Ergenekonla Derin Uzlaşma

Eyüp YILDIRIM

Dünya halklarının büyük çoğunluğu biliyor ki İsrail gayriahlaki ve illegal yöntemlerle vicdana aykırı katliamları yapagelmektedir. Fakat bu algı düzeyi haber kaynağı sadece dört batı kökenli haber ajansı olan batı toplumları için oldukça düşüktü. Liderler düzeyinde ise doğru algıyı geliştirmek neredeyse terörizmi savunmakla eşdeğerdi. Ancak Gazze’de yapılan izahı imkansız çocuk ve kadın katliamı sonrası en büyük tepkiyi Saadet Partisi tarafından düzenlenen milyonluk mitingle Türk halkı gösterdi. Esasında bunda, Türk medyasının bir kısmı gerçekten vicdanı gerekçelerle Gazze katliamını manşetlere taşımasının payı büyüktü. Ama bunun yanı sıra muhalif medyanın da nasıl olsa AKP hükümetinin tepki gösteremeyeceğini düşünerek sıkıştırmak amacıyla gündemde tutmasının da rolü büyüktü. Bu da başbakana zaten siyasi geçmişinde gayet net gördüğü gerçeği, vicdanının sesini Davos’ta dile getirebilmesini mümkün kıldı.

Bu yepyeni bir döneme girdiğimizin göstergesiydi, herkes şaşkındı.

Dünya liderleri şaşkındı, gerçekler suratlarına çarpılmıştı.

Batının eksik ve yanlış bilgilendirilmiş insanları uykudan uyanmışcasına şaşkındı.

Dünya halkları şaşkındı ve sevinçliydi, gerçeğin, adaletin ve vicdanın haykırışını gördüler.

Türkiye halkı da aynı şekilde bu duruşun arkasında durdular.

Malum “dost medya” şaşkındı, Erdoğan, sıkışacağı yerde popülaritesini artırdı, çok şanslıydı bu adam! O yüreğimizi parçalayan Gazze manşetlerini atan medya grubu bu kez, İsrail ne der demeye başladı.

 

Bu yeni durum, hükümet’e güç verdi ve uluslararası algıyı değiştirebilecek güçlerinin farkına vardılar. Bu farkındalıktan sonrası, uluslararası adil algılamanın inşa edilmesi için tutum geliştirme çalışmalarıyla eyleme döküldü. Bu da şimdiye kadar akıttığı kanları, yok edilme korkusuyla açıklayan İsrail’in aslında yok eden taraf olduğunun anlaşılması korkusu sardı. Buna karşı hamleler geliştirmeye başladılar, Türkiye’yi yalnızlaştırmaya çalıştılar fakat yalnızlaşan kendileri oldular.

***

Uluslararası zeminde bu olaylar gerçekleşirken içerde ise Ergenekon yapılanmasıyla bağlantılı olarak Genelkurmay Başkanlığı karargahında hükümeti devirmeye yönelik akıl almaz eylem planı açığa çıktı. Sorumlulara dokunulmadı, bunun yerine ıslak imza tartışmaları öne sürüldü.

***

Doğan Grubunun bu hükümet döneminde ne kadar büyüdüğünü bilmeyen yok. Tam da bu nedenle herkes Doğan grubunun usulsüzlüklerinin ortaya çıkarılmasına hayret etti. Herkes biliyordu, cebinden tek kuruş çıkmadan petrol ofisinden milyar dolar kazandığını, Star tv’yi satın alarak tekelleşmeyi derinleştirdiğini, CNNTürk’e karasal yayın hakkını defalarca denedikten sonra RTÜK’ten geçirdiğini.

Ama kimse hükümetler deviren, başbakanları yanına çağıran bir devin, “dost medya grubunun” üstüne gidileceğini tahmin etmiyordu. Kendileri de etmiyordu, POAŞ’ta olduğu gibi -bir milyar doları aşan verginin cezası silindiği gibi aslını da indirerek 275’e düşürmüşlerdi-  yine bir uzlaşma yoluyla kurtulacağını düşünüyordu. Ta ki kurtuluş şansının kalmadığını artık kabul etmek zorunda kalana kadar.

***

Paralel bir diğer gelişme ise demokratik açılım süreciydi. Burada köşeye sıkışan taraf şüphesiz tasfiye olacağını anlayan PKK’ydı. Her ne kadar barış mesajlarıyla desteklerle başlasalar da başka seçenekleri olmadığı, kendi tabanlarındaki meşruiyetlerini kaybedecekleri korkusu bunu zorunlu kıldığı içindi. Sonrasında, inisiyatifin DTP’ye geçtiği görüntüsüne dayanamayan İmralı’daki, 1999’da “devlete hizmet etmek için işbirliğine hazırım” sözlerini hatırladığımız Apo durumdan “rahatsız”dı.

***

Bu arada dışarıda komşularla “sıfır problem” politikası başarılı bir şekilde devam ediyordu.

İçerde çocuk katliamı yoluyla kaos planlayan cuntacı komutanlardan imzalı “kafes” eylem planı deşifre edildi. AKP’yi devirme planının ıslak imzali orijinali açığa çıktı.

***

Köşeye sıkışan İsrail, batı medyasının prestijli yayın organlarında ama nedense hepsi aynı anda başlayan bir “eksen kayması” tartışması başlattı. Bu tartışma hükümetin dış politikasını “adil algı oluşturma tutumu”ndan, “hayır eksen kayması yok” diye açıklamaları yüzlerce kez tekrarlamak zorunda kaldığı “savunma” pozisyonuna itti.

