İslam'ın Tarihsel Tecrübesi

Ahmet SERT

Tarih ve tecrübe şu apaçık tespiti göstermiştir ki:

Müslüman halkların hülyasını heyecanlandıracak ve onlar arasında gerekli olan disiplini, ilhamı ve enerjiyi, inkılabı gerçekleştirecek tek düşünce İSLAM’dır.

İslam ihtiyari olarak bilinç ve şuurla Müslümanlar tarafından yaşanırsa, hayata taşınırsa harika bir yaşam! Ahlaklı, adalet dolu bir düzen ortaya çıkar.

İslam’ı kabul eden halk ve birey kabulden sonra İslam dışında herhangi bir ideali olmamalıdır. Varsa bir ideali İslami ve insani bir ideal olmalıdır.

Müslüman birey, adının ne olduğunun önemi olmaksızın herhangi bir kral hükümdar bir milleti, bir partiyi yüceltmek ona benzer şeyler uğruna kendini feda etmesi düşünülemez.

Müslüman ancak Allah adıyla ve İslam’ın yücelmesi adına yaşar mücadele eder, hatta canını bu uğurda verir. Tüm hayatını Alemlerin Rabbi için tanzim eder ve etmelidir.

Böyle bir ideal ile yaşayan Müslüman halkın İslam dışında bir kültürün etkisine direnebilir ve yenilmesi mümkün olmayacaktır.

Bu giriş gerçekten önemlidir. Şu an ki İslam dünyası Müslüman halklar bu duruma henüz birey ve toplumsal olarak hazır mıdır?

Ama’sız, niçin’siz, fakat’sız evet dediğimiz bu birkaç satıra, pratikte gereğini yapabilecek şuur ve bilince sahip miyiz?

Bilge Lider Aliya, manifesto niteliğinde İslam Deklarasyonu kitabında; Hedefimiz, Müslümanların İslamlaşması olarak ifade etmesi, yukarıda birkaç satırı Müslümanların genel manada özümsemediğini tam olarak hazmedemediğini düşünmüş ve tecrübe etmiş olabilir mi? Bilge şahsiyet: Müslümanlar ile İslam’ın arasının açıldığını görmesinden kaynaklı olduğunu düşünüyorum.

İslam güzel de Müslümanlar bunun neresinde sözünü ifade etmiştir.

İslam’ın doğuş yıllarında Peygamber Efendimizin örnekliğinde Müslümanların İslam ile olan hasbi samimi ilişki ve duruşları neticesinde güçlü bir medeniyet inşa edilmiş bu yolda epey mesafeler kat edilmişti.

Peygamberimiz Hz Muhammed Sav’ın 632 senesinden 109 sene geçmeden manevi ve siyasi hâkimiyetin ulaştığı nokta 830 senesinde İslam, Endonezya Cumhuriyetinin 5. Büyük adası Java'ya kadar ulaşmıştı.

Ne daha evvel ne de daha sonra kıyaslanamayacak derecede görülmemiş bu örnek genişleme (fetih) daha sonra İslam medeniyetinin üç kültürel dairede gelişmesine zemin hazırlanmış oldu.

İslam, Asya, Avrupa, Afrika kıtalarında Ortadoğu, Anadolu, İspanya, İran, Hindistan havzasında büyük medeniyetler kurdu. 

Bugün, son 200 yılda İslam dünyasının kopuşu, çöküşümüz, gevşekliğimiz tarih sahnesinde yerimizi kaybetmemizin tek nedeni İslam’dan ve ihlastan uzaklaşmamızdır. Batı düşüncesinin peşine takılıp onların reçetelerini uygulamaya çalışmamızdır.

Devam edeceğiz.

Ahmet SERT

Aliya Düşünce Derneği Başkanı

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.