Değişim fırtınası

xxx78

Deniz Baykal'ın istifasının sebep olduğu boşlukta CHP'nin yeni genel başkanını belirleyenin kim olduğunu biliyoruz: Önder Sav... Getiren getirdiğini istediğinde götürebileceğini de sanmış olmalı; oysa bunun tersinin yüzlerce kez tekrarlandığının tarih tanığıdır.

'Kingmaker' (kendi eliyle krala tahtı armağan eden kişi) tahta oturttuğu 'king' (kral) tarafından azledilir; hem de tez zamanda...

Bu defa da öyle oldu: CHP genel başkanlığı koltuğuna Önder Sav'ın yolunu açmasıyla oturan Kemal Kılıçdaroğlu, yeni konumunun kendisine tanıdığı yetkiyle, 'gölge kral' konumunda ebediyyen kalacağını düşünen yol arkadaşının gözünün yaşına bakmadı.

CHP Tüzüğü genel başkana olağanüstü geniş bir manevra alanı ve sınırsız yetkiler sağlıyor; Kemal Kılıçdaroğlu da tüzüğün sağladığı fırsatı ıskalamayacak kadar politik yetkinliğe sahip biri olduğunu kanıtladı. Parti Meclisi'ndeki Sav'cı çoğunluğa rağmen, kendisine sadık dar bir kadroyla CHP'nin bütün kilit noktalarını ele geçirdi Kılıçdaroğlu...

Önder Sav ve onunla birlikte hareket edenlerin anlayamadığı, değişen dünya ile birlikte dinamikleşen Türkiye'ye, köhnemiş yapısı ve günün şartlarına cevap vermeyen politik çizgisiyle bugünkü CHP'nin bir alternatif sunamadığıdır. Kılıçdaroğlu boşuna "Yeni CHP" demiyor. Deniz Baykal bunu anlamadığı için koltuğundan oldu; hiç de hoş olmayan bir skandala taraf hale getirilerek hem de... Önder Sav ve arkadaşları da aynı sebepten topun ağzında.

Hiç kuşku duyulmaması gereken gerçek şu: CHP'yi değişime Ak Parti'nin varlığı zorluyor ve bu zorlamada rol alanlar, kendi köhnemişlikleri yüzünden güçlerini bütünüyle yitirme tehdidi altına düştüklerini gördükleri için bunu yapıyorlar. Zihinleri köhnemiş seçkinler, medyadaki izdüşümlerinin de desteğiyle, iktidara ciddi bir rakip haline dönüştürecek bir hamleye CHP'yi sürüklediler.

Değişmez veya değişemezse CHP, kendileri mevzi, konum, hatta hayatiyet kaybedecekler çünkü...

Ak Parti 2002 yılından buyana oylarını artırarak ilerliyor. Son halkoylaması bir 'mihenk' ise, ilk genel seçimde halkın yarıdan fazlasının oyunu Ak Parti'ye verebileceği bugünden görülüyor. Muhalefetin durumu ise hiç iç açıcı değil ve böyle giderse görünebilir bir gelecekte farklı bir iktidar sandıktan çıkamayacak.

Pek görülmüş bir şey değil, ama imkânsızın Türkiye'de gerçekleşebileceğine inananlar her geçen gün artıyor. Ak Parti gibi 'merkez değerlere sahip' bir partinin Türkiye gibi bir ülkede oy potansiyeli yüzde 70'tir; ancak hiçbir parti hiçbir demokratik ülkede her dört kişiden üçünün oyunu alamıyor; siyasette bu imkânsız gibi bir şey...

Her seçimde oyunu artıran Ak Parti bu 'imkânsızı' Türkiye'de başarabileceğinin işaretlerini veriyor.

Durdurmak, ama nasıl? Varlığını 'tehdit' gören çevreler, bunu, bugüne kadar, Ak Parti üzerinde operasyon ile sağlayabilme umudundaydılar. Karalamalar... 'Korku imparatorluğu' türü yaftalamalar... İhtilâfları kaşımalar... Halkın gözünden düşürmeyi amaçlayan yıpratma kampanyaları... Hiçbiri sonuç almaya yetmedi.

Şimdi ellerinde tek bir yöntem kaldı: Muhalefeti adam ederek iktidara ciddi bir rakip haline getirmek... CHP'nin ciddi rakip haline dönüşmesi için ne yapmak gerekirse şu sırada o yapılıyor işte. '53 yıllık partili' olduğunu ilân eden Önder Sav'a, kendi eliyle genel başkan koltuğuna oturttuğu Kemal Kılıçdaroğlu "CHP o 53 yıl boyunca iktidar yüzü görmedi" karşılığını veriyorsa, sebebi budur.