EBU ZERR'İL-GIFÂRÎ (Mesih'ül-İslam) -2-

Teslime Gülsen NURDOĞAN

-Esselamü aleyke ya Resulallah! diyerek onu İslam selamıyla ilk kez ben selamladım. Bana

-Sen kimsin, diye sordu.

-Gıfâr oğullarından bir adamım, dedim. Ya Muhammed, sen insanları neye davet ediyorsun, diye sordum. Resulullah:

-Bir olan ve hiçbir şeriki olmayan Allah'a imana ve putları gidermeye ve benim de Resulullah olduğuma şehadet etmeye davet ediyorum, buyurdu.

-Bana İslamiyeti, nasıl müslüman olunacağını bildir, dedim. Bildirince hemen oracıkta müslüman oldum, şehadet getirdim. Resulullah aleyhisselamın yüzünde sevinç belirdiğini gördüm. Resulullah aleyhisselam:

-Ey Ebu Zerr! Sen bu işi şimdi Mekkelilerden gizli tut, memleketine dön, git buyurdu.

-Ya Resulallah ben dinimi açıklamak istiyorum, dedim. Resulullah:

-Ben senin hakkında Mekkelilerden endişe ediyorum, öldürülürsün diye korkuyorum, buyurdu.

-Ya Resulallah, ben öldürüleceğimi bilsem de bunu muhakkak yapacağım, dedim. Resulullah aleyhisselam sustu.

-Seni hak dinle peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki, Mescid-i Haram'da onların arasında bunu, İslamiyeti bağıracağım. İslamiyeti haykırarak açıklamadıkça yurduma dönüp gitmeyeceğim diyerek, Kureyşlilerin Mescid-i Haram'da halkalandıkları, konuştukları sırada, Mescid-i Haram'a varıp yüksek sesle:

-Ey Kureyş cemaati! Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedi enne Muhammedün abdühü ve rasûlüh! diye bağırdım. Müşrikler:

-Adam sapıttı! Adam sapıttı! Kalkınız, yürüyünüz şu Sâbiî'nin üzerine, diyerek kalkıverdiler; beni öldüresiye dövdüler, yere serdiler. O sırada Abbas b. Abdulmuttalip yetişip üzerime kapandı ve onlara:

-Yazıklar olsun size! Siz Gıfâr kabilesinden bir adamı öldürüyorsunuz da tüccarlarınızın Şam'a giden yolunun bunların yurdundan geçtiğini bilmiyor musunuz? Ey Kureyş cemaati, sizler tüccarsınız. Ticaret yolunuz da Gıfâr yurdunun üzerindedir. Yoksa siz ticaret yolunun kesilmesini mi istiyorsunuz, deyince başımdan dağıldılar.

Ebu Zerr'il-Gıfâri ertesi gün gene Mescid-i Haram'da sözlerini tekrarladı ve gene öldüresiye dövüldü. Kendisini bu azgın topluluğun elinden yine Abbas r. a. kurtardı. O zaman Abbas r.a. henüz müslüman değildi. Ebu Zerr'il Gıfâri diyor ki:

Kalkıp Resulullah aleyhisselamın yanına vardım, halimi görünce:

-Ben seni men etmemiş miydim, buyurdu.

-Ya Resulallah bu kalbimde bir istekti. Ben de onu yerine getirdim, dedim. Bir müddet Resulullah aleyhisselamın yanında bulundum:

-Ey Allah'ın Peygamberi ne yapmamı istiyorsan emret, dedim. Resulullah:

-Emrim gelinceye dek, benden öğrendiklerini kavmine tebliğ et, dedi. İslam'ı açıkça ilan edişimizin haberi sana geldiğinde yanıma gel, buyurdu. Bunun üzerine Ebu Zerr'il-Gıfâri:

-Ya Resulallah, şimdi ben ev halkımın yanına döneceğim. Senin savaşla memur olacağın zamana kadar bekleyecek, o zaman gelip yanına katılacağım, dedi. Peygamberimiz aleyhisselam ona:

-İyi edersin, hemen dön git, buyurdu. Gıfâr kavmine Resulullahtan öğrendiklerini öğretti. Bir çok kişi onun sayesinde müslüman olup, namaz kılmaya başladı.

Daha sonra Ebu Zerr'il Gıfâri Hendek savaşı sonrası Resulullahtan istediği izni alarak Medine'ye geldi, yerleşti. Resulullahla beraber olmak istedi, ona hizmet etmek için izin istedi. Resulullah da ona istediği izni verince çok memnun oldu. Resulullahla birlikte olmaktan ve ona hizmet etmekten sevinç duyuyordu.

