Kırk yılı aşkın hekimlik hayatımda, mesleğine tutkuyla bağlı, insanlığa adanmış birçok doktor tanıdım. Kimisi bilimsel başarılarıyla, kimisi ise zor koşullarda bile meslek etiğinden taviz vermeyen duruşlarıyla gönlümde taht kurdu.
Ancak hiçbirinin hikâyesi, Gazze’de yaşanan insanlık dramının ortasında, enkazların arasında, beyaz önlüğüyle İsrail tanklarının karşısına dimdik çıkan Dr. Hussam Abu Safiya kadar derin iz bırakmadı.
Savaşın Ortasında Bir Hayat Kurtarma Mücadelesi
Dr. Hussam Abu Safiya, Gazze’nin kuzeyindeki Kemal Advan Hastanesi’nin başhekimi ve aynı zamanda bir çocuk doktoruydu. Onun adı, sadece tıbbi bilgisiyle değil, savaşın en karanlık anlarında bile insan hayatını kurtarma azmiyle anılır oldu.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında, hastanesi bombalandı, oğlu hayatını kaybetti, ilaç ve tıbbi malzeme girişine izin verilmedi. Ancak tüm bu acılara rağmen Dr. Abu Safiya, görevini bırakmadı. Yaralı çocukların, kadınların, yaşlıların yardımına koşmaya devam etti.
27 Aralık 2024: Sessizliğe Gömülen Bir Ses
Bu fedakârlık dolu yolculuk, 27 Aralık 2024’te dramatik bir şekilde kesintiye uğradı. İsrail güçleri, Kemal Advan Hastanesi’ne baskın düzenledi ve Dr. Abu Safiya’yı, hastaları ve sağlık çalışanlarıyla birlikte gözaltına aldı.
O günden bu yana kendisinden haber alınamıyor. Uluslararası Af Örgütü ve diğer insan hakları kuruluşları, Dr. Abu Safiya’nın işkenceye maruz kaldığını ve keyfi olarak alıkonulduğunu bildiriyor.
Uluslararası Hukukun Ayaklar Altına Alınışı
Cenevre Sözleşmeleri, savaş zamanlarında sağlık çalışanlarının ve hastanelerin dokunulmazlığını açıkça garanti altına alır. Ancak Gazze’de bu kurallar sistematik olarak ihlal ediliyor. Dr. Abu Safiya gibi yaklaşık 90 sağlık çalışanı daha, görev başındayken gözaltına alındı. Beş sağlık çalışanı cezaevinde hayatını kaybetti; diğerleri ise kötü muameleye maruz kaldı.
Bir Doktoru Susturmak, Yüzlerce Hayatı Susturmaktır
Kemal Advan Hastanesi, baskın sonrası hizmet veremez hale geldi. Bu durum, Gazze’nin kuzeyinde sağlık sisteminin çökmesine neden oldu. Binlerce yaralı çocuk, kadın ve yaşlı, hayatta kalmak için sağlık çalışanlarına muhtaç. Ancak bu kahramanlar özgür değilse, tedavi de mümkün değil.
Bugün dünya liderleri ateşkesi takip ediyor, her gün Siyo-Nazi İsrail’in ateşkes ihlallerini ve savaş suçlarını tartışıyor. Ancak ateşkesin ötesinde, insanlık vicdanını ilgilendiren bir gerçek daha var: Savaşta bile sivillerin, çocukların, kadınların, sağlık çalışanlarının hedef alınması, sadece uluslararası hukukun değil, insanlığın da ihlalidir.
Bir Vicdan Çağrısı
Dünyanın dört bir yanındaki doktorlar, Dr. Abu Safiya ve sağlık çalışanlarının özgürlüğü için seslerini yükseltiyor. Çünkü biliyorlar ki, bir doktoru ve sağlık mensubunu susturmak, yaralı ve tedavi bekleyen yüzlerce hayatı kaybetmek demektir.
Sağlık çalışanlarının hedef alınması, Cenevre Sözleşmeleri’ne açıkça aykırıdır ve bu tür eylemler savaş suçu kapsamına girer. Gazze’de yaşananlar, sadece bir insan hakları ihlali değil; aynı zamanda sağlık sisteminin çöküşünü hızlandıran, binlerce yaralı sivilin tedaviye erişimini imkânsız hale getiren bir insanlık krizidir.
Bu nedenle Türkiye’deki tüm sivil toplum kuruluşlarına, özellikle sağlık alanında faaliyet gösteren yapılara çağrımdır:
Dr. Abu Safiya’nın hikâyesi tüm insanlığın vicdanının sınavıdır. Bu sınavda sessiz kalmak, suça ortak olmak demektir.
Dr. Abu Safiya’nın mesleğine olan sarsılmaz bağlılığına, en zor şartlarda bile hastalarını tedavi etme azmine sahip çıkın. Onun fedakârlığı, hekimlik ve insanlık onurunun bir yansımasıdır.
Dr. Abu Safiya, tüm dünyanın tıp camiası için bir ilham kaynağıdır. Bu nedenle, uluslararası bir tıp kahramanı olarak tanınmalı ve Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmelidir. Ancak bu onurlandırmadan önce, en temel adım atılmalı: O, derhal serbest bırakılmalı ve yeniden hastalarının başına dönmelidir.