İNSAN'IN VAROLUŞ SERÜVENi

Bilgin ERDOĞAN
YARADILIŞCI TEKAMÜL NAZARİYESİ BAĞLAMINDA İNSAN'IN VAROLUŞ SERÜVENi
 
Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun  bir süre  geçti.(İNSÂN:76:1)
 
İnsan, kutlu bir yolcu bu alemde.. Varlık aleminden ,anne rahmine ve oradan dünya hayatına ve sonra daimi ikametgâhına gitmekte olan bir garip yolcu… O, halife-i rui zemin makamında bir varlık, kendisini yaratan o aşkın kudretin kelamında ... Varlık orkestarası’nın şefi bir başka anlatımla… O halde insan,kendini tanımalı evvela.. Kadim zamanların “Kendini bilen, Rabbini bilir” hikmetli sözü sırrınca... Akıl ve vahiy, göz ile ışık gibidir bu hakikati fehmetmek için. İnsan'ın kendisini tanıması için hem bilimsel verilere hem de vahye müracaat etmeli.Varlık orkestrası’nın şefi olmak öncelikle kendini bilmekle mümkün.
 
İnsan, tabiatın bağrından çıkan bir cevher... Zira Kur’andaki ifadeler insanın tabiatın bağrından çıktığı hakikatine atıf yapıyor. Kur’an'ın bir çok yerinde insanın hangi özden yaratıldığı konusunda değişik ifadeler kullanılır. Turab (Toprak):”Hac:22:5” Salsal (Pişmiş çamur): Rahman 55:14 , Hame-i mesnun ( Şekillenmiş Çamur) 15:28, Tin (Çamur) Saffat:37:11 ,Ma (Su): Enbiya:21:30, (Alaq)( embriyo) Alak:96:1 gibi kavramlar insanın tabiat’ın bağrından çıktığına delildir.
 
Vahyin insan özüne yönelik bu vurgusunu modern bilimde tasdik ediyor.Bugün, biyoloji ve kimya gibi bilimlerin ilerlemesiyle; hem toprağın, hem de insan vücudunun analitik incelemesi sonucunda insan vücudunun içerdiği maddeler ile toprağın içerdiği maddelerin tamamen aynı olduğu anlaşıldı. Bu maddeler alüminyum, demir, kalsiyum, oksijen, silikon, sodyum, potasyum,magnezyum, hidrojen, klor, iyot, manganez, kurşun, fosfor, bakır, gümüş, karbon, çinko, kükürt ve azottur. Amerika’daki bir kimya bürosunun yaptığı analize göre insan vücudunun %65’i oksijen, %18’i karbon, %10’u hidrojen, %3’ü azot, %1.5’u kalsiyum, %1’i fosfor, geri kalanı da diğer elementlerdir. Dolayısıyla insan’ın tabiatın bağrından çıkan bir cevher olduğunu bilimsel bulgularda ispat ediyor.
 
İnsan, tabiatın bağrından çıkarak aşama aşama yaratıldı. Kur’an, bu bağlamda insanın elementer sürecine atıf yaparak şöyle der : “Kuşkusuz Allah sizi yerden bir bitki olarak bitirdi”(Nuh:71:17) Dolayısıyla insan tıpkı bir bitki gibi bir tekâmül yasasına bağlı olarak yaratılmıştır.Bu yaradılış başka bir yerde değil bu alemde gerçekleşmiştir. Zaten Kur’an bize insanın yaradılış seruveni’nin cennette başladığına dair bir bilgi vermez. İmam Maturidi, cennet isimli bu has bahce’nin bu bahçenin bu dünyada olduğunu kabul etmekle beraber bunun yerinin tespit edilmesinin güç olduğunu ifade eder. (Te’vilatu Ehlus Sunnah) Tevratta, Tekvin bölümünde 2: 2-14 bölümünde Adem’in kastedilidgi bahçenin öbür dünyada değil bu dünyada olduğu ifade edilir.Ebul Kasım el Belhi, Ebu Müslim el İsfahani gibi İslam epistemoljisinin aklı diyebileceğimiz alimleri yanında, İmam Maturidi gibi daha birçok İslam alimi de Adem’in diğer dünyadan düştüğünü değil bu dünyada yaratıldığını kabul eder.
 
