Halkımızın Bir kısmı Çok Saf

xxx43

Şu son bal rezaleti, halkımızın bir kısmının ne kadar saf ve aldatılmaya yatkın olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Bazıları var ki, bedava bir mezar bulsalar, içine girip örtün üstümü diyecek kadar ucuzluk ve kelepir meraklısıdır.

Kilosu 20 liraya gerçek, doğal, sağlıklı, halis bal olur mu? Kesinlikle olmaz. Peki, ucuz diye sahte balları kapış kapış satın alanlarda hiç akıl yok mudur?

Sadece balda değil, halkımız her konuda aldatılıyor, tokatlanıyor, dolandırılıyor.

Devletin ve belediyelerin vazifesi halkı aldatılmaktan korumaktır.

Almanya'da ve diğer medenî ülkelerin gazetelerinde, tv'lerinde böyle ucuz bal reklamları yapılsaydı, en geç bir hafta içinde ilgili makamlar araştırmalara başlar, nümune alıp tahlil ettirir ve sahtekarların çanlarına pek kısa bir zaman dilimi içinde ot tıkardı.

Bizde bir sene boyunca bangır bangır reklamlar yapıldı, muazzam miktarda mısır şurubundan yapılmış sahte bal satıldı, bunları yiyenler sağlıklarından oldu, açıkgözler büyük miktarda haram para kazandı ve ondan sonra skandal patlak verdi.

Zaman zaman medya haber verir: Filan ülkeye gönderilen mandalinalar iade edildi... Falan ülke kuru kayısılarımızı geri gönderdi... Feşmekan ülke domateslerimizi kabul etmedi...

Niçin? Çünkü bizde gıda maddelerine aşırı miktarda kimyevî madde katılmaktadır.

Kanunlarımız, tüzüklerimiz bu aşırılıkları yasaklamıyor mu? Yasaklıyor ama kim okur, kim dinler varak-ı mihr-i vefayı...

Yaz mevsimi gelecek, kavurucu sıcaklarda büyük miktarda su tüketimi olacak. Peki piyasada satılan bütün sular kanunlara, nizamlara uygun mudur? Bunların sıkı şekilde tahlili, denetimi yapılmakta mıdır? Maalesef...

Çok beğendiğim bir su vardı, her içtiğimde "Yahu bu ne nefis su, şeker gibi tadı var" diyordum. Sonra, su işlerinden anlayan bir dostum o suyun içinde çok az miktarda şeker katıldığını söyleyince ayaklarım suya değdiydi.

Bir sene kadar önce İstanbulun tarihî bir semtindeki bir esnaf lokantasında döner yemiştim. Tadı bana acayip gelmişti. Sonra öğrendim ki, ucuza mal olsun diye içine bol miktarda soya unu karıştırıyorlarmış. Hem de genetiği (soyu) bozuk zehirli soyaların ununu.

Simitlerin de tadı değişti. İthal malı susamlar çok ucuzmuş ama genetiğiyle oynanmış zararlı ürünlermiş.

Bazı sütler hakkında da çok acayip şeyler söyleniyor.

Geçen sene yazmıştım. İran'dan kullanma tarihi geçmiş çayları çok ucuza alıp burada harman yapıyorlarmış.

Bozuk, kimyalı, aromalı, koruyucu maddeli, boyalı gıda maddeleri ve meşrubat üretiliyor ve nice firma zengin oluyor. Milyonlarca halk sağlığını yitiriyor. İlaç firmaları bundan gayet memnun.

İnternetten "Hakiki diye aldığı balın yüzde 54'ü şeker çıktı" başlığıyla arayın ve haberini okuyun. Samsun'da öğretmenlik yapan Salih Osman İmamoğlu isimli vatandaşımız reklamı yapılan ucuz ballardan sipariş etmiş. Gelen balları noter aracılığıyla tahlil ettirmiş. Netice: Satın aldığı ballarda, en fazla yüzde 7 olması gereken şeker miktarı yüzde 54 çıkmış!..

Medenî ülkelerde, balda hiç şeker olmaması gerekir ama bizimkiler yüzde yediye kadar tolerans göstermişler, öyle yönetmelik yapmışlar.

Bu sahte balın hiç olmazsa yüzde 46'sı balmış... Bir de yüzde yüzü mısır şurubu, boya, musluk suyu ve aroma olan ucuz harika ballarımız var.

Öğretmen Salih Osman beyi tebrik ediyorum. Hayli yoruldu, epey masraf yaptı ve sahtekarlığı belgeledi.

Peki domuzlu, eşek etli, tavuk döküntülü, soya unlu bozuk sucuklarla, sosislerle kim meşgul olacak?

Doğrusu, başta belediyeler olmak üzere sorumlu kurumların çok büyük vebali var.

Vatandaş evinde iskele kurup sıva, badana, boya işleri yapsa hemen haberdar olan belediyelerimiz her nedense sahte ballar, domuzlu sucuklar, merdiven altı mâmuller, boyalı ekmekler konusunda işi pek ağırdan alıyor.

Halkımızın bugünkü saflığı, dolandırılmaya ve aldatılmaya müsait oluşu gerçekten dehşet verici boyutlardadır.

