Feribottaki Açık Ahlaksızlık

xxx43

Bir okuyucumdan gelen e-maili aşağıda ibretle okuyacak ve eminim derin derin düşüneceksiniz.

Önce birlikte okuyalım, yorumlarımı yazının sonunda bulacaksınız.

(Okuyucumun e-mailinin metnidir:)

Tarih: 10 Mayıs 2012 Perşembe... Konu: 13.30 YALOVA-YENİKAPI seferini yapan feribotta yaşanan ahlaksızlıklar:

Muhterem efendim, öncelikle şaşkınlığımdan, üzüntümden ve heyecanımdan dolayı oluşacak yazım ve ifade hatalarımı şimdiden mâzur görünüz. Yaşım 35'tir.

Sizi her gün MİLLİ GAZETEDEN 15 seneden beri okumaya çalışıyorum.

Medeniyet ve üstün insan ahlakı anlayışınıza tüm kalbimle katılıyorum.

Aşağıda anlatacağım olay belirttiğim tarihte ve yerde, eksiği var, fazlasıyla cereyan etmiştir. Bu duygularımı bir jurnal olarak değerlendirmeyiniz lütfen. Genç bir baba ve sizin ifadenizle "Türkiyeli orta bir Müslüman'ın" kalbî ifadeleri olarak görmenizi istirham ederim.

Şimdiden yazacaklarımdan dolayı üzgün olduğumu belirtirim.

Eşim, yanında 5 yaşındaki oğlumuz olduğu halde Yalova'dan Yenikapı'ya feribotla dönerken ve yüzlerce yolcunun önünde feribot balkonunda bir erkek ve kadın uluorta sevişmeye başlıyor.

Alt alta kucak kucağa her türlü öpüşme ve koklaşma halinde tam bir saate yakın sevişiyor.

Bazı bayanlar bu durumu kendi aralarında kınıyor ve söyleniyor.

Hattâ eşim ve bazı başka bayanlar çocuklarının ayağa kalkmaması ve arkalarını dönmesi İçin çaba gösterip çocuklarını azarlıyor.

Bu arada güvenlik personeli ortalarda yok, olanlar da görmezlikten geliyor.

Artık yolculuğun sonunda feribot iskeleye yaklaşınca insanlar çıkış kapılarına yöneliyor.

Sevişmeye devam eden "insan kılıklı .....lar" en önde ve hâlâ ayakta aynı işe devam ediyor. Erkekler yine suskun ve pervasızca izlerken kadınlar artık yüksek sesle söylenmeye başlıyor. Güvenlik görevlisi duyuyor bir sevişenlere, bir de söylenen kadınlara ve olayı gören küçücük çocuklara bakıyor.

Eşim düşünüyor ki, güvenlik müdahale edecek. Ama ne gezer, izlemeye devam ediyor.

Tam feribot iskeleye yanaşmaya başlıyor ayakta 7-10 dakika kadar daha devam eden bu olay karşısında eşim güvenliği uyarıyor.

- Çocuklar ve aileler var, ayıptır günahtır, müdahale edin diyor.

Güvenlik: Hanımefendi yasalar böyle, ben bir şey yapamam diyor.

Ayrıca 'Ben ahlak polisi miyim, beğenmiyorsanız binmeyin feribota' diyor.

Kadınlar durumu ayıplıyor.

Eşim artık patlıyor hemen 6-7 metre önünde hala sevişen çifte bağırmaya başlıyor.

Bu arada belki de sevişenlerin arkadaşı olan başka bir bayan ve yaşlıca bir erkek:

"Ülkede özgürlük var yasalar böyle, bakma kardeşim, artık alışın bunlara, çağdaş olun..." anlamına gelecek cümlelerle eşime çıkışıyor.

Bu arada iskeleye yanaşıldığından yolcular iniyorlar ve eşim de iniyor.

Ben onları 14.50' de karşıladığım zaman eşim üzgün ve ağlamaklı idi, bazı bayanlar yanımıza gelip eşimi tebrik ettiler. Ben o anda hayırdır dedim. Bana olup bitenleri anlattı.

Ben hemen İDO'yu aradım, Nuray adında bir bayan şikayetimi aldı, bu çok önemli bir durum diyerek hemen yetkili âmirlerine bildirip 30 dakika içinde bana döneceklerini bildirdi. Aradan bir saat geçmesine rağmen dönülmeyince bir daha aynı numarayı aradım yetkili birini istedim. Müşteri ilişkileri müdiresi olduğunu söyleyen bir başka bayan, (adı: sanırım Yılmaz veya Yüksel ) kaptana ulaşamadıklarını, hemen döneceğini, beklememi ifade edince sert bir şekilde uyardım ve "Kaptan iskelede ama siz bir saat oldu hâlâ dönmediniz" dedim. Bana ilgileneceklerini söyleyip telefonu kapattı.