Hz. Peygamber aleyhisselam Ashab-ı Kiram arasında kurduğu kardeşlikte Ebu Zerr hazretlerini Münzir b. Amr hazretleri ile kardeş yaptı. Resulullaha yaptığı beyatında, ''Hak Teala yolunda hiç bir kötüleyicinin kötülemesine aldırmayacağına, ne kadar acı olursa olsun daima doğru sözlü olacağına'' söz vermişti. Ömrünün sonuna kadar hep böyle kaldı. Bu hususta Resulullah efendimiz buyurdu ki:

''Dünyaya Ebu Zerr'den daha sadık kimse gelmedi.''

Resulullaha anlatamayacak şekilde bağlılığı vardı. Bir defasında şöyle demiştir:

''Ya Resulallah, benim kalbim yalnız Allah'ü Teala'nın ve sizin muhabbetinizle doludur. Bu muhabbet o derece ki, insanın kalbi ancak bu kadar muhabbetle dolu olur.''

Tebük seferine devesinin güçsüzlüğünden dolayı geç kalmıştı. Yolun ortasında deve çökünce eşyasını sırtına yükleyerek yürümeye başladı. Şiddetli sıcak ortalığı kavuruyordu. Bir öğle vakti Ebu Zerr orduya yetişti. Ashab-ı Kiram dediler ki:

-Ya Resulallah tek başına bir adam geliyor!.. Resulullah Efendimiz:

-Ebu Zerr midir? Onun olmasını isterim, buyurdular.

-Ya Resulallah gelen Ebu Zerr'dir, dediler.. Buyurdu ki:

-Allah Ebu Zerr'e rahmet eylesin! O, yalnız yaşar, yalnız yürür, yalnız başına vefat eder ve yalnız başına haşrolunur..

Ebu Zerr'il-Gıfâri dünyaya hiç değer vermezdi. Son derece kanaatkar, fakir ve yalnız yaşardı. Peygamber aleyhisselam bu sebeble ona: ''Mesih'ül-İslam'' lakabını verdi.

Hz. Ebu Zerr zamanın halifesi Hz. Osman'ın çağırmasıyla Medine'ye geldiğinde, evlerin Sel Dağına dayandığını ve refahın arttığını gördü. Halifenin huzuruna çıktığında, Hz. Osman'a:

-Niçin insanların biriktirdikleri malları dağıttırmıyorsun, diye sordu. Bunun üzerine Hz. Osman buyurdu ki:

-Ya Eba Zerr, halkı zühd yoluna zorla sokmak imkansızdır. Onlar zekatlarını verdikten sonra benim vazifem, onlar arasında Hak Teala Hazretlerinin emriyle hükmetmek ve onları çalışma, iktisat tarafına teşvik eylemektir. Bunun üzerine Ebu Zerr dedi ki:

-Resulullah bana binalar Sel Dağına ulaştığı zaman, sen Medine'den ayrıl, diye emretmişlerdi. İzin verirseniz ben gideyim, dedi.

Resulullah sallallahü aleyhi vesellem onu başkalarına tercih eder ve ikramda bulunurdu. Her karşılaştığında onun elini sıkardı. Ona gülümser, karşılaştığı için memnuniyetini belirtirdi.

Resulullah vefat edinceye kadar Medine'de kaldı. Onun sadık dostu, sırdaşı oldu. En mahrem konuları Peygamber aleyhisselamla konuşur, ona sorular sorar ve her daim Resulullah aleyhisselamdan ilim öğrenirdi.

Resulullah aleyhisselam vefat edince artık Medine ona yıkık, harap bir kent gibi göründü. Bunun üzerine Şam tarafına gitti. Hz. Ebubekir'le Ömer'in halifelikleri zamanında oralarda kaldı. Medine ile Mekke arasındaki Rebeze adlı ücra bir köye yerleşti. Zahidane yaşadığı hayatı Rebeze'de zahidane bir şekilde sona erdi.

Ebu Zerr'il Gıfâri'nin İslam hakikatinin ortaya çıkıp yayılması için gösterdiği azim, gayret ve çaba ne kadar çok takdirle anılsa yeridir. Allah dilerse dininin kuvvetlenmesi için böyle erler yaratır. Böyle aşk ve vecdle kaynayan gönüller yaratır. Allah nurunu söndürtmez. Kâfirler istemese de nurunu tamamlar. Ona hiç kimse hükmedemez, O herkese hükmeder.

Yazımı tamamlarken sanki kulaklarımda çınlıyor ve gönlümü bir hüzün kaplıyor; Resulullah aleyhisselamın, Ya Eba Zerr!.. Ya Eba Zerr!.. sözleri.

Sırdaş Ebu Zerr! Peygamber dostu Ebu Zerr! Allah senden razı olsun.

NOT: http://www.habername.com/yazi-gulsen-nurdogan-ebu-zerril-gifari-mesihul-islam-1--9862.htm  Bu link bu yazının başlangıcıdır. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.