İlk Kaybettiğimiz Adımız Olacak  

Lütfi AYHAN

   İmtihan için gönderildiğimiz şu dünyadan göçtüğümüzde, daha doğrusu fani dünyadan baki âleme hicret ettiğimizde, her şey değişecek çok şey değişecek:  Tutan ellerimiz tutmaz, gören gözlerimiz görmez, yürüyen ayaklarımız yürümez, duyan kulaklarımız duymaz, kan üreten karaciğerimiz kan üretmez, kan pompalayan kalbimiz kan pompalamaz… Olacak. Artık nefes alamayacağız, beynimiz düşünemez ve bedene hükmedemez hale gelecek… İşte o anda ölmüş olacağız. Hem kalp hem beyin ölümümüz gerçekleştiği anda artık adımız, namımız, ünvanımız,  şanımız da değişecek. Doktor ölüm raporunu doldurup ölüm kâğıdına “Ex olmuş” diye yazdığı andan itibaren artık “Ali Bey, Zeynep Hanım, Mustafa Ağa, Ayşe Sultan…” değilizdir. Hepimizin ortak birkaç ünvanı vardır:  Rahmetli, merhum, merhume, mevta, cenaze…

   Ölüm haberimiz duyulur duyulmaz, selamız verilir verilmez eş, ahbap, dost, yaran, konu, komşu, hısım, akraba...Başsağlığı dilemek,  cenaze törenine katılmak isteyenler cenaze sahiplerini başlarlar aramaya : “merhum ne zaman vefat etti?" "Cenaze töreni nerede ne zaman olacak? " "Rahmetli dostum olurdu. Başınız sağ olsun" "rahmetliyi ne zaman hangi mezarlığa defnedeceksiniz?  Cenazeye geleceğim de..." Görüldüğü gibi bizden bahsedilirken ismimizle (Ali Bey, Veli Usta, Ayşe Hanım, Fatma Bacı…)  anılmıyoruz artık. Çünkü ölen herkesin, vefat eden her kulun adları anında siliniyor ve  ortak sıfatları oluyor artık.

   Mevta yıkanıp, kefenlenip, tabuta konulup, musallaya getirilip, cenaze namazı kılınınca, imam efendi cemaate dönüp, “ Ayşe Hanımı nasıl bilirdiniz? “ “Mehmet Beyi nasıl bilirdiniz?” “Emekli asker Ferit Paşayı, Sanayici Tuncay Beyi, Eski Bakanlarımızdan Süheyla Hanımı, Köylü Ekrem’i, İşçi Kadir’i, İstanbullu Naciye Hanımı, Erzurumlu Veli Beyi, Gakkoş Osman’ı, milyonların sevgilisi artist Tamer’i,  futbolcu Nuri’yi… Nasıl bilirdiniz?”   diye sormayacak, ya “merhumu veya merhumeyi nasıl bilirdiniz?” Diye soracak. Dünyada birçok sistemin, birçok rejimin, birçok zeki, cins akıllı insanın  çok isteyip de bir türlü başaramadığı “eşitlik” böylece sağlanmış olacak.

      Ağa da olsan paşa da, zengin de olsan fakir de, genç de olsan yaşlı da,  çirkin de olsan güzelde,  yakışıklı da olsan “tipsiz” de; ömrün lüks, ferah zenginlik içinde geçse de veya  veya bir ömür boyu fakir, sefil, hasta olarak yaşasan da fark etmiyor artık. Öldüğümüz anda hepimiz tam eşit olacağız çünkü.  Ağalık, paşalık, beylik, hanlık, bakanlık müdürlük,tüccarlık,  ustalık,  çıraklık, büyüklük,  küçüklük bitmiş , tekmil sıfatlar hitama ermiştir. Hepimizin aynı ortak birkaç unvanı kalmıştır. Tüm Adem oğulları, tekmil Havva kızları birkaç ortak adla anılır hale gelmiştir: “ Rahmetli”, “Merhum “ Merhume“ “Rahmetli iyi insandı” “ Merhume pek iyilik severdi” “Rahmetli iyiydi hoştu amma… vs” Demek ki Ölünce, yani can bedenden ayrılınca, ruh cesedi terk edince, can kuşu,  esir olduğu bu gurbette beden kafesini terk edip, sıladaki hakiki yuvasına dönmek için kanat çırpmaya başlayınca… İlk kaybettiğimiz adlarımız, namlarımız, unvanlarımız, sıfatlarımız, makamlarımız…  Olacak.

   Ebediyen yaşayacağımız sonsuz âlemin, ebedi hayat olan ahiret yurdunun gümrük kapısından içeriye adlarımızla, namlarımızla değil “kul” sıfatımızla ve kazandığımız amellerin derecesine göre çağrılacağız… Bu gerçek,  yalan dünyada milyarlarca kez tekrarlanıp, milyarlarca kez ispatlanan büyük bir hakikat değil mi? Bu dünyanın en akıllı insanları, geçici adlar,  süreli sıfatlar, yalancı namlar yerine;  tükenmeyecek, bitmeyecek, eskimeyecek isimler, sıfatlar, namlar için çalışanlardır. 

     Rabbim cümlemizi akıllı insanlar/kullar zümresine ilhak eylesin.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.