Darbeciler Milletten Bulacak

Recep KOÇAK

 

Referanduma sayılı günler kala, Star Gazetesi’nden Fadime Özkan’ın bugün (26.07.2010) yayınlanan röportajında önemli tespitler vardı.

Özkan’ın sıra dışı konuğu, modern dansın öncü ismi Zeynep Tanbay: "AKP'ye oy vermedim ama yaptığı doğru işleri hep destekledim. O yüzden oyum 'evet'. Darbecilerin tedirgin olmasını istiyorum" diyordu.

Özkan röportajı takdim notlarında şunları söylüyordu: “Zeynep Tanbay, modern dansın Türkiye’deki en önemli öncülerinden biri. Ama onunla bu röportajı yapma nedenimiz bu değil. Vicdanlı, duyarlı ve cesur olması. 16 yıl Amerika'da yaşadıktan sonra 1997'de Türkiye'ye dönen Zeynep Tanbay o günden beri ülkenin meselelerini kendine dert ediniyor. F tipi için, Manisalı Gençler için, Lice'de havan topuyla paramparça olan Ceylan Önkol için, Ergenekon savcılarını yalnız bırakmamak için, Hrant'ın gerçek katillerinin bulunması için çabalıyor. 

Şimdi de darbe anayasasından kurtulmanın ilk adımı olan referandum için 'yetmez ama evet' diyor. Solun bağımsız adayı olarak Meclis'e giren BDP milletvekili Ufuk Uras'ın eşi olan Tanbay, Uras'ı da eleştiriyor, üyesi olduğu BDP'yi de.”

 

Gazeteci Özkan’ın uzun röportajında Zeynep Tanbay’ın altını çizdiği önemli konulardan bazılarını özetleyerek dikkatinize sunuyorum:

 

Önce koordinatlarımızı belirleyelim: Siz dansçınız ve dans, diğer sanat dallarına nazaran daha steril, toplumsal-siyasal alana daha uzak. Bu alanda sanat icra edenler de pek ilgili değillerken bu alana, siz toplumsal meseleleri dert ediniyorsunuz. Nasıl oldu bu?

İlgim hep vardı ama dansçı olma aşamasındayken zaman ayıramıyordum. Dansçı olmasaydım herhalde 80 öncesinde, 20'li yaşlarımda, sağcı-solcu çatışmalarında ya ölmüştüm ya hapse girmiştim. 16 sene Amerika'da yaşadıktan sonra 97 sonunda döndüm Türkiye'ye, 28 Şubat süreciydi. Manisalı Gençler, işkencenin onlarda bıraktığı hasar beni çok etkiledi. Sonra kendimi F tipiyle ilgili bir girişimin içinde buldum ve o öyle devam etti.

 

Demişsiniz ki: "Bunca pislik midemi bulandırıyor, hiç bir şey olmamış gibi yapamam". Bu mudur sizi hak adalet arayışına, tavır almaya iten?

12 yaşındaki Uğur Kaymaz'ı 13 kurşunla vurdular ve failleri meşru müdafaa diye salıverildi! Türkiye'de bir şeyler yolunda gitmiyor ve kimse de umursamıyor hissine kapılıyorsunuz haliyle. Sokaklara çıkıp adalet arayışını sürdürmek, bu insanlar yalnız değil, demek gerekiyor. Her şey doğru düzgün işleseydi ben de daha çok stüdyomda olurdum.

  

Şimdi de 'Yetmez ama evet' diyorsunuz. Nasıl bir pozisyon, ruh hali bu?

12 Eylül anayasasının değişmesi konusunda hiç arada kalmış değilim. Bu bir darbe anayasası, vesayetçi, mutlaka değişmeli. AKP çok güzel bir adım attı ama BDP'den, sivil toplumdan gelen önerilere yeterince kulak asmadı, hata etti. Buna rağmen paket, darbe anayasasından vesayet rejiminden sivil demokrasiye geçişin ilk adımı. O yüzden mutlaka: Evet.

