“Kırmızı Kitap” mı dediniz?

Aslan DEĞİRMENCİ

Hafta başında 28 Şubat döneminde iç tehdit tanımı yapılırken cemaatlerin sıralandığı ‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin yeniden yazılmaya başlandığı iddia edildi. MGK Genel Sekreterliği tarafından hazırlanan taslakta iç tehdit olarak nitelendirilen cemaatler metinden çıkarılırken, vatandaşı iç tehdit olarak gören zihniyet tarafından yıllardır malzeme olarak kullanılan irticanın da yeniden tanımlandığının altı çizildi. Bu iddiaları Başbakanlık kaynaklarına doğrulatamadık. Ancak gerçekten böyle bir çalışma varsa bunu, iç barışın sağlanması için atılan büyük bir adım olarak görmek gerekiyor. Tamam, elbette Milli güvenlik siyaset belgesinde iç tehdit değerlendirmesine tümüyle son verilmeli ancak atılan bir adım varsa o da desteklenmeli. Peki neden iç tehdit değerlendirmesine tümüyle son verilmeli;

 

Kırmızı Kitap ya da diğer tanımıyla Milli güvenlik siyaset belgesinde tehditlerin belirlenmesi yargı dışındaki kurumlara mücadele hakkı veriyor. Devlet kadrolarında yanlış değerlendirmeler ve haksız fişlemeler sonucunda da tasfiyeler gerçekleştiriliyor. İç tehdit değerlendirmesinde, yıllarca topyekûn bölücü olarak nitelendirilen Kürtler devlete küstürülürken, dindar insanların da devletten soğuması için azami gayret gösterilmişti. Milli Güvenlik Siyaset Belgesinde dindarlar ve etnik yapılar tehdit olarak gösterilmekten vazgeçilir, ‘terör’ yerine ‘millet’ ile mücadeleye son verilirse taşeron örgütlere de büyük darbe indirilir. Ortada bir gerçek var. Türkler ile Kürtleri birleştiren en önemli güç dindir. Bunu tehdit olarak görmez ve din ile mücadele etmezseniz o zaman büyük bir beraberliğe imza atarsınız. Devlet ile millet arasındaki bölünmeye son verildiği gibi terörle mücadele de büyük başarı sağlarsınız.

 

Milli Güvenlik Siyaset Belgesi kapsamında iç tehditler belirlenmeye devam ettikçe kurumlar kendi içinde ava çıkar. Belirlenen unsurlarla mücadele etmek adına idare kendi içersinde meşru olmayan örgütlenmeye gider. Bu kapsamda BÇG ve CÇG gibi illegal oluşumların türediğini unutmamalıyız. Ergenekon iddianamesinde önemli isimler hakkında nasıl fişleme yapıldığı ve Ergenekon üyelerinin evlerinde ele geçirilen dokümanlardaki ifadeleri hatırlayın… Yargıtay üyelerinin Fethullahçılar, Nakşiler, MHP'liler, Kürtler ve Tuncelililer başlığı altında nasıl fişlendiğini düşünün… Aynı şekilde üst rütbeli subay ve generallerin siyasi görüşleri ve dini inançları hakkında hukuk dışı hazırlanan raporları… Ve tabi ki Başbakan, bakan ve eşleri hakkında yapılan fişlemeleri… Sonra tehdit tanımındaki büyük hatalar sonucunda bir kısım sosyal haklar veya düşünceler suç haline getirildiğini de hepimiz biliyoruz! Bunlar suç haline getirilince devlet ile millet arasında büyük ayrışma oldu. Savunma mekanizması millet ile mücadele edince büyük kamplaşmaları beraberinde getirdi. İç tehdit unsurlarını kaldırdığımız zaman sorumluluk içişleri bakanlığına geçer. Bakanlık savaş hukukuna göre değil iç hukuka göre yetiştirilmiş elemanlara göre oluşmuştur. Güneydoğu ve Doğu illerinde asit kuyularının da arka planında yanlış tehdit algılamasının olduğunu düşünürsek ne demek istediğim daha net anlaşılır…

 

Bakın emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi ne diyor: “Devlette kadrolaşmanın, millette kutuplaşmanın ve darbelere dayanak yapılmasının önüne geçmenin en önemli şartı, MGSB' den iç tehdit değerlendirmesinin kaldırılmasıdır. Bir fiil ceza kanunlarında suç kabul ediliyorsa, bu fiilleri işleyenler tasnif edilip devletin en üst güvenlik belgesinde tehdit olarak gösterilmese de, güvenlik güçleri, failleri tespit ederek yargıya teslim etmek durumundadır. Darbecilik iç tehdit olarak gösterilmediği halde, bu gün yargı önünde hesap verilebiliyorsa, ceza kanunlarında tanımlanan diğer suçların failleri de yargı önüne getirilebilir. İç barışın sağlanması için; ön yargı ile, suç olmayan fiillerinden dolayı Milleti kamplara ayırmaya sebep olacak iç tehdit değerlendirmelerinden vazgeçilmelidir. Milletin bir kısmının hassasiyetleri, tehdit olarak değerlendirilerek, bölücü 28 Şubat zihniyetinin değirmenine su taşınmamalıdır. Geçmişteki hatalar tekrar edilmemelidir.”

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (9)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.