KARDAN ADAM VE EZAN

Uğur CANBOLAT

Karaelli köyü Yozgat Sarıkaya’nın yukarı tarafına düşer.

Yazları çok sıcak geçen Karaelli köyü’nde kışlar alabildiğine sert ve soğuk geçer.

Kış günlerinin çoğunda tipi olurdu.

Her sabah yeni bir sürprizle uyanabilirdiniz Karaelli köyünde.

Kimi sabahları tipi nedeniyle evlerin kapısı tavana kadar kapanmış olurdu.

Kapıyı açmak, evde bulundurulan yaba ve küreklerle önce kapının önündeki karları açıp günü görmek gerekirdi.

Ardında da ahıra, samanlığa, çeşmeye ve camiye giden yolların açılması gelirdi.

Birde evlerin üstü henüz kiremit kaplanmadığı için onların temizlenmesi (kürünmesi) işi vardı ki, epeyce zahmetlidir.

Kendi yerleriniz bitince akrabalar içinde erkeği olmayanlar varsa onlarında damının temizlenmesi ve mala davara yol açılması işi gelirdi.

Karaelli köyünün tüm erkekleri bu işi hiç yüksünmeden, gayet mutlu bir biçimde yaparlardı. Vazife şuuru bunu gerektirdi zaten.

Yaşlılar köy odalarında, gençler oyunda, küçük çocuklar evde olurdu.

Karaelli köyünün yetişkin erkekleri ise yukarıda belirttiğim işleri yaparlardı.

Bende çocuk dönemlerimde karla oynamayı çok sevenlerdenim.

Sabah çıktığımızda eğer ciddi şekilde acıkmamışsak eve gelmek aklımıza gelmezdi.

Eve girip bir dürüm alır yine yanı hızla kendimizi tekrar dışarıya atıverirdik.

Kardan adam yapmak her kış mevsiminin çocuklar tarafından vazgeçilmezidir.

Bazıları fırtına sebebiyle sonraki günlere kalmasa da uzun zaman duranları da çıkardı.

Önce yüksek bir platform yapardık. Daha sonra kardan adamı da bir büst gibi üzerine kondurmayı daha çok severdik. Böylece yaptığımız eseri daha çok kimsenin görmesini sağlamış olurduk.

Havuç bulma imkânımız olmadığından göz, ağız ve burnu küllükten bulduğumuz yanmış ağaçlar ile hallederdik.

Eset dedemin sağ olduğu dönemlerdi.

Köy odamızın hemen ön kısmına yükse bir platforma kardan adamı gayet güzel yaptık.

Etrafı da genişçe olmuştu.

Sürekli karı ezip çiğneyerek sağlamlaştırdığımız için çok uzun süre kalmıştı.

Sürekli onun etrafında oynardık.

Kardan adamı yerleştirdiğimiz bu yükseklik bana minareyi çağrıştırmış olacak ki, burada kendimce büyümüş olduğumu her halde göstermek amacıyla ezan okumuştum.

Biraz daha oynadıktan sonra çok üşümüş olmalıyım ki ısınmak için odaya girmeş ve gürül gürül yanan sobaya neredeyse yapışacak kadar yakın duruyordum.

Eset dedem de namazını bitirmiş duasını yapıyordu girdiğimde.

Aradan çok kısa bir zaman geçmişti ki köyümüzün minaresinde ezan sesi yükselmeye başladı.

Dedem birden ciddileşti ve ne biçim iş yav dedi. Az evvel ezan okundu bende namazımı kıldım. Bir vakit için iki defa ezan okunur mu diyerek hoca için söylenmeye başladı.

Durumu hemen anladım.

Eset dedem benim bir oyun sırasında okuduğum ezanı vaktin ezanı zannetmiş ve namazını eda etmişti.

Henüz tam ısınmamıştım ama durum giderek daha da ciddileşme eğiliminde olduğu için yavaşça odadan uzaklaştım.

Dedem o ezanın benim okuduğumu anladı mı bilmiyorum ama kalsaydım tehlikeli olabilirdi.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.