DÜZELTİCİ VE ÖNLEYİCİ FAALİYETLER, ÖZEL HAYATIMIZDAKİ YERİ

Ahmet TÜRKAN

Düzeltici ve Önleyici Faaliyet : ISO eğitimleri alanlar ve uygulanan firmalarda çalışanlar ve yöneticileri  bilirler, Kalite Yönetim Sistemi kapsamında firmada uygulanmakta olan bütün süreç ve faaliyetlerde ortaya çıkan uygunsuzlukların tekrarını önlemek, uygunsuzluğa neden olan kaynakların tespit edilerek alınacak faaliyetleri planlamak, takip ve talep etmek, alınan faaliyetlerin izlenmesi ve sonuçlarının takip edilmesi için ilgili yöntem, sorumluluk ve yetkileri tanımlamaktır.[1] Bu bağlamda bazı terimleri açıklamakta yarar vardır.

UYGUNSUZLUK  :  Kuruluş müşterileri ve diğer ilgili taraflar için dikkate alınan ihtiyaç ve beklentilerin yerine getirilememesidir.  Firmada uygulanmakta olan ISO 9001:2000 Kalite Yönetim Sistemi standart elemanlarının uygulanması ve Kalite Yönetim Sistemi ile ilgili kayıtların tutulması sırasında tespit edilen aksaklıklar da birer uygunsuzluktur.[2]

DÜZELTİCİ FAALİYET :  Çeşitli bilgi kaynakları ile tespit edilen uygunsuzluğun, sebebini ya da istenmeyen diğer durumları yok edebilmek için, yapılan faaliyet ya da faaliyetlerdir. Düzeltici faaliyet, uygunsuzluğun tekrarını önlemek için başlatılır.[3]

ÖNLEYİCİ FAALİYET :  Firma bünyesinde uygulanmakta olan faaliyetlerde oluşabilecek potansiyel uygunsuzlukların önlenmesi için, başlatılan faaliyet yada faaliyetlerdir.[4]

İYİLEŞTİRİCİ GELİŞTİRİCİ FAALİYET :  Firma bünyesinde uygulanmakta olan faaliyetlerin, proseslerin, ürün performansının ve Kalite Yönetim Sistemi süreçlerinin iyileştirilmesi, ürün kalitesinin yükseltilmesi ve süreç performansının  arttırılması için alınacak faaliyet yada faaliyetlerdir. İyileştirici-geliştirici faaliyet, yürütülmekte olan bir faaliyetin daha iyi yapılabilmesi için açılır; iyileştirici-geliştirici faaliyet açılması için, bir uygunsuzluk olması gerekmez.[5]

Burada amacımız insanlara firmalarda uygulanan sistemler hakkında bilgi vermek değildir. Firmalarında Kaliteye ve Müşteriye değer veren yöneticiler bu eğitimleri alıyorlar ve uyguluyorlar. Bazı firmalar yılda 2 bazıları ise yılda 1 kez dış veya dış denetimle uygulamaları gözden geçiriyorlar.

Amacımız; hayatımızda bu faaliyetleri nasıl yapıyoruz veya yapmalıyız. Hayat kalitemizi nasıl yükseltmeliyiz. Bizim için tamamı müşteri olan aile çevremiz, akrabalarımız, komşularımız, içinde yaşadığımız şehir, ülke ve hatta dünyaya karşı nasıl olumlu davranışlarda bulunabiliriz. Devlete karşı vatandaşlık görevlerimizi nasıl hatasız yerine getirebiliriz.

Aslında yaratılışımızın gayesi, ahretin tarlası olan imtihanımızı nasıl eksiksiz verebilirizi anlamaktır. Bu konuya biraz anlam katmak ve kurumsal kültür ile manevi değerlerimizi oluşturan İslami kimlik arasında nasıl bir bağlantı kurabiliriz ki, yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatı olsun.

Şimdi sondan başa doğru bir irdeleme yapalım. İyileştirici Geliştirici Faaliyet : İnsanlığın gelişmeye ve ilerlemeye ihtiyacı vardır. İnsanlığın başlangıcından bu yana süregelen gelişmeler ve ilerlemeler bunu ispat etmektedir. Öğrendiğimiz her şeyin üzerine bizler de bir şeyler koyabilmeliyiz. Dolayısı ile öğrenmeyi sürdürmeliyiz. Bunu yaparken sadece kendimize değil etrafımıza da aynı öğretmeyi uygulamalıyız ki verim artsın.

