EŞLERİMİZE KARŞI HATALARIMIZ

A.Kerim KARAAĞAÇ

Evlilikte eşlerin bir araya geliş sebebi; Allah(c.c.) ömür verdiği sürece güzel bir birlikteliği sürdürmek, dünya ve ahiret saadetini beraberce kazanmak içindir.

Bu birlikteliği ancak, yeri geldiğinde iki tarafın yapacağı fedakarlıklar koruyacak, kurtaracaktır. Her zaman kendini haklı görüp karşı tarafı suçlamak, hep kendini hatasız bulup, karşı tarafı eleştirmek, hep tecrübeli kendini görüp, diğerlerini beceriksiz olarak nitelemek geçimin önündeki en büyük engellerdir.

Ailede iş bölümünün farkında olmak ve her bireyin kendi vazifesini en güzel bir şekilde yapması, ailedeki biri birlerine olan muhabbeti artıracaktır.      

İlişkinizi içinden çıkılmaz hale getiren, sorunları çözümsüz bırakan bazı söz ve tavırlar, siz farkında olmadan o güzel birlikteliğin katili olacaktır. Burada, beraberliğinizin devamına engel olacak ve sizleri biri birlerinizden koparacak bazı yanlışları hatırlatmamızda fayda olduğuna inanıyorum.

Eleştirilerin dozu

“Zaten bir gün bile olsun beni dinlemedin. Hep bağırıyorsun, beceriksizin tekisin. Beni üzmekten zevk mi alıyorsun? Hiç değişmiyorsun. Bir gün de iyi yanını göremeyecek miyim?” gibi cümleler, çok kırıcı eleştirilerden başka bir şey değildir. Olaya mantıksal açıdan yaklaşırsak; Madem ki, o söylediğiniz gibi yıllardır değişmiyor ve hep aynı, peki sizin durumunuz ne? Yani siz ne kadar değiştiniz? İşe kendinizi değiştirmekle başlarsanız, karşınızdakinin de zarar görmesini de engellemiş olursunuz.

 Oysa; “Beni çok üzdün, hayal kırıklığı yaşadım” gibi bir ifade, duygusal bir mesaj vereceği için ilişkinize olumlu yansıyacaktır.

Haklılık meselesi

İşte evliliğinizi sonlandırabilecek en acımasız cellat! Kendini hep haklı görüp, karşısındaki insanı daima haksız duruma düşürmek, çiftleri yıpratan en travmatik sonlardan biridir. Varsa problem, mutlaka birden fazla haklı ve birden fazla haksız taraf vardır. Problem ne olursa olsun, önce “Ben nerede hata yapıyorum?” diye düşünmemiz gerekir.

Bir arada bulunmanın yükünü sadece karşı tarafa yüklemek, onu gergin ve öfkeli yapacaktır. Bu yüzden işleri ortaklaşa çözümlemeye gayret etmeliyiz. Olaylara vereceğimiz tepkilerde “Sen beni zorluyorsun, bu yüzden öfkeleniyorum” demek yerine, “Bazen seninle birlikteliğimde zorlanıyor ve öfkemi kontrol edemiyorum” tarzında cümleler kurarsanız, sorumluluğu da paylaşmış olursunuz.

Terapist havaları

Bir ilişkiyi uçurumdan aşağıya sürükleyebilecek en yanlış yaklaşımlardan birisi, bilir kişi tavrıdır. Ne kadar tecrübeli olursanız olun, ilişkinize terapist edasıyla yaklaşmayın. Siz, ne kadar tecrübelerinize güvenerek bu ilişkiye yanlış bir yön vermeye çalışırsanız, eşinizin tepkisini de bunun karşısında bulacağınızı bilmeniz gerekir.

İlk günler ve aylarda rol yapmalar ön plandadır. Hatalar görülmez Öyle derler; cicim ayları bitti, geçim ayları başladı. Gene, bu hususta içinde gerçek payı oldukça fazla olan bir hikayecik;

Kadının ayağı taşa takılınca, sevgiliyken; “Ahh canım.. acıdı mı canın? Dur öpeyim de geçsin”

Nişanlıyken;“İyi misin canım… bir şeyin yok değil mi?”

Yeni evliyken;“Canım biraz dikkat etsene”

Beş yıl sonra;“Koca taşı görmüyor musun ya…” 

10 yıl sonra;“Gözün kör mü? Görmüyon mu?”

20 yıl sonra;“Ooha! Kocaman kadın oldun amma, yolda yürümeyi öğrenemedin…..”

Eşinizle yürüteceğiniz heyecanlı ve sevgi dolu bir birliktelik hayatınızın her alanında kendinizi güçlü ve iyi hissetmenizi sağlayacaktır. Bir çok sorun, anlayışın, desteğin, ilgi ve özenin hakim olduğu beraberliklerle aşılacaktır.
Eşiniz hakkında küçük düşürücü ifadeler kullanmaktan ve yorumlar yapmaktan kaçının. Bu konudaki şakacı ve esprili yaklaşımınız bile havayı yumuşatmayabilir...

Maalesef, erkeklerin çoğunda bu tür bir aşağılama mevcut. Fakat hanımların çoğu ise yaşları ilerlese de, merhametten bir şey eksilmemiş, şefkatten hiçbir şey kaybetmemiş ve beylerine karşı o güzel duruşu hep sergilemişlerdir. Allah’ın erkeğe de verdiği o şefkat ve merhameti maalesef, çoğu erkeklerimiz zaman içinde bozuk para gibi harcamışlardır.

Erkeklerin maddi, manevi ve ekonomik rolleri onların aile reisi olmalarını tabii kılmıştır. Her idareci de (bu devlet başkanı da olabilir, aile reisi de) ilahi talimata göre hareket etmek, yönetmek zorundadır. İdare eden veya edilen bu talimatın dışına çıkar, itaatsizlik ederse müeyyide uygulanır.

Nisa suresi 34. Ayette Allahuteala; “Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah’ın kendilerini korumasına karşılık kimse görmese de namuslarını koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öncelikle öğüt veriniz. Devam ederlerse onları yataklarında yalnız bırakın ve bunlarla da yola gelmezlerse dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.”

Buradan şu anlaşılıyor ki; dayağı İslam getirmemiş, aksine onu hafifleterek ortadan kaldırmaya yönelmiştir. Her meselede örneğimiz olan Rasülullah (s.a.v.) hiçbir zaman kadın dövmediği gibi, “ Kadını eşek döver gibi dövüp de günün sonunda onu koynunuza alıp yatmanız olacak şey midir?” buyurarak ümmetini uyarmıştır.

Verilmiş olan o gücü, kuvveti, öfkeyi, Allah’ın emanet olarak gönderdiği eşleri üzerinde deneyenlere Rabbimiz anlayış, idrak nasip eylesin.  

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.