Varlığın mahiyetinin ne olduğu konusu insanlık tarihi kadar eski bir konudur. Presokratik dönemin Filozoflarından Thales varlık cevherini su ile acilkladiginda tarih M.O.VI yüzyıldı.Varlığın özünün ne olduğunu Thales su ile açıklarken , Anaximones Hava ile Heraklitus ateş ile ve Ksenofenes toprak ile açıklamıştır. Daha sonra ise Sicilyalı filozof Empedokles anasır-ı erbaa fikrini formüle etmiş ve varlığın ve insanın mahiyetini bu nazariyelerle açıklamaya çalışmışlardır. Dolayısıyla insanın varlığının mahiyetiyle ilgili konu düşünce tarihi kadar kadim bir konudur.
 
Dolayısıyla vahyin ışığında İslam filozoflarının ve düşünürlerinin  bu konu üzerinde tefekkurleri incelenmeye değerdir: Cabir bin Hayyan der ki : Allah önce anasır-ı erbaayı yarattı. Dört temel unsuru yaratmaya muktedir olan Allahtır. Buna İlahi yaratma denir. Ancak Cabir, oluşumu üçe ayırır. 1) İlahi yaratma ( Kevn-Halk) 2) Suni oluşum (Tevalud) 3) Kendiliğinden oluşum ( Tevellüd) Cabir’in teorsine göre Allah ‘halk’ (yaratıcı) özelliğiyle anasır-ı erbaayı yaratmış sonra İlahi müdahaleyle insanlık tevellud etmiştir. Zaten insanın ontolojik özü olan çamur bu anlamda anasır-ı erbaayı temsil eder.
 
Nazzam bir nevi kozmoljik evrim diyebileceğimiz bir düşünceyi savunuyordu. Nazzam, bir türden diğerine geçişi kesinlikle Kabul etmemekle beraber Kur’andaki bazı ayetlerden yola çıkarak varoluşu; kümun–büruz  ve tecdid kavramlarıyla açıklıyordu.
 
Nazzam’ın terminolojisinde , ilk varlık çekirdeğine kuvvet olarak gizlenen kozmik özdü. İlk varlık çekirdeğinden dolayısıyla kümun ve oradanda büruz teşekkül etti. Büruz, bariz olma yani ortaya çıkma anlamındaydı.Kozmik öz zamanla ortaya çıktı ve böylece madde, yeryüzü,gökyüzü,hayat varlık sahnesinde vücud buldu.Türler birbirine dönüşmedi ancak yenilenerek tecdid devam etti.Nazzama göre insan ırklarının oluşumu işte böyle bir tecdidin sonucuydu.
 
Câhiz : Kelamcı, antropolog ve zoolog… Cahiz, Kitabu’l-Heyavan adlı kitabında biyolojik evrimi açıkça savunmuştur. Ona göre evrenin yaratılışını başlatan Allah, aynı zamanda onu evrimleşme yoluyla teşekkül edici, hem de türleri devamlı evrimleştirici kılmıştır. Bu bakımdan evrimin gerçek sebebi Allah’tır. O, yaratılışı yaratıcı tekamül süreci olarak irade etmiştir. Türler kendi içlerinde taşıdıkları potansiyel kuvvet sebebiyle evrimleşmektedirler. Bu potansiyel kuvvet onlara Allah tarafından konulmuştur. Türlerin içindeki potansiyel kuvvet, fiziksel çevre, iklim şartları, hayat mücadelesi ve doğal seçilimin etkisiyle ortaya çıkmakta, yaratıcı tekamül birbiri ardı sıra türleri ortaya çıkarmaktadır.
 
 
Birûni (öl. 1061): Büyük ansiklopedik İslam filozofu… Jeo-kimyasal ve Jeo-biyolojik evrim diyebileceğimiz bir görüşü savunmaktaydı. Biruni’ye göre evrenin tekevvünü Allah’ın öyle irade etmesi sonucunda jeo-kimyasal ve biyolojik bir evrimin sonucudur. Allah’ın ezeli planına göre evren, genel jeo-kimyasal evrimler geçirmektedir. Bu esnada, uygun şartlar oluştuğunda madenler ve canlı türler birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmaktadır. Her bir jeo-kimyasal zaman kendi türlerini ortaya çıkarmaktadır.
 
