Kooperatiflerle Zadeleşmek İsteyenler

Bahattin KARAGÖZ

Kooperatiflerle Zadeleşmek İsteyenler Zedeleşenleri mi Çoğaltıyor 

 

Kooperatifler, iş birliği halinde iş görmek isteyenlerin oluşturduğu örgütlerdir. Kooperatifçilik, her ülkede atıl kalan küçük kaynakları etkili şekilde üretime sokabilmenin bir yöntemi olarak benimsenerek özendirile gelmektedir.

Ülkemizde de gerek tarım kesiminde, gerek ticari olarak esnaf kesiminde, gerekse sanayi, konut, turizm ve serbest kesimde kooperatifler yaygın bir şekilde rağbet gören uygulamalar olarak kendini kabul ettirmektedir.

Kooperatifler, iyi işletildiği takdirde, üyelerinin haklarını geliştirip ortaklaşa zenginleşmeye yol açacak imkanlar sunabilmektedir. Ancak mevzuatı iyi bilip hileli yollara başvuran uyanık girişimcilerin elinde ise, tam bir vurgun, soygun ve sömürme aracı özelliğini de kazanabilmektedir. Bu yüzden devletin kooperatifçiliği özendirdiği kadar, çok sıkı denetleyerek amacından sapmaları da önlemesi ve hatta kendiliğinden cezalandırması gerekmektedir.

Konut yapı kooperatifleri bu uygulamada esas ağırlığı, iç sermaye tasarrufunu gerçekleştirme misyonunu önemli ölçüde taşımaktadır.

Son dönemlerde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’ndaki küçülmeden dolayı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teşkilatlanma Genel Müdürlüğü bünyesinden alınarak önce, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğüne, daha sonra da yine aynı Bakanlığın Yapı İşleri Genel Müdürlüğü sorumluluk alanına alınan konut yapı kooperatifleri, eleman kaydırması yapılmadığı için, sıfır tecrübeli memurlarla denetlenmeye çalışılmaktadır. Bu yüzden beş yılı aşkın bütün konut yapı kooperatif etkinlikleri bazı art niyetli yöneticilerin ekmeğine yağ sürecek şekilde aklanıp gitmekte, atı alan Üsküdar’ı geçmektedir. Bu durum, üstüne büyüteç tutulması gereken önemli bir yaramızdır.

Konut yapı kooperatifleri, ilk önce şöyle veya böyle inandırıcı bir etki bırakan az sayıda kişinin girişimiyle kurulmakta, sonra birbirini tanımayan kişilere açılmak suretiyle üye sayısını çoğaltarak etkinliğini arttırmaktadır. Kurucu üyeler değişmez bir şekilde yönetimde kaldıkça üyeler ortak olmaktan öte bir sığıntı halini almakta, yöneticiler lütfen bilgi ve hizmet sunmaya başlamaktadırlar. Yönetimi belirleyenler arasında ayrı bir dayanışma gelişmekte ve diğer üyeler kongreden kongreye eksik bilgilendirilip yönlendirilmektedirler.

Konut Yapı Kooperatiflerinin ilk kaynak israfı arsa alımında kendini göstermektedir. Üyeler birikimlerinin gerçekten hangi kısmıyla ne kadarlık bir arsayı elde ettiklerini denetleyememekte, ilk istismara bu noktada uğramaktadırlar.

Arsa sahibi olan konut yapı kooperatifleri, yöneticileri elinde bilerek sürüncemede bırakılabilmekte, böylece kısa zamanda konut sahibi olma emelindeki küçük birikim sahipleri hisselerini ilk günkü fiyatla yöneticilere devrederek ayrılmak zorunda kalmaktadırlar. Eşdeğer hisseli ortaklık yapısı kısa zamanda çarpık şekilde yöneticilerin elinde toplanmış blok hisselerle dengesizlik göstermeye başlamaktadır. Hatta kurnaz yöneticiler, üzerlerindeki hisseleri yakın akrabaları ile ahbapları arasında paylaştırarak yönetme imkanlarını da tasfiye sürecine kadar gasp edebilmektedirler.

Konut Yapı Kooperatiflerindeki bir diğer dönüm noktası da arsanın emanet usulü veya kat karşılığı sözleşmelerle yaptırılması sürecinde ortaya çıkmaktadır. Emanet usulü inşaat işlerinde işin hakkını veren becerikli ve dürüst yöneticiler ödenekleri güzel kullanıp sonuç alınacak zaman mesafesini kısaltmayı başarabilmektedirler. Ancak yöneticilerden art niyet sahibi olanlar da fatura üzerindeki oynamalarla hak edişlerin gerçek değerinden pahalıya çıkmasına sebep olabilmektedirler. Bu noktalardaki tasarruf kaynağı kaçağı azımsanamayacak ölçülere ulaşabilmektedir.

Emanet usulü yerine kat karşılığı sözleşme ile inşaatın yapımını müteahhitlere devreden Konut Yapı Kooperatifi yöneticileri de bu sözleşmelerin imzalanması sürecinde, ‘’bal tutan parmağını yalar!’’ gerçeğinin çok ötesinde haksız kazanımları elde etmenin hevesine düşebilmektedirler. Böylece ortaklık haklarından ilerde kazanabilecekleri mülkiyet hakkından daha fazlasını öncelikli olarak ve üyelerin haklarından müteahhit lehine azaltma yaparak elde edebilme haksızlığına sapabilmektedirler.

Ülkemizde Konut Yapı Kooperatiflerinin ortalama sekiz yıldan önce üyelerini mesken sahibi yapamadıkları bilinen bir gerçektir. Bu sürenin on beş yılı aştığı örnekler ve hukuk süreçleriyle bilerek ve isteyerek arap saçına döndürülmüş tasfiyeli durumlar da yaşanmaktadır.

Geçmişte yaşanan bankerzede, bankazede, kartzede olayları gibi, Kooperatif yüzünden zarar görmüş, kooperatifzede olmuş nice kişi ile karşı karşıyayız. Sanki ‘’zadeleşmek’’ isteyen açık göz kişiler için, kooperatifzedeleri çoğaltmak yegane zenginleşme yolu olarak ele alınmaktadır. Kooperatif arsasını üyelerine rağmen ipotek ederek müteahhitle birlikte banka kredisine dönüştüren açık göz yöneticiler de az değildir. Bu sayede kooperatif yöneticisi ile müteahhit ortaklaşa alınan krediyi dışarıda bir işte kullanarak üyelerin beklentilerini boşa çıkarmış olmaktadırlar. Kooperatif Yönetimlerini kongrelerle değiştirme zorluğu, yönetim değiştirilse bile, içi boşaltılan kooperatif imkanları ile mahkeme sürecini yürütme sıkıntısı hukuk yollarını da işlevsiz kılabilmek tehlikesini doğurabilmektedir.

Konut Yapı Kooperatiflerindeki pek çok üyenin bin bir zahmetle biriktirdiği birikimlerini korumak, onları kooperatifzede olmaktan çıkarmak ve zadeleşmek isteyen açıkgöz kooperatif yöneticilerinin tasallutundan masun kılmak devletin görevidir. Değil mi ki bu millet müslümandır ve devletinin idarecilerinden Hz. Ömer hassasiyeti beklemek hakkına sahiptir. İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi:

“Kenar-ı Dicle'de bir kurt kapsa bir koyunu.
Tutar da adl-i ilahi sorar Ömer'den onu” …

Selam ve saygılarımla...
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.