İnsanlık, nereden nereye2

xxx95

Bu konu ile ilgili önceki yazımızda ne dedik? İnsanlık, nereden nereye...

Önemine binaen, hayırlı bir vesileyle araya bir "KİT/BİT/İDO'nun satışı" yazısı daha girdi: İstanbul Belediyesi faizli borç batağında...

Önceki konumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz; İnsanlık, nereden nereye...

H H H

İnsan için ilk yaradılıştan itibaren görevlendirme var, görev/ler var. Yani biz bu dünyaya bir görev görmek için geldik. Kâinatta abes olan, işe yaramayan hiçbir şey yok. Neyin ne için yaratıldığını bilemediğimizde birçok boş ve işe yaramayan şey var zannederiz, hattâ zararlı ve kötü zannederiz. Mesela, bizi en çok rahatsız eden varlıklar olarak virüsler var. Oysa virüs işe yaramasa bile bedenleri son olarak ortadan kaldıran canlımsı varlıktır. Ölmüş bedenleri bakteriler çürütürler. Bakterileri ise virüsler parçalarlar. Böylece canlı tekrar cansız hâle gelir ve yeni canlılara malzeme olur. Doğadaki düzen için vardır her şey.

Evet, Allah bize "hastalık/problem/sorunlar" vermiştir ama "deva/çare/çözümler" de vermiştir, her derde deva/şifa da vermiştir. En büyük şerefli görev insana verilmiştir. Bu görevleri bize öğretmek için nebiler, resuller, nakibler ve kitaplar göndermiştir.

Kuvvete (zulme) dayanan yönetimler görevlileri yabancılardan seçerler.

Hakka (adalete) dayanan yönetimlerde görevliler kendi içlerinden atanırlar.

Bizim için "ADALET" mülkün/hükmetmenin/yönetmenin temeli ve ana esası olduğuna göre; "Adil (Ekonomik) Düzen" uygulamasını nasıl yapacağız?

Topluluklar aşiret/ocak, kabile/bucak, şa'b/il ve kavm/ulus/devlet olarak iç içe teşkilatlanmışlardır. Aynı dili konuşan topluluklara "kavm/ulus" denmektedir. Her ulus bağımsız olup kendi başkanlarını kendileri seçer ve genel hizmetlilerini ve kamu görevlilerini kendilerinden seçerler. Yabancılar kamu görevi, hattâ genel hizmet bile alamazlar.

H H H

İllerin yani "şa'blerin" durumu da böyledir.

Bucaklar yani "kabileler" de böyle yönetilirler.

Ocaklar yani "aşiretler" de kendi kendilerini yönetirler.

Beşeriyet/insanlık da başkanlarını kendileri seçeceklerdir.

Bunların dışında ve bunların arasında "mizan/denge" unsuru olarak "karye, belde, medine ve mısr"da ise yine o topluluk içinde olanlar görevli olacaklardır. Ne var ki bir bucak halkı semtlere göre ayrı halk olmadığı için kendi semti dışında olanlar görev yapacaklardır. Yalnız bunlar da sonunda kendi seçtikleri kimsenin emrinde görevli olacaklardır.

İnsanlık, ülke, il, bucak, ocak başkanlarını halkın temsilcileri "sıralama usulü" ile seçerler. Ayrıca kıta görevlilerini dayanışma ortaklıkları "biat/bağlanma yoluyla" oluştururlar. Bölge için de ülke halkı biat yoluyla oranın hizmetlilerini ve görevlilerini oluştururlar. İlçe görevlilerini il halkı, semt görevlilerini bucak halkı aynı şekilde ve aynı sistemle oluşturur.

Kırk yıllık araştırmalarımızın sonucunda ortaya çıkan "nizam/sistem/düzen" bu şekilde kurulup uygulanırsa, tamamen ve bir bütün olarak uygulanmış olur. Biz istihsanla iki durumu daha ekliyoruz ve bunu da "dengenin korunması" ilkesine dayandırıyoruz.

Birincisi; halk bağlanırken (biat ederken) kendi bucağından olanlardan ama kendi semtinden olmayanlardan, kendi ilinden olanlardan ama kendi ilçesinden olmayanlardan, kendi ülkesinden olanlardan ama kendi bölgelerinden ve kendi kıta merkezlerinden olmayanlardan birine bağlanacaktır.

İkinci olarak; bağlanılan kimseler merkezin ehliyetli kimselerinden olmalıdır. Bunu da "emaneti ehline veriniz" kaidesine istinaden yapıyoruz.

Biz buna ilaveten başkanın atadığına bağlanmazlarsa başkan başkasını atar, halk birleşip başkasını seçmez diyoruz.

Bu da yine zaruret dolayısıyla yapılan bir istidlaldir, tefrikanın olmaması için gerekmektedir.