KİM BUNLAR?

Sebahattin BİLGİÇ

Son zamanlarda emniyet müdürlüğünden sık sık telefonuma uyarı mahiyetinde mesaj geliyor. Aynı içerikli mesajları şehrin değişik yerlerinde mesela bankomatlarda, bankaların giriş kapılarında ve yine en görünür yerlere asılmış pankartlarda da okuyorum. Polisin bizden isteği özetle dolandırıcılara kanmamamız.

    Bizim halkımız saftır, iyi niyetli ve yardımseverdir. Mağdur bir insan gördüğünde ekmeğini paylaşmaktan asla çekinmez. Sadece insanlara değil, hayvanlar içinde aynı yardım söz konusudur. Bu ulvi yardım duygusundan olsa gerek Anadolu adeta bir vakıf toprağı, şehirleri adeta vakıf medeniyeti şehirleridir.

    Dolandırıcılar halkımızın bu ulvi yardım duygularını bildiğinden, duygusal noktalarına hitap edip kandırmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de akla hayale gelmedik planlar kuruyorlar.

    Her gün gazetelerden okuduğumuz veya haberlerden dinlediğimiz, hatta etrafımızdaki eş ve dosttan öğrendiğimiz kadarıyla dolandırıcılık almış başını yürümüş. Toplumda değişik vasıflarda suç işleme hızla artarak devam ediyor.

    Suç işleme istatistiklerini şöyle bir inceleyeyim istedim Gördüm ki istatistikler bir önceki yılı aratır mahiyette gidiyor. Hırsızlık, aile içi ve aile dışı şiddet, nitelikli ve niteliksiz dolandırıcılık, yaralama ve katil vakaları, bilişim suçları, zararlı madde kullanımı v.s artarak devam ediyor. Üstelik suç işleme yaşları da her geçen yıl küçülüyor.

   Başka bazı istatistikler ise memleketin refah seviyesinin arttığını söylüyor. Beklenir ki refah arttıkça en azından hırsızlık gibi bazı suçlarda azalmalar olsun. Durum hiç de bu şekilde değil. Eksik olan bir şeyler var. Demek ki topluma verilenler toplumun her ihtiyacını, özellikle manevi ihtiyaçlarını karşılamıyor.  

   Bir toplum için en tehlikeli durumlardan biri karşılıklı güven ortamının kaybolmasıdır. Değişik niteliklerdeki dolandırıcılıklar ise karşılıklı güvensizliği tetikleyen unsurlardan biridir.  Her yardım isteyene veya gördüğünüz yardıma muhtaç kişiye karşı şüpheyle yaklaşmanız ve karşınızdaki muhtaca bakarken acaba beni kandıracak mı duygusunun sizi sarması tehlikenin oluştuğu anlamı taşır. Çünkü bu durumda gerçekten yardıma muhtaç bir kişiye yardım ulaşmaması söz konusudur.

Şöyle ibretlik bir hikâyeyi yeri gelmişken sizinle paylaşmak isterim. Kızgın çölde devesiyle yolculuk yapan bir zat susuzluktan ölmek üzere olan bir bedevinin "Allah rızası için" yardım istemesi üzerine durur. Adam kendine yetecek kadar olan suyunu kabıyla birlikte susuzluktan bitkin düşmüş kişiye ikram eder. Suyu içtikten sonra gözü açılan ve kendine gelen bedevi, su veren kişiyi darp edip devesini de çalarak kaçmaya başlar. Yardımsever Arap deveyi alıp kaçan bedeviye arkasından seslenir. “Deveyi nasıl çaldığını kimseye söyleme! Hırsız bedevi birden durur ve niçin söylemeyeyim der. Merhamet ve iyiliğinin kurbanı olan kişi şöyle der; “Eğer nasıl çaldığını söylersen, yardıma muhtaç ve zor durumda olanlara hiç kimse bir daha yardım etmez”!

 

Evet, etrafımızda aynı havayı, aynı sokakları, aynı şehri paylaştığımız üçkâğıtçı, dolandırıcı dediğimiz insanlar var. Bu insanlar kim? Bunların hepsi mi cahil, bunların hepsi mi yoksul? Bunların hepsi mi çaresiz, bunların hepsi mi kimsesiz? Kim bu insanlar? Kurban ettiğimiz bu insanlar senin kardeşin, onun abisi, benim komşum, ötekinin teyzesi, berikinin oğlu v.s değil mi?

    Düşünmek lazım bu toplum nereye gidiyor. Bunca insan niye suç işlemeye başladı? Yolda bulduğunu almayan, aynı zamanda sadaka taşlarından ihtiyacı kadarını alan bir toplumdan, kendisine getirilen yardımı yağmalayan bir topluma dönüşüyoruz.  Göçmen kuşlar ve çeyizini tamamlayamayan genç kızlar için bile vakıf kuran bu toplum, şimdilerde devleti soymak için hayali şirketler ve çeşitli kumpaslar kuruyor.

     Bakın Peygamber Efendimiz(S.A.V) Müslüman’ın özelliklerini nasıl sıralamış; Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, mümin kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim Müslüman’ı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır.  Kim bir Müslüman’ın kusurunu örterse, Allah da Kıyamet günü onun  kusurunu örter.”(Buhari, Müslim)

     Ve yine Efendimiz Müslümanları şöyle ikaz ediyor; “Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kimsedir.” (Buhârî, Îmân 4,5).

    Hiç şüphesiz başta devlet olmak üzere her kuruma, her aklı selim kişiye çok iş düşüyor. Anlaşılıyor ki sadece kanun gücü toplumun ahengine ve düzenine yetmiyor. Ve yine anlaşılıyor ki ilahi kanun gönüllerde yeşermedikçe insanın kendini kontrol etmesi ve kendi zindanını kaldırması mümkün olmuyor. Hani denmiş ya ‘tecrübe tecrübe edilmez’. Başka çareler aramaya gerek yok. Çare İslam’da.

  

  

 

 

      

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.