Keşke gazetelerde, tv'lerde haftada iki gün, çok ilgi çekici tüketiciyi koruma programları yapılsa...

Sanırım yapılmaz. Çünkü aldatanlar sonra reklam vermezler...

Saf vatandaşa: Ucuz balın üzerine atladın ama o da bal değişmiş.

Böyle sahte balı kilosu 20'liradan almak çok büyük bir ahmaklıktır.

Al evine on kilo mısır şurubu. Karıştır içine bir miktar bal boyası, biraz da kimyevî bal aroması. Al sana kilosu iki liraya mal olan bal. Ye kaşık kaşık. Şifa olsun!

Böyle yalancı balın kilosunu 20 lira verilir mi?

Biz bu saflık ve enayilikte devam edersek, daha nice ballar yer, zokalar yutarız.

(Otuz yıl kadar önce duymuştum: Almanyada uzakdoğudan ithal edilen ginseng'li maddelerin fiyatı pek ucuzlamış. Alman resmî makamları hemen Kore'ye ve diğer birkaç ülkeye müfettiş göndermişler, bu ucuzluğun altında bir çapanoğlu, bir sahtekarlık var mı diye araştırtmışlar...)

*(İkinci yazı)

Kısa Sözler

* Hem nefs-i emmâresini tatmin edecek, hem köşeyi dönüp zengin olacak, hem ün kazanacak, hem alkış toplayacak, hem lüks ve israflı bir hayat sürecek, hem de ihlasla hizmet edecek... Bendeniz bu duaya âmin demem.

* Bir kısım faizciler ve ribacılar kelime oyunlarıyla haramı helal yapmak istiyor. Neymiş efendim, faiz değilmiş kârmış... Sevsinler... Sevgili Müslümanlar, birkaç kuruşluk dünya menfaati için böyle tuzaklara düşüp âhiretinizi berbat etmeyiniz... Faiz ve riba şüphesi olan bütün muamelelerden kaçınınız.

* Oğlunu kızını on iki yıl boyunca bin bir zahmet ve masraf ile okuttun, lise mezunu ettin ama yavrun edebî ve yazılı zengin kültür Türkçesini öğrenemedi. Ne anladım ben bu tahsilden. Üç yüz kelimelik sokak çarşı pazar iletişim Türkçesi okula gitmeden de öğrenilir.

* Televizyonun birinde yarışmada sormuşlar; "Büyük Millet Meclisi'nin öteki ismi Danıştay mıdır, Sayıştay m?" Yarışmacı kızın biri bu çetin soruya pek şaşmış, "Oh my God!" diye haykırmış ve bayılmış. Zavallı Türkiye...

* Üzerinden bir ay geçti mi, hani Adana'da 26 yaşında çaresiz ve parasız bir kadıncağız iki çocuğunu yetim bırakarak intihar etmişti. Biz Müslümanlar zekatlarımızı Kur'ana, Sünnete, Şeriata, fıkha göre vermiş olsaydık o kadıncağız intihar etmemiş olacaktı. Zekatları haksız şekilde toplayanlar bu intihar hadisesinden ibret aldılar mı, vicdanları sızladı mı? Ne gezer...

* Bir din sömürücüsüne: Sen karı satanlardan, haydutlardan, yol kesen eşkıyadan, uyuşturucu satanlardan daha sefil ve alçaksın!..

* Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) bir hadîs-i şerifinde "İstanbul'u feth edecek kumandan ne iyi bir kumandandır" diyerek Fatih Sultan Mehmed Han'ı tebrik edip müjdelemiştir. Fatih, itikatta Mâturidî idi. Bu hadîs, Ehl-i Sünnetin ve Mâturidîliğin hak olduğuna bir karine ve delildir.

* Şehrin bir İslam şehri olduğunu gösteren birinci gösterge öncelikle sabah namazlarında ve diğer vakitlerde camilerin cemaatle dolması, Cuma namazı ezanından sonra hayatın durması; ikinci gösterge ise Müslüman kadınların tesettürlü olmasıdır. Bunlar yoksa, o şehirde fitne, fesat, fetret, fısk, fücur olduğu anlaşılır.

* Kibar, nazik, medenî, ince insanlar aha oha yuha muha demezler, efendim derler. Nasılsınız efendim... Teşekkür ederim çok şükür iyiyim efendim... Saat kaç efendim... Saat beş efendim... Devlethaneniz nerede efendim... Fakirhane Fatih'tedir efendim... Aşağı efendim, yukarı efendim... Ünlemlerle, böğürtülerle, homurtularla, yuh be'lerle, amma da kral be'lerle konuşan toplumlar medenî değildir.

* Adam yirmi yıldır namaz kılıyor. İstibra nedir bilmediği için namazlarının çoğu boşa gidiyor. Bir himmet sahibi çıkıp da bu Müslümana istibrayı niçin öğretmiyor?

* İçinde vahim hatâlar olan kocaman bir tefsir yazmış, hayli para kazanmış, bir apartman yaptırmış. Binaya "Re'y Tefsiri Apartmanı" levhasını koysun bari.