ENDÜLÜSLÜ MUHAMMED

Salim YILMAZ

Endülüs ziyaretinde beni en çok etkileyen yaşanmış bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Suriyeli Alim Ali Tantavi tarafından anlatılan bu enfes hikayeyi her okuduğumda etkilenirim.

Endülüslü Muhammed'in hikayesi, aslında hepimize gökyüzü kara bulutlarla kaplı olsa da güneşin bir gün parlayacağından umudumuzu asla kesmememiz gerektiğini öğretiyor.

Hikaye şöyle sevgili okurlarım:
Endülüs yeni düşmüş, ortalık zulümden geçilmiyordu. Müslüman kadınlar saçlarından atlara bağlanarak Endülüs sokaklarında dolaştırılırken engizisyon mahkemeleri birbirinden vahşi cinayetlere imza atıyordu. Canlarını kurtarabilen Müslümanlar ise ‘’elveda Kastilya, elveda El Gırnata’’ diyerek bindikleri gemilerle Akdeniz'e açılıp gözyaşları içinde Endülüs'e veda ediyordu. İşte böyle bir ortamda başladı onun hikayesi.

Ailesi Müslüman olduğunu sır gibi saklayan, canlarını kurtarmak için Hristiyan görünen bir aileydi. Yani ‘’Morisko.’’

O da yaşıtları gibi okula gidiyor, bir Hristiyan ismi kullanıyor ve kendisinin bir İspanyol olduğunu zannediyordu. Fakat kısa zaman sonra garip gelen bir şeylerin olduğunu fark ediyor. Örneğin arkadaşları okulda İncil'den bölümler ezberleyip ailelerine haber verdiklerinde aileleri büyük bir sevinç yaşarken aynı şeyi kendi yaptığında anne ve babası bir köşeye çekilip sessizce ağlıyordu.

Bir türlü anlam veremediği garipliklerden bir diğerini de şu şekilde anlatıyor:
‘’Bir gün bir kardeşim dünyaya geldi. Büyük bir sevinçle koştum ve babama haber verdim. İspanya'daki tüm babaların sevindiği gibi babamın da sevinmesini beklerken babam üzgün bir halde kiliseye gitti ve papaza bir oğlunun doğduğunu söyledi. Papaz evimize geldi. Papazı görünce annemin yüzünün rengi birden değişti. Kardeşimi adeta bir cellada teslim eder gibi papaza teslim etti. Papaz anne ve babamın üzgün bakışları eşliğinde kardeşimi vaftiz etti.’’

Evlerinde bir de oda vardı kendisinin giremediği. Bu odaya onun girmesi yasaktı. Anne ve babası bazı vakitler bu odaya girip bir süre sonra dışarı çıkıyorlardı. O ise hep bu odayı merak ediyordu.

On yaşına geldiğinde babası bir gün elinden tuttu ve birlikte bu gizemli odaya girdiler. O anları şöyle anlatıyor: Babam, ‘’Yıllardır senden sakladığımız bir sır vardı. Şimdi babanın sırrına, acısına ortak olur musun?’’ diye sordu. Ben de olurum diye cevap verdim. Bunun üzerine babam tekrar konuşmaya başladı ve bu sefer de bana, ‘’Şu duvarda asılı olan nedir, biliyor musun?’’ dedi. Ben de ‘’Bilmiyorum baba, benim bu odaya girmem yasaktı.’’ dedim. Babam da sözlerini şöyle sürdürdü:
‘’Bu gördüğün kitap bir olan Allah'ın Hz. Muhammed'e indirdiği kitaptır oğlum. Bu kitap Akdeniz'in öbür tarafındaki çölde bizim peygamberimize indirildi. Bundan sekiz asır önce dedelerimiz Endülüs'e gelip bu kitabı İspanya'ya taşıdılar. Yıllardır gördüğün El Hamra Sarayı şu an minarelerinde Çan çalan, mihraplarında papazların konuşma yaptığı camiler bunların hepsi bizim oğlum. Ayrıca sen bir Hristiyan değil, Müslümansın. Senin gerçek ismin de Muhammed'dir. Sen Hz. Muhammed'in ümmetindensin. Bizim şimdiye kadar sakladığımız bu sırrı bundan sonra da sen saklayacaksın.’’

O günden sonra diyor Küçük Muhammed, ‘’Yine okula, kiliseye gidiyordum fakat bu sefer El Hamra'nın önünden geçerken burada bir zamanlar okunan ezan seslerini duyar gibi oluyordum. Bambaşka bir ruh haline bürünmüş ve artık bambaşka bir dünyaya ait olmuştum.’’

Yıllar geçer bir gün babası Muhammed'i yine karşısına alır ve ona şunları söyler:
‘’Oğlum artık ben amacıma ulaştım. Sana Endülüs'te yasak olan dinimizi, Kur'an'ı öğrettim. Şimdi de seni Fas'a göndereceğim. Orada dinimizi daha iyi öğreneceksin.’’ Bunun üzerine Muhammed babasının mahalleden bir arkadaşıyla gece vakti gizlice bir kayığa binip Endülüs sokaklarından Fas'a geçer. Orada medreselerde, ilim halkalarında derslere katılır.

Küçük Muhammed zamanla ‘’Endülüslü Alim Muhammed ibni Abdurrahim el Endülüsü'’ye dönüşür.
Elveda Gırnata, elveda Endülüs. İhtişamın ve hüznünle hep kalbimin bir köşesinde olacaksın.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.