İbn Miskeveyh (ol. 1030): İslam tarihinde ilk ahlak filozofu…Ona göre varlığın hiyerarşik mertebelenişi, ana hatlarıyla en aşağıdan başlamak üzere inorganik cisimler, bitkiler, hayvanlar, insanlar ve melekler şeklindedir. Dolayısıyla basitten karmaşığa, inorganik olandan organizmaya, fiziki olandan metafizik olana doğru yükselen hiyerarşik bir yapı söz konusudur. Her mertebe ayrıca kendi içinde çok sayıda katmanlara ayrılmaktadır.
 
İbni Tufeyl (öl. 1185): ve İbni Nefis’in (öl. 689/1288) aynı adlı romanları Hay bin Yakzan ise insanın menşei hakkında tabiatçı bir teoriyi savunmaktaydı. Her iki romanda da tabiatın çocuğu olarak, annesiz-babasız, toprak ve çamurdan kimyevi/biyolojik tepkimelerle canlı haline gelen Hay bin Yakzan aslında Adem’in yaratılışını anlatmaktadır.
 
İbni Haldun (öl. 1406): Tarihçi, siyasi filozof ve sosyolog… İbni Haldun Mukaddimesi’nde açıkça “Hurma ve üzüm ağacı sedef ve salyangoza, maymun insana, insan meleğe insilah edebilir” görüşünü savunmaktadır. Burada “insilah” kelimesi daha iyiye geçme, tekamül, transformasyon, dönüşüm, reform, değişim vb. anlamlara geliyor.
 
Dolayısıyla tüm bu düşünceleri Kur’andan aldığımız verilerle yorumlarsak insanın hilkâtine  dair şöyle bir bakış geliştirebiliriz. Birunide gördüğümüz gibi her bir jeo ekolojik zaman diliminde tabiatın bünyesinden canlı-cansız yeni türler teşekkül eder. Son jeo-ekolojik zaman bundan 10-12 bin yıl önce yaşanmıştır.Bu süreçte, Henry Bergson’un benzetmesiyle bir havai fisekten bin türlü yeni rengin çıkması gibi, İbni Tufeyl ve İbni Nefsin “Hay bin Yekzan” isimli romanında olduğu gibi tabiatın bağrından bir canlının çıkması gibi Ademde toprağın bağrından çıkmıştır.
 
Toprağın rahminde, su ve hava karışımıyla ve güneşin ışığıyla çamur mayalandi ve İlahi kudretin eliyle şekillendirilerek Allah’ın Hallak ve Hay ismi tecelli etti. Toprağın rahminde kimyevi bir tepkimeye giren canlılığı sağlayan CO2 (karbondioksit), NH2 (Amonyak) ve Su (H2O) maddeleri cinsiyeti henüz belli olmayan insan embriyosunu (nefsi vahide) meydana getirdi. Daha sonra yumurta ikizi bölünmesiyle toprağın bağrından bir cins insan doğdu. işte bu çift insana Adem ve Havva denildi. Dolayısıyla İlahi irade dışardan değil içerden bir kuvvetle inkişaf etti. İlahi irade yani Allah’ın Hayy sıfatı maddenin potansiyel kuvvetinde tecelli etti ve bu tecelli hayata dönüştü. Varlığa yayılan Allah’in Hayy sıfatı ile madde hareketlendi.
 
Adem’in tek bir kişi mi yoksa binlerce Adem’in mi topraktan çıkarıldığı meselesi ise İslam tarihinde tartışılmıştır. İslam düşünce tarihinde İbni Babeyh el Kummi, Fahreddin er Razi, İbni Arabi, Muhammaed Abduh gibi isimler binlerce Adem meselesini tartışmışlardır. Tek bir havai fisekten binlerce rengin çıkması gibi yada peynirin içinde yüzlerce kurtçuğun oluşması gibi insanlık varlık sahnesine çıkmıştır.
 