Düzeltici ve Önleyici Faaliyet: Burada iş biraz detaylanmaktadır. Bu konu iki yönlü algılamalı ve ona göre değerlendirmelidir. Birincisi sosyal olarak kendimize ve etrafımıza karşı olan sorumluluk, İkincisi mensup olduğumuz İslam dininin emirleridir. Aslında her iki konunun ortak yönü insanlık için kullanılmasıdır. Buna, emr-i bil-maruf nehy-i ani’l-münker denilmektedir. Yani, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak. Buna duyarsız kalınamaz.  Kalınmamalıdır.

Bunu  Rabbimiz Yüce Kitabımız Kur’anda şöyle açıklıyor. " İçinizden, insanları hayra çağıracak iyiliği emredip kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun..." (Al-i İmran Sûresi,104) Kendini sorumlu hisseden, bir şeylerin farkında olan, mesuliyet duyguları körelmemiş insanların bu çağrıya kulak vermeleri üzerlerine vazifedir.

Yukarıda ilk maddede belirttiğimiz uygunsuzlukların ortaya çıkması beklenmemelidir. Uygunsuzluklar topluma ve insanların şahsi hayatlarına zarar vermektedir. İslam dini bu meseleye tüm zamanları kapsayacak derinlikte ve anlamda yaklaşarak emirler ve yasaklar koymakta ve uygunsuzlukların meydana gelmesine müsaade etmemektedir. Haram ve helaller böyle algılanmalı ve sorumluluk bilici ile bizden istenenler öğrenilmeli, doğru anlaşılmalı ve uygulanmalıdır.

Uygunsuzluk ortaya çıkması durumunda ise tevbe kapısı açıktır. Tevbe; dönmek, pişman olmak demektir. Yani, İslam dininin emir ve hükümleri dahilinde, haram ve yasak olan şeyleri terkedip, helâl ve mübah olan şeyleri yapmak demektir. Kulun işlediği günahlardan dönerek tevbe etmesi ve   Allah-u Zülcelal tarafından af ve mağfiret edilmesi, dil ile kalbin birlikte pişmanlık duyarak tevbe etmesine bağlıdır.

 Sadece diliyle tevbe edip, kalbinde günahına devam etme yönünde bir meyil olursa bu tevbe yalancıların tevbesi olur ki Allah-u Zülcelal'in bu şekilde yapılan tevbeleri kabul etmesi mümkün değildir.

Tevbe hem dil ile hem de kalp ile yapıldığı zaman ve bunun yanında daha önceden yapılmış günahlara düşmemeye azmedilmesi, tevbe eden kişinin tevbesinin kabul olunmasının en büyük alametlerindendir. Çünkü Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Hepiniz toptan Allah'a tevbe ediniz, umulur ki kurtuluşa erersiniz." (Nur; 31)

Diğer bir ayet-i kerimede de şöyle buyrulmuştur: "O (Allah) kullarının tevbesini kabul eden, kötü hareketlerini bağışlayandır." (Şûra; 25)

Allah-u Zülcelal, günahkar kulunun tevbesini kabul etmekten öte bundan memnun olur, sevinç duyar. Allah-u Zülcelal'in tevbe edenler için sevinmesi, çölde yiyeceğini ve bineğini kaybeden kimsenin onları bulmasından ötürü sevinmesinden daha büyüktür. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Allah-u Zülcelal gündüz günah işleyenlere tevbe etmeleri için gece kudret elini uzatır. Gece günah işleyenlere, tevbe etmeleri için gündüz kudret elini uzatır. Bu durum güneş batıdan doğuncaya kadar, devam eder."  (Müslim,Tevbe:31)

Diğer bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurmuştur; "Göklere kadar yükselen günah işleseniz de sonra pişman olsanız, Allah-u Zülcelal tevbenizi kabul eder." (Tirmizi: 3540)

Bütün bu zikrettiğimiz ayet ve hadislerden de anlaşılmaktadır ki tevbe farzdır. Her ne olursa olsun, şüphesiz Allah-u   Zülcelal tevbeleri kabul edendir. Tevbesiz ölmek, imansız gitmeye sebep olabilir.  Hz. Ali radıyallahu anh şöyle buyurmuştur:  "Tevbe etmek farzdır. Fakat tevbeyi gerektiren şeyleri terk etmek ondan önce farzdır."[6]

İnsanoğlu kendi kusurunu görmeli ve tevbe etmelidir yani uygunsuzluktan kurtulmalıdır. Uygunsuzluklar içinde bulunan diğer insanlara ise güzelce nasihat etmelidir. Ancak bu anlayışla toplum huzur bulur, iç ve dış barış sağlanabilir.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.