GÖNÜLLER SULTANI MEVLÂNA

Ahmet Müfit KUTLU

B.

 

GÖNÜLLER  SULTANI MEVLÂNA

(1207-1273)

 

 

 

“ Bu âlem bir satranç tahtasıdır ; piyonu öyle sür ki 700 sene sonra “Şah !” diyebilsin . “

 

Hazreti Mevlâna , kainatın sahibine ulaşacak piyonun “sevgi” olduğunu biliyordu .

 Gönlü , Allah , Peygamber ve insan sevgisi ile dopdolu yaşadı .

 

Ölüm gerçeğini “ Şeb-i Arus “ Sevgiliye kavuşma gecesi olarak kabul ediyordu . Oynadığı gönül satrancında aşk piyonunu  öyle sürdü ki hakikate ulaşıp Şah’ını buldu .

 

Hazreti Mevlâna dönemi , 13. yüzyıl  Anadolu Müslümanlarının hüzün dönemidir . Batı’dan gelen Haçlı sürülerinin , Doğudan gelen Moğol çapulcularının kan, zulüm ve enkaz bıraktıkları bir vatan toprağında Mevlâna , şifa dağıtan bir gönül doktoru olarak yeniden doğmuştur .

 

Ondaki sevgi aşka dönüşmüş , olayların ardındaki gerçekleri görmüş , hikmete yapışmış , Allah’a ve insanlara dost olarak yaşamıştır .

 

Büyük eseri Mesnevi’de :

 

“ Dinle neyden kim hikayet etmede “

“ Ayrılıklardan şikayet etmede “

 

Diyerek başlar .

 Şems-i Tebrizi isimli arkadaşı ile üç yıl süren gönül dostluğu aynı frekansta buluşan , zaman ve mekân tanımayan bir dünyaya taşımıştır Mevlâna’yı .

Bir gün yanına gelen bir zat , “ Üstadım , müzik bana Cennet kapılarının sesi gibi geliyor “ deyince Mevlana gülümser : “ Doğru, ; ancak biliyor musun o ses , kapının açılırken değil kapanırken çıkardığı sestir .”

Hayatı boyunca raks etmemiştir . Bir musiki aleti çalmamıştır . Günümüzde müze haline getirilen türbede sergilenen ney , kemençe , tambur , rübab , kudüm , keman ve ud’un en eskisi 1945 tarihlidir .

 

“ Dostlar sıkılmasın diye şiir söylerim . Ehl-i dünya oynar durur ; bunu sema sanır . “ der Mevlâna .

 

“ Gel …Gel …Her kim olursan ol yine gel . “

“ Müşriklerden , putperestlerden , Mecusilerden de olsan gel “

“ Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir .”

“ Tövbeni yüz kere bozmuş olsan da yine gel . “

 

Hazreti Mevlâna çağırdığı dergâhın Kur’an  yolu , Rahmet  kapısı pişmanlık kapısı olduğunu her vesileyle ifade ederek

kendini istismar edenlere sitem etmiş :

 

“ Men bende-i Kur’an’em , eğer can darem “

“ Men hak-i reh –i Muhammed muhtarem .”

“ Eğer nakl küned cüzin kes ez güftarem .”

“ Bizarem ezü ve zan sühun bizarem .”

 

“Ben sağ olduğum sürece , Kur’an’ın kölesiyim .”

“ Ben Muhammed’in (sav) ayağının tozuyum .”

“ Kim benim sözümden gayrisini naklederse “

“ Ondan da bizarım (rahatsızım) , o sözlerden de bizarım . “

 

Ölümün yakınlaştığını , kendi ifadesiyle “şeb-i arus “ düğün gecesinin yakınlaştığını hissettikçe sevinci artar . Hüsameddin Çelebi’yi yerine vekil bırakır . “ Cenaze namazımı Hoca’m ( Sadreddin Konevi )  kıldırsın “ diye vasiyet eder.

Ölüm halleri başladığında Konya’da yer sarsıntıları başlar . Bazı evler hasar görür . Herkes korkuya kapılır . “ Zavallı toprak , şöyle bir lokma istiyor . “ diye mırıldanarak talebelerine döner : “ Sizlere , açıkta söylemeyi , gizlide  yüce Allah’tan korkmayı , az yemeyi , az uyumayı , az söylemeyi , günahlardan çekinmeyi , oruç ve namaza devam etmeyi , şehvetten kaçmayı , halkın cefasına dayanmayı , sefihlerden uzak durmayı , sâlihlerle birlikte olmayı vasiyet ediyorum . “

O sırada yatmakta olan Mevlâna’nın yanı başında temiz yüzlü biri belirir . Hüsameddin Çelebi : “ Affedersiniz ; tanıyamadım da !... “  deyince bilinmeyen misafir dostça gülümser : “ Ben Azral’im . “

 

Mevlana Hazretleri sevinç içinde “ Haydi , der ; bir an önce canımı al ! Beni Rabbime kavuştur . “

 

Cenazesinde Müslim ,gayrimüslim bütün Konyalılar hazır bulunur .( 17Aralık1273)

Cenaze namazını hocası Sadreddin Konevi Hazretleri kıldırır . Daha sonra Hoca’nın namaz sırasında neden bir süre duraksadığını sorarlar .

Hoca “ Biz kimiz ki ; O’nun namazını Efendimiz (sav) kıldırdı , melekler saf tuttu .”  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.