Düşünce tarihinde varlığın mahiyeti açıklanırken onun üç tür bakış açısıyla tavzih edilmeye çalışıldığını görürüz. 1) Maddeci bakış acısı 2) Mitolojik bakış acısı 3) Fizik ve Metafizigi dengeleyen bakış acısı
 
Maddeci bakış acısını Batı materyalizmine ve mitolojik bakışı ise Doğu mistizmine benzetebiliriz. Birincisi insan varlığını materyalist evrimcilikle açıklarken ikinicisi daha mitolojik ve irrasyonel yollarla açıklamaya çalıştı.Lakin İslam denge dinidir. Aliya İzzet Begoviç der ki: Düşünce tarihi iki kutuplu düalizmin çatışmasının tarihidir.Realizm ile idealizm ,düşünce ile duygu, madde ile ruh, labaratuvar ile kilise, profan ile kutsal hep çatışmıştır.Dolayısıyla varlığın ve insanın özünü açıklarken aklın ve dini öğretileri dengeleyerek hakikati bulmak mümkündür. Zira akıl ile vahiy arasındaki ilişki göz ile ışık arasındaki ilişkiye benzer.Bu nedenle insanın mahiyetini aklı ve vahyi dengeleyerek en güzel şekilde açıklayan yaklaşım “Yaradılışcı Tekâmül” yaklaşımıdır.
 
İnsan, bu alemde tabiatın bağrından İlahi iradeyle aşama aşama yaratılmış mekânı tabiat ve makamı hilafet olan bir mikro evrendir. Dolayısıyla tabiatta cari olan kurallar insan içinde geçerli ve insan için geçerli olan kanunlar tabiat içinde caridir.Yerde ve gökte ne varsa hepsi Allah adıyla hareket eder.(Haşr:59:24) Herkes bu alemde vazifesini yapar. Arı'nın üç aya yakın hayatında insana bal sunmasına karşın, insan koca hayatında insanlık ailesi için birşey yapamazsa o dem insan bu varlık bahçesinin aciz bir sineği derekesine düşer.Oysa insan şu varlık bahçesinin arısı olmak için yaratılmıştır.
 
Öyleyse halife-i rui zemin olan insan bu varlık senfonisinde çatlak bir ses olmamalıdır. Bağrından çıktığı toprağın tüm varlığa anne olması gibi insan dahi önce insanlık ailesine ve sonra tüm hilkat kardeşlerine özü toprak gibi hizmet verebilmelidir.
 
Toprak insanın özü ve dahi dostu.. Varlığın özü topraktır diyen Presokratik dönemin monoteist filozofu Ksenofenesten, benim sadık yârim kara topraktır diyen Sivaslı Ozan Aşık Veysele kadar sükût etmemiş akılların akılların ve meflûç olmamış yüreklerin hürmetle yadettigi.. Toprak annedir varliga …Cicekler, agaclar ve varlik nesvu nema olur onun bagrinda … Insan dahi ozu toprak gibi imam olmali bu kainatta..
 
 Toprak vefa soluklar insana.. Toprak tevazu ve mahfiyetin simgesidir… Ayaklar altında ama izzetinden kaybettiği bir şey yok onun…O hep aziz ve o hep dillerde tatlı bir siir… Gurur göklerde bulut lakin tevazu toprakta… Onu öldürmeye gelen dahi onda dirilir… Ona pislik atanları o bağrına basar ve onlar belkide güzide bir çiçeğe dönüşür … Kınayanın kınamasından korkmaz o asla..Taşlandıkça, hoşlanan bir mizaca sahip toprak… Toprak infak ahlakını öğütleyen..O,sabrı hatırlatan bir levha… Ayaklar altında kalsanda azizsin der insana … Eğer ezen değilsen, ezilsen dahi azizsin dersini verir adeta...Toprak varlığı emziren bir şefkat kahramanı..
 
Koşulsuz aşkın değerini ispat eden ve nasıl olması gerektiğini öğütleyen bir kutlu levha.. Topra,k bir numune-i imtisaldir halife-i rui zemin makamında olan insana..
Kaynak:
 
1.         Mehmet Bayraktar, Islamda Evrimci Yaradilis Teorisi,Kitabiyat,Ankara,2001
2.         Mustafa Islamoglu,,Islam Nedir?, Dusun Yayincilik, Istanbul,2014)
3.         Ihsan Eliacik, Adalet Devleti,Insa Yayinlari,Istanbul,2011
4.         Henry Bergson,Creative Evolution,London,1920
 
5.         Islam between East and West : Alija Izzetbogovic ,American Trust
NOT: BU YAZI KURANI HAYAT DERGISINDE YAYINLANMISTIR

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.