Değişim ve dönüşüme “hayır” denebilir mi?

xxx23

Dini zaman... Siyasi zaman... Sosyal zaman... “Bugün, ‘sosyal zaman’ döneminden çıkmak üzereyiz, daha önce ‘siyasi zaman’ döneminden, daha da önce ‘dini zaman’ döneminden çıktığımız gibi.

Zamanımızın en büyük meselesi şu:  Küreselleşme dediğimiz koca bir meteorit her şeyi altüst etti ve ekonomi kontrol dışına çıktı.

Bunun anlamı, artık, sosyal meseleler, siyasi partiler, sendikalar, artık eski ağırlıkları ve önemlerinde değildir.

Ekonomi idare edilemez hale geldi.

Sosyal hayat parçalandı, bir taraftan ‘cemaatçi savunma içgüdüsü’ öte yandan ise ‘tüketim bireyciliği’ ve asosyalleşme.

Ve bütün bunların ortasında tamamen medyatik hale gelen kelimeler, resimler ve boş şeylerden ibaret olan ‘siyaset’.

***

Hükümetin ve mahkemelerin aksine, insan hakları hususunda ‘kötü ihlaller’ için hassasiyetimiz var.

Sokaktaki insanın diliyle ötekini reddetme, günah keçisi veya ırkçılık, işte, insan haklarını ihlal eden büyük skandallar.

Böyle bir dille, en etkili ve ağır silahınıza davranabilirsiniz; yani ‘evrensel insani haklar’.

Himalaya eteklerinde, Afrika yollarında veya dünyanın herhangi bir noktasında, insanlar aynı şeyi söylüyorlar:

‘Bana insan gibi davranılmasını istiyorum, saygı gösterilmesini istiyorum.’

***

İşkenceden veya bir kadının taşlanarak cezalandırılmasından bahsettiğinizde, insanları harekete geçirebilirsiniz.

İtalya’daki ‘Violets’ hareketine veya Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ‘Move on’ hareketine bakın.

Bu hareketlerin arkasında herhangi bir organizasyon yok, parti yok, sendika yok sadece milyonları harekete geçiren ‘internet’ var.

***

Temel olarak ‘hak’ talep ediliyor.

Bu açıdan ‘internet’ inanılmaz bir fırsat.

Çeşitli konular, tartışmalar, infialler, hızla yayılıyor ve bu durumda insanların bilinçlenmesini ve harekete geçmesini sağlıyor.

***

Kolektif toplumda hayatımızı değiştirebilecek ‘büyük hareketler’ aşağıdan gelecek.

Demokrasi, protesto edenlerden, yiyecek ekmek bulamayan yoksullardan, özgürlükleri olmayanlardan, kendilerini ifade edemeyenler ve temsil edilmeyenlerden gelecek.

***

Bugün ne kadar aşağıya inerseniz o kadar hayat ve hareketler ‘canlı’ ve ‘yaşıyor’.

Fransa’da da birey tarifimiz ‘belirsiz’.

Ben, ‘tebaa’ kelimesini tercih ederim ve bireyi tanımlamak için her zaman Hannah Arend’in şu cümlesini kullanırım:

‘İnsanların hakları olmaya hakları var.’

***

Siyasetin rolü, çenesini kapamak ve en aşağıda neler olduğuna, neler konuşulduğuna kulak vermektir.

Böylece ortak birçok şeyimiz olduğunun farkına varacaktır...

Bugün, toplumda aracı olacak bütün kurumlar, parti, sendika vs tükenmişken, yeni bir model yaratılamaz.”

***

‘Yeni dünya’, internet, insan hakları, ekoloji, kadınlar üzerinden şekillenecek...

‘Demokrasi en aşağıdakilerden gelecek’ diyen kim?

Geçenlerde Le Monde Gazetesi’ne konuşan Fransız sosyolog Alain Touraine...

Türkçesini Çağlar Şavkay’ın kaleminden ‘ikincigrup.com’da buldum.

***

Dünyaca ünlü ve saygın bir sosyolog ‘değişim ve dönüşümü’ anlatıyor...

Buna ‘hayır’ diyebilir misiniz?

Üstelik...

Deseniz de kaç yazar, kim dinler, kim ciddiye alır?