Güvenliğin insanlık dışı ifadelerinden ('ben ahlak polisi miyim, beğenmiyorsanız binmeyin feribota') dolayı sorgulanmasını ne gerekiyorsa yapılmasını istedim. Şu anda saat 18.00 ve hâlâ ne arayan ne soran var.

Şimdi soruyorum:

1- İDO da sigara içmek yasak, herkesin arasında sevişmek serbest mi?

2- Evcil hayvanlar bile kafeste veya kargo bölümünde taşınırken insan kılıklı hayvanlara uluorta sevişmek hakkı mı tanınıyor?

3-Tepkisizce olayı izleyenler acaba kendi karı ve kızlarının da herkesin arasında sevişmesine böyle umursamazca göz yumarlar mı?

4-Bilgi çağında iskeledeki kaptana ulaşmak bu kadar zor mu?

5- İDO'nun idarecilerinin mezhepleri bu kadar geniş mi?

6-Çalışan personelinize hizmet içi eğitim olarak ne veriyorsunuz?

7- Orta bir Müslüman Türkiyeli vatandaş, sırf kanun serbest etti diye toplu ulaşım araçlarındaki ahlaksızlıklar yüzünden yolculuk yapamayacak mı?

8- Beş yaşındaki çocuklarımız ve gençlerimiz daha ne kadar ifsat edilecek?

9- Çağdaşlık ölçüsü sevişmek mi?

İdarecilerimize seslenmek istiyorum: Ben ve ailem sizlerin kanunlarına ve ahlak anlayışlarınıza göre çağdaş değilim ve böyle çağdaş olmayacağım. Bu ne biçim çağdaşlıktır? ALLAH ıslah etsin!.. BU GİDİŞ NEREYE. İmza: Murat GÜL

Yorumum:

Hatırlıyor musunuz, kısa bir müddet önce Bursa Emniyet Müdürü feryat etmiş, geceleri Kültür Park bir fuhuş yuvasına döndü, her çalının dibinde sevişenler var, kanunlar müsait olmadığı için bir şey yapamıyoruz... demişti.

Maalesef ahlak gün geçtikçe hızla bozuluyor.

İstanbul'da Sultanahmet Camii'ne turist ziyaretçilerin bol olduğu bir zamanda geliniz ve rezaleti bizzat gözlerinizle görünüz.

Yine İstanbul'da sokaklarda, caddelerde, meydanlarda, otobüslerde, tramvaylarda en ufak bir utanma, iffet ve hayâ endişesi duymadan öpüşenler, birbirine sarılanlar görülüyor.

Geçen sene bir otobüs şoförü, vasıtasındaki iki gence "Burası toplu taşıma vasıtasıdır, sevişme yeri" değildir" dediği için saldırıya uğradı ve medya tarafından linç edildiydi.

İstanbul'un birçok yeri akşam karanlığından sonra açık fuhuş pazarına dönüşüyor.

Çağdaş gazeteler ve televizyonlar müstehcen yayın yapmakta birbiriyle yarış etmektedir.

Gün geçmiyor ki, gazetelerde "fuhuş yapan yabancı uyruklu kadınlar yakalandı" gibisinden haberler görmeyelim. Yakalananlar bilemediniz beş on kişi, yakala(na)mayanlar binlerce.

Bedbaht koca karısını aşığı ile yakalıyor, Emniyete koşuyor, aldığı cevap şu: Zina kanunlarımıza göre suç değildir, bizim yapacak bir şeyimiz yoktur, isterseniz gidin boşanma davası açın.

Yahu bu memlekette Ebedî Şef M. Kemal Paşa zamanında, Millî Şef İsmet Paşa zamanında, Celal Bayar zamanında, Org. Cemal Gürsel zamanında, 12 Mart darbesinde, 12 Eylül Kenan Evren darbesinde, Kemalist vesayet rejimlerinde bile zina suçtu.

Şer'î nikah hâlâ suç ama nikahsız birlikte yaşamak, çocuk yapmak suç değil.

