GÖNÜLLERE SESLENMEK...

İnci KAYAR

Yazıma başlamadan;

Başta Sayın Kemal Bozkurt Beyefendi'ye ve saygıdeğer ailesinin daha sonrasında Saygıdeğer Köşe Yazarı Komşu arkadaşlarımın ve büyüklerimin ve kıymetli zamanlarını yazımı okumak için ayıran beni yorumlarıyla ve okumalarıyla ihya eden sevgili kamuoyuna beni bilen bilmeyen herkese sesimizin kalemimizin ulaştığı diyarlara selam ve sevgilerimi yollarken her birinizin ayrı ayrı saygıdeğer şahsınız ve saygıdeğer ailelerinizin şahsım ve ailem olarak canı gönülden mübarek kurban bayramınızı kutluyoruz saygı ve hürmetlerimle.Biz sevdiğimiz olsun ya da olmasın genellikle Peygamber Efendimizin sembolü olan o özel o kutsal çiçeğin adıyla sesleniriz. Evet Gülüm deriz ki  ortam sıcacık oluversin diye yine Gülüm deriz ki  ortamda gül bahçelerinin kokuları dolsun bizi dinginleştirsin diye yine ama yine Gülüm deriz ki ruhlarımız Peygamber Efendimizin şefaati ve nuru ile dolsun diyedir. Ama geçenlerde bir yerde bir yorum okudum ve inanın çok garipsedim. Yorum ne miydi? Ben diyordu birey “Bana biri gülüm dediğinde onun kültürünü düşük görüyorum bana biri gülüm dediğinde ondan soğuyorum nefret ediyorum” diyordu. Neden böyle düşünüyordu ki kendi kendime düşündüm bir cevap alamadım. Halbuki yukarıda da bahsettiğim gibi Gülüm kelimesi bana sadece ve sadece Peygamber Efendimizin varlığını hissettirir bir laobalileşme ya da düşük kültürü asla göstermez. Kalpten gelen bir Gülüm ifadesi karşı tarafa o kadar güzel o kadar iyi gelir ki anlatılamaz o.

Bir ortam düşünelim neredeyse bir tartışma çıkacak işte o anda dilimizden çıkan her söz kıvılcımı aleve çevirebilecek boyuta gelecektir. Karşıdakiler sizi anlamamakta ısrarlıdır bu durumda Ebu Davut der ki; Haklı da olsa tartışmayı terk eden kişiye cennetin kenarında bir ev verileceğine kefilim.

Her zamanda susalım demek istemiyorum burada. Ama tartışma; insanları kine, gaflete ve şeytanın hakimiyetine götürür. Bizi kışkırtmaya çalışana, bize kem sözle gelene, Rabbimin Kelamıyla verilecek cevaplar hem bizim hem de karşımızdakinin doğru yolu görmesine ve şeytanın uzaklaşmasını sağlayacaktır. Bu asla ama asla islamı, inancı alet etmek değildir. Her yerde inanan kullar için bir reçetedir Rabbimin Kelamının ortamı sakinleştirdiği. Sonrasında da ifadelerimiz ve uslubumuzun kontrolüdür. Biz ki topraktan gelip toprağa gidecek ve sonunda Rabbine ulaşacak kullar isek genellikle tartışma ve kavgalarda kalp kırmak, öç almak gayesinin dışında uzağında olmalıyız.

Aslında her gönül tertemizdir, aslında her yaradanın hamurunun işlenmesi pırıl pırıl ve mayası sağlamdır. Ne zaman bozulur peki bu maya dünya hırsıyla dünya zevkiyle ve dünya hevesiyle dolduğu zaman. Paradır tatlıdır, kıyafettir farklı gösterir kişiyi, arabadır dünyayı kumanda ettirdiği yönünde yanıltır insanı direksiyona geçince hele ki araba son modelse işte o zaman dünyanın pırıltılarıdır gözünü ve ruhunu kapatan hele ki bir de yanında fahiş fiyatlı bir villa varsa işte o tertemiz hamur bozulur. İşte para ve eşya kulu tahakkümü altına alır herşeyi unutturur gözlerine mil çeker sanki. İşte o zaman kul diğer bir kulu kendi kölesi görür unutur o manevi güzellikleri onu boğar maddiyat. Gülü unutur, laleyi unutur, hikmetleri unutur parayla her işi gördüğünden güzel dillileri bile parayla elde eder. Ne acıdır ne yazıktır bu durumda olmak. Ne acıdır onu gül bahçesinde gezdirecek gerçek anlamda dostu olmaması çevresi olmaması. Ne yazıktır ona gülüm diyecek ona huşu içinde maneviyatı hatırlatacak birnin olmaması yanında ya da anahtarla kilitlediği maddiyata mahkum ettiği kalbini anahtarı kaybedip de maneviyata açamaması. Ne acıdır paranın şanın şöhretin insan canından önemli duruma gelinmesi. Parayı, mal varlığını yönetmekten aciz olup da paraya mala kendini yönettirmek ne acıdır. Gönülden gelen nur dolu kul sevgisini unutmak pahasına değerleri sevgileri sevdaları görememek unutmak ne acıdır. Ne acıdır kendini ulaşılmaz görme şaşırmışlığına düşmek ne acıdır gönlünde leke iken bu kem düşünce, onaramamak o küçücük lekeyi kontrol edememek ne acıdır candan ama içten birbirimize sarılamamak birbirimizin yüzüne bakamamak. Canım derken bile gülüm derken bile hesaplar peşinde olmak ne acıdır. Gülüm derken kültürsüzleştiğini düşünmek ne acıdır.

İnadına sevmek, inadına kalbimizi doğduğumuz andaki saflığında tutmak inadına gül bahseinde lale bahçesinde dikeni de olsa ona dokunmak sarılmak için inadına yaşamak ne güzel bir huzurdur ne güzel bir huşudur.

Gönüllere seslenen diller için ...

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.