Köşeye sıkışan cuntacılar, haklı olabilecekleri bir mecra aradılar ve buldular da; geçmiş dönemde kendilerinin kanunsuzca yaptıklarının 20’de biri oranında olsa da dinlemeleri gündeme taşıdılar. Vahşice ve vicdansızca eylemlerin hesabının sorulmasını isteyen hükümet, hayır dinleme sayısı uluslararası standartlarda ve hukuka uygun diyerek tekrarlanan bir başka “savunma” pozisyonu almasına neden oldu.

Köşeye sıkışan Doğan Grubu, yaptıkları usulsüzlüklerin cezaya dönüşmesini engellemek için bir tez bulmakta gecikmedi; medya özgürlüğü tartışmasını uluslararası platformlara taşıdılar ve zaman zaman destek de buldular. Ülkeyi demokratikleştirdiği ile övünen hükümet, doğan grubuna verilen cezanın hukuki olduğunu anlatmaya çalıitığı bir diğer “savunma” pozisyonunda buldu kendini. Sokak şiddetinin kışkırtıcı yayınlarla gösterildiğini en iyi Can Dündar anlattı: “Geçen akşam haberleri lise çağında iki delikanlıyla izledim. Ekran karşısında savaş filmi izler gibi donakaldılar. DTP’nin kapatılmasını protesto edenlerle onlara karşı gelenlerin çatışma görüntüleri, gerilim müziği eşliğinde tekrar tekrar veriliyor, tam bir iç savaş havası yaratılıyordu.  Liseliler, “Neden biri çıkıp müdahale etmiyor?” diye sordu. Bu tür haberciliğin en önemli etkilerinden birinin bu tür sorular sordurmak olduğunu anlattım onlara…”

 

Köşeye sıkışan ve zemin kaybeden PKK ve İmralı, gücünü sınamak istedi ve geçtiğimiz yıl, saçında zehir bulundu yalanını yaydığı gibi bu kez bir başka mazaretle PKK tabanının sokakları ateşe vermesini sağladı. Bu “tapılmanın şehveti” için Kürt halkının celladı olan 17.000 faili meçhulden sorumlu tutulan Ergenekon örgütünün güçlenmesi ve zemin kazanmasını bile görmezden geldi. Bu da DTP’nin inisiyatifini kaybedeceğini görmesiyle tekrar PKK’yla paralel çizgiye gerilemesine yol açtı. Hatta 17 yaşındaki kızımız Serap’ın yakılmasına dahi itiraz edemediler. Tam da bu noktada Anayasa Mahkemesi iki yıl önce açılan kapatma davasını gündeme getirdi. Tartışıldığı gün PKK terörü, kararın açıklanacağı gün de PKK’nın eylemi üstlendiği haberi geldi. Sonuçta DTP kapatıldı, partinin güvercin kanadı hadım edildi. Kamuoyunu tam da açılıma ve demokratikleşmeye ikna ettiğini düşünen hükümet, hem kürt siyasal tabanın, hem de sokakların şiddete bürünmesi dolayısıyla milliyetçi tabanın desteğini kaybetti. Üstelik sokaklardaki şiddete dönüşmüş protestolar provoke edilmeye ve iç çatışmaya dönüşmeye başlamaya yüz tuttu. Bu da hükümeti tam anlamıyla sorumlu kılıyordu.

***

Resmi, bir bütün olarak okumak gerek. Görüldüğü gibi tam bir köşeye sıkışanlar ittifakı yaşandı. Bu ittifak, hükümeti köşeye sıkıştırmayı başaracak mıydı? Ne kadar ileri gidebilirlerdi, vatandaşın eline kurusıkı silah verip bunu para karşılığı doğrultmasını isteyenler, Jitemci bir esnafın keleşle protestocuları taramasını isteyenler, ülkeyi milyonlarca insanın ölümüne yol açacak bir Yugoslavya’nın parçalanması vahşetinin tekrarını göze alıyorlar mıydı AKP’den kurtulmak için?

***

Göze alamadılar mı bilmiyorum. Ya da gerek Dolapdere’de gerek Muş Bulanık’ta olayların provokasyon olduğunun anında açığa çıkması mı engel oldu bilmiyorum. Ama derin bir uzlaşma yaşadığımız gerçek. İki tarafın akil adamlarının bir araya gelip prensip anlaşmaları yaptığı, 6 maddelik bir acil eylem planı açıkladıkları bir tartışma programı izledim.

Tam da sonrasında, Apo, hücresinin rahat olduğunu, eski DTP’lilerin mecliste kalması gerektiğini söyledi.  Bu tavır, sokakta şiddeti durdurdu, siyaseti rahatlattı.

CHP, muhalefetinin dozunu azalttı.

İsrail’in çıkarlarını savunmaya söz veren Axel Springer’in ortağı olduğu, andıçların “Dost Medyası” malum kışkırtıcı tavrını bıraktı.

Gül, İsrail Cumhurbaşkanı ile bir saat görüşme yaptı.

 

Evet dostlar, büyük geçmiş olsun, Türkiye, büyük bir felaketin eşiğinden döndü; barış tüm taraflarca onaylandı. Barış süreci kaldığı yerden devam edecek, ilk adım mahmurdaki BM mülteci kampındaki yasal olarak “sığınmacı” olan vatandaşlarımızın geri dönüşüyle atılacak. Hükümete düşen tüm yasal önlemleri ve gerekli değişiklikleri yapmak olacak.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.