Karı birçok erkekle düşüp kalkıyor, gebe kalıyor, çocuk doğuruyor, çocuğun kimden olduğu belli değil. Buna göz yumuluyor, nüfusa kaydediliyor ama Allahın emri, Resulün Sünneti üzerine önce şer'î nikah yapmak suç.

1960'lı yıllarda bu memlekette bir kadın ile bir erkek ellerinde nikah cüzdanı olmadan bir otelde kalamıyordu. Maşaallah şimdi çok ilerledik. Nikah cüzdanı soranı tutuklarlar alimallah.

Açık konuşayım:

Bendeniz bir Müslüman olarak bu gidişi, bu durumu hiç iyi görmüyorum, çok ama çok kötü görüyorum.

Türkiye Müslüman bir ülkedir, bu kadar ahlaksızlığı ve iffetsizliği kaldırmaz, toplum çöker.

Ahlak, namus, iffet, açıkta seks konusunda AB standart ve normlarıyla İslam normları asla uyuşmaz.

Memlekete turist gelsin ama ülkemizin ve halkımızın ahlakını bozmasınlar.

Maldiv gibi Müslüman ülkelere de turist geliyor, lakın orada turistler turistik bölgelerde ağırlanıyor, halkın ahlakını bozmalarına imkan ve fırsat tanınmıyor.

Talebim:

Ceza Kanununa zina sucu tekrar konulmalıdır.

Açık alanlarda sevişmek yasaklanmalıdır.

Geceleyin parklarda, çalı diplerinde cinsel ilişki yasaklanmalıdır.

İslam dininde insanların gizli ayıp ve günahları araştırılmaz, özel hayatlarına karışılmaz ama açıkta yapılan fısk, fücur ve ahlaksızlığa da izin verilmez.

Böyle giderse ülke modern bir Sodom Gomore'ye dönecek ve başımıza azap inecektir.

Evet haber veriyorum ve uyarıyorum: Zelzelelerden, afetlerden, sellerden, denizlerin kıyıları vurmasından, yer çökmelerinden, salgın hastalıklardan, iğtişaşlardan, ihtilallerden, çeşit çeşit terörlerden, denizin yanmasından, bir kısım halkın çıldırmasından, gök yer ve deniz afetlerinden korkalım.

Darbenin, afetin, sillenin, "sayhanın" nereden, nasıl ve ne zaman geleceği belli olmaz.

Son sözüm Müslümanlaradır:

Bütün bu kötülükler, ahlaksızlıklar, çirkinlikler, fitne ve fesatlar, cehrî fısk ve fücurlar sizin topluca emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmamanızdan ileri gelmektedir. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmayan Müslüman bir toplumun başına azap ineceğini haber vermiştir.

Ey Müslümanlar!.. Öyle bir musibetten korkunuz ki, o sizin sadece kötülerinizin tepesine inmez, genel gelir, kurunun yanında yaş da yanar.

Müslümanlar!.. Sizi, yasalar dahilinde medenîce protesto etmeye, mahalle baskısı yapmaya davet ediyorum.

İlgili makamlara milyonlarca e-mail, dilekçe gönderilmelidir.

Üslup sert olabilir ama kesinlikle hakaretâmiz üslup kullanılmamalıdır.

Sokaklarda, meydanlarda, parklarda sevişenlerin bir kısmının, bu işi provokasyon için yaptıklarından şüpheleniyorum.

Milyonlarca dindar, ahlaklı, iffetli halkı çileden çıkartan bu gibi hareketleri toplumsal barışı dinamitlemektedir.

Hürriyetin de sınırları vardır.

Bu gibi ahlaksızlıkları Musevîlik ve Hıristiyanlık da kabul etmez.

Eskiden Avrupa'da da böyle açık ahlaksızlık yoktu.

Medenî, vicdanlı, âdil bir dinsiz; dindar çoğunluğu üzmemek için açıkta böyle terbiyesizlikler yapmaz.

Allah cümlemize, hem idare edenlere, hem de edilenlere akıl, fikir, sağduyu, hikmet, vicdan nasip eylesin.

Çok geç kalmadan vazifelerimizi yapalım.

(Not: Feribot güvenlik memurlarına "Açıkta uluorta sevişenlere sakın müdahale etmeyiniz, sakın onların açıkta sevişme özgürlüğünü kısıtlamayınız, bırakınız istedikleri gibi birbirlerine sarılsınlar, kucaklaşsınlar, öpüşüp koklaşsınlar..." talimatı verildiği anlaşılmaktadır. Demek ki, AB üyesi olmadan AB'lileşmişiz. Bu ne terakki!..)