DTP’yi kapatıyorum

xxx09
ANAYASA Mahkemesi hangi kararı verirse versin...

İster dengeleri gözeterek "kapatılmamasına" diye karar versin...

İster şahinlerin hesapsız kitapsızlığıyla "kapattım gitti" desin...

Sonuç beni hiç ama hiç ırgalamıyor...

Çünkü...

Ben kişisel kararımı vermiş durumdayım...

Çünkü...

Ben bu partiyi bireysel olarak "kapatmış" bulunmaktayım...

Umudum tükendi açıkçası...

Hatta saygım bile kalmadı...

* * *

Oysa çok değil, bundan bir süre önce...

Bu partinin sözcülerinin durumuna bakıp üzülüyordum...

"Yazık" diyordum...

"Zavallılar" diyordum...

"Bir tarafta örgüt baskısı, bir tarafta devlet baskısı... Ne yapacaklarını bilemiyorlar" diyordum...

Ama şimdi anladım ki...

Ne yapacaklarını gayet iyi biliyorlarmış...

Numaraymış yaptıkları...

Bir sıkışıklık falan söz konusu değilmiş yani...

Anladım ki...

Bu partinin var oluşunda "şiddet" varmış...

Bu partinin kromozomlarında "Sayın Öcalan" varmış...

Bu partinin dayanak noktasını "dağdakiler" oluşturuyormuş...

* * *

Alın size Ahmet Türk...

Daha düne kadar, "Örgüt ile devlet arasına sıkışıp kalmış, kendince bir çıkar yol arayan mazlum halkın mazlum lideri" portresi çizen Ahmet Türk, bir haftadır "Sayın Öcalan" diyor, başka da bir şey demiyor...

Alın size Aysel Tuğluk...

Daha düne kadar "Radikal İki"de hepimize demokrasi dersi veren, şiddetle arasına mesafe koyacak gibi yapan Aysel Tuğluk, bir haftadır Güneydoğu'da bazı kentlerin meydanlarında "serhildan", yani "ayaklanma" diyor, başka bir şey demiyor...

Alın size Sırrı Sakık...

Her oturup konuştuğunda büyük açmazlardan söz eden, "devlet" baskısından olduğu kadar, "İmralı" baskısından da yakınan Sırrı Sakık, bir haftadır sırra kadem basmış durumda...

Diğerleri çok mu farklı sanki?

Öcalan goygoyculuğu, "dağdakilerin silahları"na yaslanarak politika yapma çabası, "yakar, yıkarız" tehditleri, "Öcalan'ı salıverin olsun bitsin" şeklindeki pervasız teklifleri ile artık "kabil-i hitap" olmaktan çıkmadılar mı?

* * *

Ne yani?

Sorunların sadece Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tankı ve topuyla çözülebileceğine inananlarla selamı sabahı gönül rahatlığıyla kesiyoruz da...

Bütün politikalarını "dağdakilerin silah gücü"ne ve "İmralı'dan gelen direktifler"e dayayanlarla kesmeyecek miyiz?

Türk'ün şiddet yanlısıyla hiç işimiz olmuyor da, Kürt'ün şiddet yanlısıyla olacak mı?

Vallaha hiç kusura bakılmasın...

Ben "avanak aydın" değilim...

İşte buradan ilan ediyorum:

Nasıl ki ordunun tankından başka bir şey görmeyenlerle hiç işim olmuyorsa...

"Dağdakiler"e teslim olanlarla da hiç işim olmaz...