"Ey Dava Adamı Kendine Gel!"

Kemal BOZKURT

Saadet Partisi’nin İstanbul’daki iftarını provoke edip, isyan çıkartacaklarını söyleyen emaili günler öncesinden almıştım. Doğrusu gayesi ilayı kelimetullah olan bir DAVA’ya mensup olduklarını söyleyen bu gurubun, bu mübarek ayda hem de iftar vaktinde böyle nahoş bir iş yapacaklarına inanmamıştım.

 

Yazımı bilerek geciktirdim, hele bir iftar olsun dedim. İftarda olan biteni eminim sizlerde okumuş ve görmüşsünüzdür. Senelerce DAVA DAVA DAVA denildi. Bu nasıl bir davaymışki; her seferinde farklı düşünenler olduğu zaman o kişilere dozu artan oranda fiili ve sözlü saldırıda bulunurlar.

 

Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi Numan Kurtulmuş’u geçen ay hayatımda ilk defa gördüm. Güzel bir tevafuk eseri de bir günde iki defa görüştük. Sabahleyin internet medyası yayın yönetmenleri kahvaltısında Point Otelde birlikteydik. Çok samimi bir ortamda geçen programdan sonra ben Beykoz’daki evimize gideyim dedim. Eve çıkmadan da Yuşa (AS) ın kabrini ziyaret etmek istedim.

 

Tam çıkarkan Numan Bey arabasından indi ve doğru kabre gitti. Ben içeriye girmedim ve korumalara neden çıkmıyor ziyareti bayağı uzadı diye sorduğumda; 'Yasin ve Tebareke’yi okumadan çıkmaz' cevabını aldım.

 

Çıkışta görüştüğümüz Numan Bey’deki tevazuyu, kibarlığı, mütevazılığı bir kez daha gördüm.

Numan Kurtulmuş, bugün gerek medyanın, gerek sivil toplum örgütlerinin ve gerekse diğer rakip partilerin bizzat müşahede ettiği bir şekilde; siyasete resmen seviye getirdi. İktidarı CHP, MHP ve BDP gibi her seferinde kuru kuruya eleştirmedi. Doğru gördüğü icraatlarını (en son anayasa değişikliği, daha önceki one minute çıkışı) destekledi, yanlışları açıklamadan çekinmedi.

 

En son kongrede yaşanan tatsızlıktan sonra; kendisine sorulan her türlü provakatif sorularda bile seviyesini ve vakarını muhafaza ederek ‘hayat sadece politikadan ibaret değildir. Kimse birbirini üzecek ve ilerde pişman olacağı sözleri söylememeli’ dedi ve demeye devam etti.

 

Milli Görüş Davasını Asr-ı Saadete dayandıran ve onun devamıdır diye inanan milyonlarca DAVA adamının bu akşamki iftarda yapılan bu terbiyesizlik karşısında halleri nedir acaba.

 

En başta yıllarca yanında davasına hizmet eden; ancak fikir ayrılığına düşerek ayrılıp parti kuran ve ülkeyi koalisyonusuz 8 yıl yöneten eski talebelerine BİZANS UŞAKLARI diyen ve en sonki kongrede çocukları listeye alınmadı diye Numan Bey’i dışlayan Necmettin Erbakan, Saadet yönetemini yeniden nasıl ele geçiririz diye sevgili Peygamberimize hakaretten tescilli Önder Sav’dan destek alan Şevket Kazan, Kongreyi mahkemeye taşıyarak 40 yıllık Milli Görüş hareketinde görülmemiş bir iş açan Oğuzhan Asiltürk, GİK’in yeterli imza yok diye kongreye gerek olmadığını Anayasa mahkemesine taşımaya hazırlanan Mustafa Kamalak; ve bütün bu olup bitenlere sezsiz kalan Milli Görüş camiasının en efendi politikacısı eski Başkan Recai Kutan, ahir ömrünüzde  böyle bir terbiyesizliği yapanların sizin adınıza ve sizi sevenler ve takip edenler olarak yapan bu kişiler hakkında vakit geçirmeden hemen yarın hatta bu gece ne tür bir açıklama yapacak mısınız gerçekten çok merak ediyorum.

 

Eskiden MHP’deki töre gereği vurdulu kırgılı kongrelere, ve CHP deki bitmek tükenmek bilmeyen hizip kongrelerinde olanlara bu millet alışmıştı. Ancak konuşmalarda biz MANEVIYATÇI bir partiyiz, önce ahlak ve maneviyyat diyen, birkaç yıl öncede kendisini ziyaret eden yakın kurmaylarına ‘hepinizi çok seviyorum, ancak davamı sizden daha çok seviyorum’ diyen sayın Erbakan; acaba hala bu davayı seviyor mu? Yoksa bu DAVA o DAVA değil mi?

 

Sevgili dostlar, Milli Görüş’teki ve onun partisi olan Saadet Partisi’ndeki bütün bu olanlar benim için inanın süpriz değil. Zira biz millet olarak genelde balık hafızalıyızdır. Ancak ben şu mübarek ay hürmetine hem kendisine fatihalar gönderilmek ve hemde alimlerin tartışılmaz üstünlüğünün bir kez daha tescili açısında sizlere çok önemli bir yazıyı hatırlatmak istiyorum.

 

20 yıl önce yazılmış bu yazıyı okuduğunuzda; alimler ile siyasetçilerin farkını bizzat göreceksiniz. Başarılı olmak isteyen, halka ve hakka hizmet etmek isteyen siyasetçilerin de mutlaka hakiki bir mürşite sahip olmasının zorunluluğunu göreceksiniz. (Göremeyenler için söyleyecek bir sözüm olamaz)

 

Evet bahse konu olan yazı İslam Mecmuasının1990 yılının Ocak ayı sayısının BAŞYAZISIDIR.

 

Son söz; önce ahlak ve maneviyyatı prensip edinmiş bir hareketin davası, iftarda baskın yapıp yerli ve yabancı tüm misafirleri tard etmekse ben bu DAVA’da YOKUM.

 

Karşı kıyıdan baki selamlarımla

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (27)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.