Düğüm Kimde?

Haşim AKIN

Normalde bu yazımda Burkina Faso ile ilgili başka bir olayı paylaşmayı düşünmüştüm. Ancak Salim Yılmaz kardeşim, “İslam Kriz Yaşıyor Mu?” başlıklı bir önceki yazının altına yazdığı yorumla beni böyle bir hazırlığa mecbur bıraktı.

1.   Benim burada yazacağım ve önereceğim çözümler İslam ümmetinin tek çıkış noktası değildir. “Kimsenin görmediği çok önemli bilgileri açıklıyormuşum” gibi bir havaya girmekten Allah’a sığınırım. Bunlar benim daha geniş coğrafyaları da düşünerek / içinde bulunarak bulabildiğim ve tartışmaya açık görüşlerdir.

2. Kur’an ve hadislerin metnini anlamak önemlidir. Bunun için Arapçayı bilmek de yetmez.  Ancak bu metinlerin tercümesini yaparak buna bağlı kalmak, zahiriler gibi garip uygulamaların da gündeme gelmesine neden olacaktır. Bu nedenle hem o zamanı hem de bu zamanı dikkatle inceleyip metnin ruhunu anlamak gerek. Keler hadisini okuyup hayvan düşmanı olmak mı lazım? “Benim peygamberim günahsız kelerlerin düşmanı olamaz ve onların katlini emredemez” diyerek başka bir noktaya mı savrulmak lazım? Bunun orta bir yolunu bulmak istersek, buluruz.

3. Tek tipçi uygulama ve düşüncelerden vaz geçmek lazım. İslam ümmetinin tüm fertlerini çok uzak coğrafyada da olsa aynı kıyafet ve yaşam biçimine zorlamak Müslümanlara yarar getirmez. Tesettür emrine uymak başka bir olaydır. Bunu tüm dünya Müslümanlarına tek kıyafet tarzı olarak dayatmak başka bir olaydır. En basitinden kutuplarda yaşayan Müslümanlara ve sıcak çöl bölgesinde yaşayan Müslümana nasıl aynı kıyafeti önereceksiniz? Tesettürün amacına zarar vermeyecek değişik uygulamaların önünü tıkamak, yaşanabilir olmayı azaltacaktır. Sonra “pantolon giyen kadınlar var ya...” diye bir cümleye başlarsınız ve bu da onlarca çamı /kalbi devirmenize neden olur. Sorun pantolon mu yoksa o kıyafetin şekli ve üslubu mu?

4. Müslümanların söylem tarzlarını ve yöntemlerini yumuşatmaları gerek. “Kur’an böyle diyor. Bu hadisi şerifte başka bir anlam çıkamaz...” Oysaki senden önce 15 asır boyunca bu ayeti kerimeye veya hadisi şerife farklı manaları verenler oldu. Senden sonra da olacak. “Ben bunu anladım. Benim ulaştığım sonuç bu oldu...” gibi kendisinden başkalarının mutlak dalaletini ifade etmeyen söylemler olmalı. Kardeşlik sadece sizin grubun arasında kalmamalı...

5. Coğrafya, zaman ve insan fıtratının değişimiyle bazı uygulama ve fetvaların da değişeceğini, hatta değişmesi gerektiğini kabul edelim lütfen... Benim öğrendiğim fıkıh, bildiğim fetvalar, bazen bugün bulunduğum Burkina Faso’da yetmiyor. Neden buraya özgü fetvalar olmasın? Sizin yediklerinizin çoğu burada yok. Bunların “kerahaten caizdir” diye yediklerini size saysam içiniz kalkar... Buralarda ve benzeri şartlarda yaşayan Müslümanları da dairenin dışında tutmamak ve onları uzakta görmemek gerekecekse, bunu yapmak zorundayız. Bu din; sizin veya benim tekelimde değildir. Kimseyi dışlamak gibi hakkımız veya sorumluluğumuz da yoktur.  Falanca tarihte başka bir coğrafyada ve yaşam şartlarında verilmiş fetvaları burada uygulayamazsınız. Ben bunun birçok örneğini sizlere aktardım. Daha aktaramadıklarım da var.

6. Bazılarının istediği gibi cihat veya başka konulardaki ayetleri kaldıracak değiliz. Ama bu ayetlerin sadece beğenmediği insanları öldürme anlamına gelmediğini kim anlatacak?  Aşırı ve uç söylemler her zaman istismar edilmeye müsaittir. Bu olayları görmezden gelmek yerine doğrusunu ve yaşadığımız çağa uygun olanını anlatmak zorundayız.

7. Aşırı ve uç söylemleri kontrol altına alabilecek bir mekanizma ve kontrol sistemi konusunda kafa yorulmalıdır. Sonuçta yaptıklarının nereye gittiğini bilsin veya bilmesin bunlar ümmetin içinden çıkmaktadır. Mahalle mescidinde akşam namazını kıldıktan sonra iki otelde katliam yapan iki gencin hikâyesini ben burada bizzat yaşadım. Bunlara sorsanız cennet ümidiyle yaptılar...

8. Yetimler, terörü insan kaynağı olarak besleyen en önemli müessesedir. Yetimler terörü besler, terör de yetimleri çoğaltır. Bu nedenle ümmetin, yetimleri başkalarının insafına bırakmadan acilen çözüm bulma görevi vardır. Hatta bu en acil olanlardandır. Sonra bizim dilimizi ve değerlerimizi konuşan ama bizi beğenmediği için bize silah çeken teröristler hiç eksilmez.

9. Naslara bir bütün olarak bakma alışkanlığını kazanmak lazım. Ümmetin içinden bazıları ilme, diğerleri zikre veya yardımlaşmaya meyyal olabilir. Bu insan fıtratıdır. Sahabe de öyleydi. Ama birini yaparken, “tek kurtuluş yolu bunu yapmaktır. Diğerlerini yapanlar helak oldu...” bağlamlı söylemleri uzaylılar mı uydurdu?

10. Müktesebatına yok saymamak gerekir. Ümmetin eski birikimlerini yok sayan ve onları çöpe atarak yepyeni şeyler diyenler; sadece kendileri yenidir. Siz bugün varsınız ama sizin eleştirip yok etmek istediğiniz oluşumlar, yüzyıllardır vardı. Hatta sen bile onun üzerine basarak tırmandın. Bu ister ilmi olsun, isterse sufi gelenek olsun aynıdır. Yok sayarak ve onları boğmaya niyet ederek yol alınmaz.

11. İlmi bir mecliste konuşulabilecek konuların medyada tartışılmasının bir hayır getirmeyeceğini idrak etme vakti gelmiş olmalı... Bu konuda herkes dikkatli olmalıdır. Gereksiz polemikler ve kafa karışıklıklarına niçin ihtiyaç olsun ki... Bunlar dini konuları açıklamaz... Tam aksi sonuçlara sebep olur.

12. Bunu bir dert olarak kabul edip başkalarına söz bırakmamak lazım. Onlara kızmak onların küfrünü artırır. Karanlığa sövmek mum değildir. Bu ümmetin derdinin devası ancak bu ümmetin içindedir.

Biz buna niyet edersek işler kolay olur... Değilse başaramayız...

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.