Referandumda evet çıkması yeni sivil bir anayasayı öteler mi, önceler mi?

Kolaylaştıracaktır. Daha dirençli olacağız çünkü. Şimdi ben buna evet diyeceğim, ardından da diğer tüm eksikler tamamlansın diyeceğim.

 

AK Parti'nin yakasına yapışacaksınız yani?

Yapışacağız tabi. Bir evin badanasını yıllarca yapmıyorsunuz, nihayet biri gelip beyaza boyayacağım diyor. Panjurları mavi olsa daha iyi diyorsunuz, o inat ediyor. Peki, diyorsunuz ama sonradan o panjurları maviye boyayacağınızı biliyorsunuz. Buna benzer bir şey.

 

CHP, MHP ve BDP birbirinden çok farklı partiler ama anayasa değişikliğinde müttefikler. Ortaklaştıkları nokta ne?

AKP düşmanlığı. Referandumu da güvenoyuna dönüştürmeye çalışıyor, bir illüzyon yaratmak istiyorlar. Hem CHP, hem MHP kendi tabanına yalan söylüyor ama insanlar evet diyecekler.

 

 Referandum tahmininiz ne?

Evet çıkacak.

 

Siz evet oyu kullanınca AK Partili mi olmuş olacaksınız?

Elbette hayır. Ben bu referandumu 12 Eylül anayasasına vesayete bir cevap olarak görüyorum. Bu ne AKP'nin zaferi, ne CHP'nin kaybı. Vesayet rejiminden sivil demokrasiye geçiştir. Başbakanın mektubunu okuduğu, darbecilerin astığı Mustafa Pehlivanoğlu 'Allah'tan bulsunlar' demiş. Hayır, Allah'tan değil milletten bulacaklar. 

 

28 yıldır pek çok hükümet kuruldu, sol partiler de iktidar oldu ve 1982 darbe anayasasına suya sabuna dokunmayan maddeler dışında neden kimse dokunmadı?

Çünkü bugüne kadar hep vesayet rejimini savunan partiler iktidar, vesayet düzenini savunan medya hakim oldu. İktidar olanlar hepsi askerin karşısında el pençe duran, sözünden çıkmayan, küçük, zavallı, ideolojisi olmayan yakalacı partilerdi. Ilk defa bir parti itiraz ediyor buna.

 

AK Parti niye ve nasıl yapıyor bunu peki?

İlk defa muhafazakâr çevreden gelen, sistem tarafından mağdur edilen bir parti iktidara gelince sistem rayına oturmaya başladı, Türkiye'de görülmemiş reformları yaptı. Bu doğruları da kabul etmek gerekiyor. Ben BDP'liyim. Oyumu AKP'ye hiç vermedim, vermeyeceğim ama doğru yapılan şeyin yanında duruyorum. Aa AKP yapıyor, diyemem, bu bir önyargı. O yapıyor diye MHP'nin CHP'nin karşı çıkmasını zaten pis politika yaptıkları için anlayabiliyorum fakat hayır diyen solcuların bu utançla nasıl yaşayacaklarını bilmiyorum.

 

Toplum artık daha sorgulayıcı çünkü tek yönlü enformasyon yok. Ama yine de duygular yönlendirilmeye çalışılıyor. Mesela daha önce, PKK Kürtleri Türklerden ayrıştırmaya çalıştı, başaramadı, şimdi Türkleri Kürtlerden ayrıştırma gayreti var deniyor. Bu esnada da Ertuğrul Özkök, 'Türkler Kürtlerle birlikte yaşamaya mecbur mu' diye yazdı?

