümbit topraklarla buluşturdum

Senin değerinin farkındaydım artık

Tımarını, suyunu eksik bırakmıyor sözümü tutuyordum

Heyecanım dorukta, adını besmeleyle anıyordum çiçeğim.

Çok aceleciydim, bir kaç dakika sonra kabaran tomurcuğunu

Fışkıran filizlerini hatta güllerini görmek istiyordum.

Sanki ağzıyla yavrularına damla, damla su taşıyan kuşlara benziyordum

Sanki sen de, beni görüce, boynunu uzatarak ağzını açan

Kuş yavrularına benziyordun çiçeğim.

Günlerce, aylarca yorulmadım gözümü budaktan esirgemedim

Senin için yapamayacağım şey yok diye düşünüyordum

Avuçlarımla sana su taşımak ne zevkliydi

Bir gün yanına geldiğimde gül tomurcuklarını gördüm

Uçuyordum, tüyler gibi hafif uçuyordum

Tomurcuğun görünüyordu çiçeğim.

Asırlar sonra yeni bir tomurcuk daha güneşi görmüştü

Suyu daha bir heyecanla taşımaya başlamıştım

Artık avuçlarım yetmiyordu, bakraçla taşıyordum

Hemen büyüyesin, güller açasın diye çiçeğim.

 

Gene aşkla, heyecanla bakraçlarım elimde sana gelmiştim.

Görmez olası gözlerim hayallerimin, ümitlerimin bittiğini gördü

Sen yere serilmiş yatıyordun, henüz bir kulaç boyunla

Kırılası kalemler, kopası diller, yırtılası postallar seni...   çiçeğim

Ben de yıkılmıştım

Bakraçlarımla yere kapandım ağladım, ağladım...

Neden koparmışlardı seni, neden istemiyorlardı?

Sen bana,  ben sana bakıp boynumuzu büktük

Halbuki, sen onların da evlerinin önünü süsleyecek,

Yayacağın mis gibi kokularla onları da ferahlatacaktın.

Sonradan anladım ki “sen dikenli bir gülsün” diyorlarmış

Dikenlerinden rahmet pınarları aktığını bilmiyorlar ki

Ben seni dikenlerinle sevdim çiçeğim.

Hormonlu, ithal çiçeklere hiç bir zaman göz kırpmadım

Sen, dalında güzelsin, seni ben hiç bir zaman koparıp da koklamadım

O dalları ben yetiştireceğim çiçeğim, bu benim ödevim

Yaratılışımın sırrı bu, kalan köklerine su taşımaya devem edeceğim.

Su yolunda kırılan testilerden biri de belki ben olacağım

Yeter ki sana su taşırken kırılayım çiçeğim

Biliyorum ki, taşıdığım sular benim de susuzluğumu giderecek.

                      ABDÜLKERİM KARAAĞAÇ        

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.