Ben Türkiye Türklerindir diyen Hürriyet gazetesini kesinlikle elime almıyorum. Hürriyet gazetesi Türkiye'nin en büyük ayıplarından biri. Çok zararlı bir gazete. Ertuğrul Özkök'ü de hayatta okumam, kendi gazetemde çıkan yorumlardan haberdar olurum. Özkök'ün mecbur mu lafı çok ilginç. Kürtlerin Türklere karşı nefretini de hiç hissetmedim bu güne kadar. Son derece ırkçı şoven bir kesim birbirilerini galeyana getirmeye çalışsa da Türklerin Kürtlere nefretini de hiç hissetmedim. Şunu unutmayalım: Kürtler yıllardır ayrılmak istemediklerini, beraber yaşamak istediklerini söylüyorlar, sadece kendi haklarını talep ediyorlar.

 

Darbeden 30 yıl sonra, bir Başbakanı Meclis çatısı altında, asmak için yaşları büyütülen çocuklar için ağladı. Muhalefetse soluk almadan 'bu siyasi sahtekârlıktır' dedi.

Bir tiyatro oyuncusu bir metni okurken ağlayabilir, bunun adı oyunculuk olur, rol olur. Ama Başbakan olsun, olmasın bir insanın gözyaşlarını tutamayıp ağlamasının sahtekârlık olabileceğini zannetmiyorum. (…) Ben içtenlikle ağladığını düşünüyorum. Kürt açılımı için yaptığı konuşma da beni çok heyecanlandırmıştı. Yalnız Erdoğan'ın gözyaşlarının sonuna kadar gitmesini isterim. Hiç utanmasın, hüngür hüngür ağlasın ama gözyaşlarının hakkını da versin, her yaptığı yarım kalıyor. Ben onun tabanı değilim ama benim gibi bir kitleye çok dikkat etmesi gerekiyor bence. Biz ona oy vermeyen ama yaptığı her doğruda onu desteklemiş kişileriz. Bu büyük bir başarı. Bize daha fazla saygı duyması, suistimal etmemesi gerekiyor.

  

Eşiniz Ufuk Uras BDP milletvekili. BDP referandumu boyut ediyor, sizse evet diyorsunuz.  Muhalefet ediyor musunuz evde de kendisine?

Fazlasıyla. Hatta en fazla muhalefeti evden görüyor, acıyorum bazen ona. (…) Mutlaka da yapmıştır. Ama mesela referandumda Ufuk Uras'ın açık bir şekilde 'Yetmez ama evet' demesi gerektiği taraftarıyım.

 

13 Eylül'de nasıl bir Türkiye'ye uyanacağız?

İnşallah, vesayet rejiminin halk tarafından artık istenmediğini gösteren bir evetle uyanacağız.

Kenan Evren ve onunla iş tutan her kesimden diğer darbecilerin ne hissetmesini istersiniz?

Çok tedirgin olmalarını, iliklerine kadar titremelerini isterim.

 

Pişman olmaları affetmeye yeter mi?

Pişman olmaları iyi fikir ama sanmam. Kenan Evren hala, yine olsa yine yaparım diyor, bir sağdan bir soldan astım diyor. Demek ki iflah olmaz halde.

Ne olursa adalet yerini bulacak? 

Yargılanırlarsa. Müebbet hapiste olmalarını istiyorum.

 

Bütün bu tavır alışlarınız nedeniyle nasıl bir tepki aldınız?

Tepkiler Ergenekon'la başladı. Arkadaşlarımızı kaybettik. Bir dostluk böyle bitmemeli. Gerçek dostluk da bu değil midir, iki insan farklı fikirlerde olabilir. (…)

 

Niye taşıyamadı ilişkileri bu keskinleşme?

Demek ki insanlar gerçekten demokrat değillermiş, sınanmamışlar demek ki. Ergenekon, Hrant, 367, referandum... turnusol kağıdı oldu, hımm sen de mi Brütüs, diye diye gidiyoruz.

 

Daha önce birlikte çalıştığınız Fazıl Say o bu konuda çok sert.

Tam zıt fikirlerdeyiz ama Fazıl'ı görsem başımı çevirmem, merhaba derim

Ülkeyi terk etmekten bahsetmişti...

Ben de Hrant bu ülkede yaşamışsa, burada yaşamak boynumuzun borcudur, diyorum.

 

gumuslale@gmail.com

 

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.